Oyuncu kadrosuyla epey merak uyandıran Kurtuluş Son Durak, fazla hayal kırıklığı yaratmadan seyirciyle buluşuyor. Yönetmen koltuğunda Yusuf Pirhasan’ın oturduğu projenin senaryosunu Barış Pirhasan kaleme alıyor. Ocak 2012’de gösterime giren 106 dakikalık dram, dram komedi türündeki filmin oyuncuları ise göz kamaştırıcı (genele bakarsak tabi): Belçim Bilgin, Demet Akbağ, Nihal Yalçın, Damla Sönmez, Ayten Soykök, Asuman Dabak, Mete Horozoğlu, Yavuz Bingöl, Ahmet Mümtaz Saylan.
Psikolog Eylem, çok sevdiği nişanlısı Okan ile evlilik hazırlıkları yapmaktadır. Okan son dakikada evliliğe hazır olmadığını söyler ve Kurtuluş’ta beraber aldıkları Saadet Apartmanı’na Eylem tek başına taşınır. Apartmandaki 5 komşusu Eylem’in bu haline dayanamayıp yardım etmek için kolları sıvarlar çünkü hepsi erkeklerden bir şekilde büyük darbe almıştır. Lakin bu yardımla başlayan olaylar silsilesi hepsinin hayatını etkileyecektir; Eylem’in bile...
Müzik çalışmaları filmin türüne ve konusuna göre oldukça başarılı ve dinlenesi geldi. Şarkı seçimleri konusunda titizlikle çalışıldığı belli oluyor. Tek mekan demek doğru olmasa da genelde bir apartman içinde filmin anlatılması mekan açısından olumsuz izlenim yaratmıyor. Aksine her dairede farklı dekorlar ilgi de çekiyor. Her apartman sakininin kişiliğine, hayat tarzına göre evler dekore edilmiş. Yani evin içinde yaşayanlar iğreti durmuyor, aksine evle bütünlük oluşturuyorlar. Baş rollerde 5 kadın oyuncu olunca elbette kostüm, saç ve makyaj göz alıyor. Karakterlere göre hepsinin başarılı olduğunu düşünüyorum; Eylem’in saçı hariç! Çok yapmacık geldi. Gerçi karakterin hareketleri mimikleri de yapmacık duruyordu. Bu karakterden mi oyuncudan mı kaynaklanıyor derseniz yorum yapmak istemiyorum. Belki benim ön yargılı bakışlarımdan olabilir :)
Senaryo ve yönetmenliğe gelecek olursak; her ne olursa olsun böyle bir konuyu beyazperdeye taşıdıkları için alkışlamak gerekiyor. Kadın şiddetini (hem psikolojik hem fiziksel) oldukça net ve farklı türlerde göstermişler. Giriş başarılı, gelişme başarılı ama ortasından itibaren kopukluklar, mantık hataları göze çarpıyor. Asıl hedeften az biraz çıkılıyor gibi geldi. Karşı olunan düşünceye/duruma garip bir tepki var. Hatta garip bile durumu açıklayamıyor. Belki de yıllarca içlerinde birikmiş yıkıntıların dışavurumudur; yaşanmadan bilinmez. Belki de bu durumdaki kadınların düşünceleri aynı olduğu için yarı gerçekçi yarı hayali bir devam getirmiştir hem senarist hem yönetmen. Zaman zaman ilerleyişten sıkılsam da geneline bakıldığında senaryo merak uyandırıcıdır. Konunun anlatımında mizahın güzelce kullanılması keyif veriyor. Ne eksik ne fazla; abartıdan uzak bir dram komedi olması filmin olumlu diğer yönlerinden biridir. Hatta erkek karakterler bile en az kadınlar kadar seyirliktir. 106 dakikalık zaman dilimine dağılmasına rağmen pek çok karakteri yeteri kadar detaylandırmışlar. Yan roller bile filmde kendilerini gösterebiliyorlar. Bu da diğer bir olumlu yönü sayılabilir.
Çok zengin bir oyuncu kadrosuna sahip olan projenin benim açımdan tek olumsuz yanı Belçim Bilgin’dir. “Aşk Tesadüfleri Sever” filminde de bir türlü ne sesine, ne oyunculuğuna dayanamamıştım. Belki karakter böyle gerektiriyor diye geçerli sebep ararken bu filmde de benzer sorunlar beni rahatsız etti. Demek ki gene ön yargılarımdan kurtulamadığım oyuncular listesine birini eklemiş oldum. Onun dışında her oyuncuyu ayrı ayrı tebrik etmek gerekir. Çok doğal, çok gerçekçi ve inandırıcı performanslar sergiliyorlar. Ama özellikle bu projede yer almayı kabul eden Yavuz Bingöl, Mete Horozoğlu, Ahmet Mümtaz Taylan’a alkışlar gelsin. Filmde tamamen kötü olarak yansıtılan cins olmalarına rağmen isteyerek rol almaları, kadına şiddette tepkilerini kadınlarla beraber koymaları gurur verici!
0 Yorumlar