11-NUSRET MAYIN GEMİSİ VE CEVAT PAŞANIN RÜYASI
Rumeli mecidiye tabyası ile ilgili bilgilere geçmeden önce rehberimizin
anlattığı mirluğa (Tuğgeneral) Cevat Paşa hakkındaki bilgi üzerine onun
yaptıklarını aktarmakta fayda var diyerek, onun Çanakkale deniz
muharebesinde oynadığı büyük rolü dile getirmek lazımdır.
İtilaf devletlerinin Çanakkale ve İstanbul boğazlarını açarak hem
Kafkas cephesindeki Ekonomisi kötüye giden Ruslara yardım götürmek,
Anadolu’daki petrol yataklarını ele geçirmek, Balkan Savaşları’nda yara
almış Osmanlı devleti’ne ikinci hamleyi vurarak tamamen çökertmek. Bu
sayede de Avrupa’ya açılabilme emellerini gerçekleştirmek istiyorlardı.
Bu sebeple İngiliz ve Fransız filolarından müteşekkil büyük armada, 17
Mart akşamı son bir defa daha yaptırdığı mayın taraması sonrasında
emniyet içinde oldukları hissine kapılarak, ertesi günü kazanmayı
düşündükleri zaferin tatlı hayalleriyle uykuya dalarlar. Oysa uyumayan
birileri vardır ve kendilerini saatin bir buçuğu gösterdiği gece
karanlığında 360 tonluk eski bir tekne ile yola koyulurlar. Bu tekne
Nusret Mayın Gemisidir. Işıklarını karartmış bir şekilde Rumeli kıyısını
çok yakından takip ederek ve ağır ağır boğazdan aşağıya doğru yol
almaktadır.1
Rehberimiz Muhammet beyin anlattığına göre; Müstahkem mevki komutanı
Cevat (Çobanlı) Paşa bir gece rüyasında kulağında yankılanan bir ses
duyar. O ses: “... Deniz üzerine bak!” demektedir. Denizin üzerine bakan
Cevat Paşa; dalgalar arasında çiçeklerle bezenmiş pırıl pırıl “Kef” ve
“Vav” harflerini görür. Heyecanla uyanan Cevat Paşa, rüyaya bir anlam
veremez. Seddülbahir, Ertuğrul, Kumkale bataryaları düşmanın büyük çaplı
ve çabuk ateşli gemilerinin açtığı ateşle moloz ve toprak yığını haline
gelmişti. Böylece çoktan savaş dışı kalmıştı. Cevat Paşa Soğanlıdere,
Tenger ve Baykuş bataryalarını denetlemek için Kilitbahir’den İstimbot’a
binerken yedi yıl önce ölen kızı Bedile’yi hatırlar. Cahidi sultan
türbesi yanındaki kızının mezarını ziyarete geldiğinde rüyasında o
lahuti sesi tekrar duyar:
“Cevat, depolardaki 26 mayını denize döşe” demektedir. Korku ve
şaşkınlık içinde kalan Cevat Paşa, yüzü nurla parlayan bir silueti
görür. O nur yüzlü adam Cevat Paşanın koluna girerek; “bir derdin mi
var?” diye sorar.
Gördüğü o nur yüzlü adam oradaki türbesinde yatmakta olan Ahmet Cahidi
Sultan’dır. Cevat Paşa, gördüğü rüyayı ve az önce duyduğu sesi bir
solukta anlatır. Nur yüzlü adam (Cahidi Sultan) cevap verir: “Nur, zafer
işaretidir. Ebcet hesabında “Kef” harfi 20, “Vav” da 6 rakamını
bildirir ve 26 yapar” dedikten sonra aniden kaybolur.
Cevat Paşa, hemen Mayın Grubu Kumandanı Nazmi Bey’i çağırıp sorar:
“Depolarımızda kaç mayınımız var? ” Nazmi Bey’in cevabı çok
şaşırtıcıdır: “Elimizde bir Türk usta tarafından yapılan 26 mayın var.
Alman teknisyenler bunları döşememizi istemediler. Şu anda Boğaz’daki
mayın sayısı 377’dir ve hepsi Alman yapımıdır.” Cevabını aldıktan sonra
Nusret mayın gemisi komutanı Yüzbaşı Hakkı Bey’i ve Yüzbaşı Hafız Nazmi
Bey’i çağırarak mayınları nereye dökeceklerini planlarlar.
Gemi kumandanı Yüzbaşı Hakkı Bey, aldığı emir gereği çok tehlikeli bir
işe girişmiştir. Sisli ve yağmurlu havanın görüş alanını azaltmasından
da faydalanarak, duman çıkarmaması için geminin makine devrini de 140 a
düşürürler. Her 15 saniyede bir mayın olmak üzere plan gereği bu sırlı
26 adet Türk yapımı mayını Kumbağı Burnu ile Soğanlıdere arasındaki
Karanlık Liman’ın adındaki bu bölgeye iki sıra halinde Boğaz’a paralel
olarak tekbir ve dualarla dökerler.
