Aralık 2011’de gösterime giren Nar, Ümit Ünal ve Serra Yılmaz'la merak uyandırıyor. “9”, “Ara”, “Gölgesizler”, “Kaptan Feza”, “Ses” filmlerin yönetmenliğini; “Teyzem”, “Milyarder”, “Piano Piano Bacaksız”, “Berlin in Berlin”, “Amerikalı” filmlerinin ise senaryolarını kalem alan Ümit Ünal, bu projeyle Altın Portakal Film Festivali’nde eli boş döndü. Aynı festivalde Kadınlar Jürisi özel ödülünü alan 81 dakikalık dram gerilimin baş rollerinde Serra Yılmaz, Erdem Akakçe, İdil Fırat ve İrem Altuğ yer almaktadırlar.
Güzel bir güne uyanan bir kadın, duşunu alır ve sabah mayhoşluğuyla evde dolanır. Telefon görüşmesini yapar. Sonra aniden kapı çalınır. Gelen bir falcıdır. Bu falcı yollarda veya parklarda görünenlerden değil, işin ehlilerindendir. E merak da uyandırır ve kadın içeri alır; beraberinde de dört farklı insanın hayatını değiştirir bilmeden.
Tek mekan ve az karakter dezavantajını (belki de avantajdır?) kısa süre ve yoğun bir kurguyla harmanladığı için filmden sıkılmanıza vakit kalmıyor. Dram – gerilim arasında gidip gelirken müzik kulağa hoş geliyor. Görüntü ve ses teknolojisi konuya göre etkileyici kullanılmış. Ortada gerilecek bir durum yokken kamera kullanımı ve ses işin içine girince hafiften “Ne oluyor yahu?!” dedirttiriyor. Tek mekan filmlerini seyretmek konsantre işi olsa da Ümit Ünal bunu senaryo ve oyunculuklarla başarılı hale getiriyor. Seyrederken aklıma “Carnage” filmi geldi. Konu olarak benzerliği hiç bulunmasa da mantık aynı işliyor. Dekor ve mekan kullanımı, karakterlerin tek tek ortaya çıkıp yükselişi her ikisinde de seyirciyi mest ediyor.
Senaryoya gelindiğinde ise tekrardan Ümit Ünal’a geri dönüp bakmak gerekiyor. Yukarıda saydığım eşsiz projelerin içine Nar’ın da girmesi takip edenleri sevindiriyor. Peki, neden Nar ismi koyulmuş filme? Ümit Ünal bunu şöyle açıklıyor: “Hepimiz nar taneleri gibi birbirinden ayrıyız: Hem çok benzeriz, hem de çok farklıyız. Ama açılmamış bir bütün nar gibiyiz aynı zamanda.” Ortada sadece dört karakter varken ve hepsi birbirinden oldukça farklıyken aynı mekan, aynı konu ve aynı kaderle birleşiyorlar. Bu paylaşım nar tanelerinin bütününü oluşturuyor. Beni en çok olaya bakış açısı etkiledi. İşin içine neredeyse tüm duygular ekleniyor: Sevinç, hüzün, inanç, inançsızlık, aldatma, adalet, korku, gerilim, sevgi, nefret, vicdan… İşte bu gibi duygular birleşince koca bir nar elde ediliyor. Ayrı ayrı pek işe yaramıyorlar. Aslında ne ayrı durabiliyorlar ne de bir. Her duygu birbirinden farklıdır; hayatla baş edebilmek içinse bütün olmaları gerekiyor.
Karakter detaylandırmaları beklediğimden daha iyi çıktı. Her geçen sahne birbirinine çok iyi bağlanıyor. Her sahnede karakterlerin farklı bir yönünü inceliyorsunuz. Filmin türüne neredeyse “gizem” bile diyecektim. Tek tek açılan kapılar olayın bir bütün haline gelmesini sağlıyor. Karakterler de bunu daha netleşiyor. Baş rolde ne karakterler var ne de olayın kendisi. Hepsi bir arada bir bütün oluşturuyor.
İrem Altuğ dışında Serra Yılmaz, Erdem Akakçe ve İdil Fırat harika bir performans sergiliyorlar. Erdem Akakçe’yi severek ve oyunculuğuna güvenerek takip ettiğim için beklediğim gibi bir oyunculuk sergiledi. Hatta filmdeki en renkli, en gerçekçi karakterdi diyebilirim. İdil Fırat daha az sahnede yer alsa da büründüğü karakterin gerçekle yüzleşmesi ve bunu seyirciye kısa sürede hızlıca aktarabilmesi ayrı bir başarıdır. Peki, neden İrem Altuğ? İnanın ben de bilmiyorum. Filmin sanki tek zayıf halkası oydu. Aslında başka projelerde beğenmiştim. Sanırım bu karaktere çok uyuşamadı.
Filmin yıldızı ise şüphesiz Serra Yılmaz’dı. 1954 İstanbul doğumlu Serra Yılmaz, göz kamaştırıcı kariyeri ile kendine hayran bırakıyor. Fransa’da psikoloji bölümünü okuduktan sonra tiyatronun tozunu hızla yutup genel sanat yönetmen yardımcısı, oyunculuk görevlerini yerini getirmiştir. Bir yandan da kusursuz Fransızca ve İtalyanca çevirisiyle sinema/tiyatro camiası dışında da merak uyandırmıştır. “9” ve “Harem Suare” filmleriyle pek çok ödül almıştır. Ayrıca Fransa’da “Palmes Academiques nişanıyla çövalyelik ünvanı; İtalya’da Ordine della Stella Solidarieta nişanı aldı. Yer aldığı projelerin bazıları ise şöyle: “Şekerpare”, “Teyzem”, “Kupa Kızı”, “Anayurt Oteli”, “Karılar Koğuşu”, “Ay Vakti”, “Ağır Roman”, “Kaç Para Kaç”, “Harem Suare”, “Yeşil Işık”, “Cahil Periler”, “9”, “Bir Ömür Yetmez”, “Vavien”, “Ses”, “Kaybedenler Kulübü”. Projelerin adına bakınca hemen hemen hepsi tanıdık geliyor. Serra Yılmaz’ın projelerin çıtasını yükselttiğini; daha doğrusu onlara bakışı biraz daha yoğunlaştırdığına inanıyorum. En azından ben Yılmaz’ın rol aldığını duyunca o filmin boş olmayacağını inanarak izliyorum. Bu da ekrana geçmeden filme artı bir puan kazandırıyor.
0 Yorumlar