‘Canı yanan kişi sabretsin. Can yakan kişi de yanacağı günü
beklesin’ diyen gül yüzlü sevgili peygamberim! Sana binlerce salât-ü selam
olsun. Senin bu sözünü dinleyip, kötülüğe karşı sabredip, kötülüğe iyilikle
karşılık vermeye çalışıyoruz.
Lakin dağların doruklara çökmüş yoğun bulutlar gibi İslam
diyarlarına zulümler çöreklendikçe çörekleniyor. Açlık ve sefaletle boğuşmak
şöyle dursun, İslam düşmanlarının akıl almaz işkencelerine maruz kalıp yerlerde
sürükleniyor. Gözyaşları yağmur taneleri gibi yere düşüyor. Dünya gözü önünde
yapılan zulümlere göz yumuyor. Doğal yeraltı kaynağı olmayan yerlerde insanlar
açlıkla ve acımasız insanların saldırılarıyla boğuşurken, yeraltı kaynağı bol
olan, petrol ve diğer değerli maden yataklarının bulunduğu yerler güçlü ülkeler
tarafından çeşitli yol ve bahanelerle saldırıya uğrayıp talan ediliyor.
Mazlum insanların, Mazlum halkların söndürülmüş ışıkları, karanlıklarını zifir basmış. Yetmezmiş gibi satın almış gibi sahip çıktıkları yurtlarımızda oyunlarını kolayca oynasınlar diye, satılmış yöre halklarımız da sahiplerine hizmet edip onların isteklerine itiraz etmeden karşılık vererek, sokuldukları imansızlaşan ve insafsızlaşan şehvetlerinin koynunda yaşıyorlar.
Mazlum insanların, Mazlum halkların söndürülmüş ışıkları, karanlıklarını zifir basmış. Yetmezmiş gibi satın almış gibi sahip çıktıkları yurtlarımızda oyunlarını kolayca oynasınlar diye, satılmış yöre halklarımız da sahiplerine hizmet edip onların isteklerine itiraz etmeden karşılık vererek, sokuldukları imansızlaşan ve insafsızlaşan şehvetlerinin koynunda yaşıyorlar.
Yüreklerimizde kırsak da zulümlerini, kendilerinden seçtikleri tanrılarının ve sahiplerinin arzularını yerine getirerek can yakan mazlum insanların haksızlık ve eziyetlerini bizim yakmaya çalıştığımız mumlar söndürmüyor. Ettiğimiz dualardan umut kesmesek de, yaşanan sıkıntı ve zulümleri durdurup neşe ve huzur ortamına döndürmüyor.
Sayılı nefesler yaşanıp, hak yolunda senin önderliğinde
zamanın sonsuzluğuna doğru yaşanırken, senin özleminle yanmak kaynatır kararmış
vicdanlarımızı. Tuzlu yemek yiyip sabaha kadar su dolu deryalar gören kişi
misali, özlemin kaynatıp akıtır bedenlerimizin tuzlu sularını. Her türlü
mezalim ve yaşanan sıkıntılara göğüs gererek, canımız yansa da sabredip, can
yakanların ve göz göre göre hak gasp edip,
can, mal, ırz ve namus gibi kutsalları hunharca çalanların Allahın
mutlak adaletinin tecellisi sonucu yanacağı günü beklerken şeytana teslim
etmemek tek gayemiz hayat yularını…
Ey gül yüzlü sevgili sultanım! Senin önderliğinde hak
yolundan yürümeye çalışırken, her sıkıntıya kanlanıp doğacak şafağımızı
beklemekteyiz. Biz ki siz peygamberler gibi günahlardan korunmuş değiliz. Bu
yüzden hatalarımıza ve günahlarımıza bilerek veya bilmeyerek pek çok günahlar
eklemekteyiz. Karbüratörü tıkalı araba misali senin peşinde iki ileri bir geri
teklemekteyiz.
Sevgili sultanım! Sen ki; insanların en zenginliği olmayı,
kanaatkâr olmak; insanların hayırlısı olmayı, onlara faydalı olmak; insanların
en adaletlisi olmayı, kendin için istediğini onlar için de istemek ve
istemediğini onlar için de istememek olarak ifade ediyorsun. İnsanların Allah’a
en yakını olmayı, onu çok zikredip görüyormuş gibi ibadet etmek; olgun iman
sahibi olmayı, güzel ahlaklı olmak, kıyamet günü nur içinde haşir olmayı, hiç
kimseye zulüm etmemek olarak ifade ediyorsun.
Merhamet edilsin istiyorsan merhametli ol ki; sana da
yaratan tarafından merhametli olunsun;
günahların azalsın istiyorsan çokça tövbe edip yaratana yalvar ki; sana
günahlarını affederek lütufta bulunsun. Allah’a kullarını şikâyet etme, onların
en kerimi olursun. Temizliğe devam edersen rızkını bol bulursun. Kimseye
kızmazsan Allah’ın da sana kızmasından ve gazabından kurtulursun. Haramlardan sakınırsan dualarını kabul
edilmiş bulursun. Kusurları görmezsen, insanların hata ve ayıplarını
araştırmayıp, kardeşlerinin gördüğün ayıplarını gizlersen, seninkileri de
gizlenmiş ve insanlara karşı kendini rezil olmamış bulursun.
‘Allah ve Resulü tarafından sevilmek istiyorsan, Allah ve
resulünü sev, onların sevdiklerini sev, sevmediklerini sevme!’ buyuruyorsun.
Biz ki yaratanı yaratandan ötürü severiz. Kin gütmeyip, dargın durmayıp,
sevmesek de merhaba deriz. Ama sevdiklerimizi de sadece Allah rıza için
severiz. Söylediklerimizi de doğru ve faydalı olduğuna inandığımız için, Allah
rızası için söyleriz. Bunda da hata edersek, yanlışa düşersek Allahtan af
dileriz. Senden de şefaat dileriz.
Yaratan rabbim bizleri affedip bağışlamazsa, hiç hak etmesek
de onun sevgili resulü ve kâinatın şerefine yaratıldığı Muhammed Mustafa’sı
olarak şefaat sancağının altına bizleri almazsan bizim halimiz nice olur.
Şefaat ya Resulüllah. Başta yazısını okuyarak, bilgilerinden
seninle bir sahabe arasında geçen konuşmayı okuduğum Ali El-Muttaki olmak üzere
İslam’a inanan eksik ve hatalarıyla tebliğ ettiğin hak dine boyun eğen tüm
kardeşlerimize şefaat ya Resulüllah.
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
0 Yorumlar