Ertesi gün 18 Mart 1915 sabahı İngilizlerin en büyük zırhlılarından
Irresistible ve Buovet zırhlıları, Nusret’in sabaha karşı döktükleri
mayınlara çarparak herkesin şaşkın bakışları arasında Boğaz’ın dibini
boylarlar.
(Prof. Azmi Süslü, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, c.7, s 306 Aktaran: Mustafa Turan, s 56)
Nusret Mayın gemisinin içini ziyarete kapalı olduğu için göremedik.
Çanakkale limanının hemen yanı başında Çimenlik kalesi dibinde bir
maketi bulunmaktadır.
12-RUMELİ MECİDİYE TABYASI
Umarım yanlış hatırlamıyorumdur; gezi sırasında aldığım notlar da onu
gösteriyor ki, Namazgâh tabyalarından geçtikten sonra 50 m ileride
Rumeli Hamidiye Tabyasının hemen yanında bizleri tarihe tanıklık etmiş
ve nice kahramanlıklara sahne olmuş Rumeli Mecidiye Tabyası karşılar.
Tabyaları anlatırken şu bilgileri bilmek daha anlamlı hale getirecektir.
Tabya rehberden aldığımız bilgileri ve tabya ne demektir google
araştırmamızın neticesinde; tabii görünümlü olan demek olduğunu
görüyoruz. Zaten tabyalara denizden bakacak olursak küçük kum
tepecikleri halinde ve doğal tepecikler olarak görünmektedirler.
Tabyaların içyapısı T şeklindedir. Bu T şeklinde tabyaların içinde sağa
ve sola açılan iki kapı bulunmaktadır. Tabyaların içinde mermi ve barut
saklama odaları bulunmaktadır.
Tabyalara ilk çıktığımızda bizleri tek odalı bir bonet ( tabyaları
oluşturan odalar ) karşılamaktadır. Topun konulduğu set arkasındaki üstü
açık ve zemini yükseltilmiş olarak inşa edilen açık odanın sol odasında
top mermisi bulunur. Sağdaki odasında ise hartuç saklanmaktadır. Hartuç
merminin arkasından namluya sürülen bezden ya da kartondan barut
kesesidir. Bu şekilde sol oda da top, sağ oda da hartuç olacak şekilde
bonetler hazırlanmış ve ateş mekanizması oluşturulmuştur. Askerlerin
kaldığı yatakhane ise en sonda bulunan bonettir. Bu bilgiyi vermeye
çalıştıktan sonra mecidiye tabyasına geçelim.
Mecidiye tabyası II. Abdülhamit döneminde Asaf Paşa tarafından
yaptırılmıştır. Tabyada 8 adet bonet, 16 top yeri vardır. Bonetler kesme
taşlarla yapılmış ve üzerleri toprakla örtülmüştür. Çanakkale
Savaşları’nda 4 adet 9,4 puss’luk (24cm. çapında), 2 adet 11 puss’luk
(28cm. çapında toplam 6 adet top kullanılmıştır. Deniz Savaşı’nda
tabyanın bombalanması sonucu 16 şehit verilmiştir. Ayrıca Seyit
Onbaşı’nın görev yaptığı tabyadır. 18 Mart 1915 tarihindeki Deniz
Savaşları’nda bu tabya oldukça hasar görmüştür. Bu bombardımanda, tabya
görevli 19 askerden 16’sını şehit vermiştir. Bu tabya, 14 Kasım 1980
tarihinde Kültür Bakanlığı tarafından “Korunması Gereken Kültürel
Varlık” olarak tescil edilmiştir.
Mecidiye Tabyası, Kilitbahir Köyü’nün 300m. güneyinde,
Kilitbahir-Behramlı yolu üzerinde bulunmaktadır. Tabyanın hemen
kuzeyinde Mecidiye Şehitliği ve anıtı, doğusunda yolun kenarında Seyit
Onbaşı’nın heykeli bulunmaktadır.
13-SEYİT ONBAŞI ŞEHİTLİĞİ VE ANITI
Mecidiye Tabyası kahramanı Seyit Onbaşının heykeli, Kilitbahir-Behramlı
yolunun kenarında, yine Kilitbahir Köyü’ne yaklaşık 300m. Mesafede ve
sahil boyunca gelen Eceabat yolunun sol tarafında bulunmaktadır.
Heykelin yanında yol boyunca Çanakkale hatıralarını yansıtan hediyelik
eşya satıcıları vardır.
(http://www.bilgiyaz.com/rumeli-mecidiye-tabyasi.html)
Yine rehberimizin anlattıklarından aldığımız notlara göre; şehitlik ilk
kez 1919 yılında tesis edilmiştir. Rumeli Mecidiye tabyası girişinde,
18 Mart 1915 Boğaz Savaşı sırasında şehit olan Ispartalı Ali Çavuş,
İvrindili İsmail oğlu Mehmet, Mustafa oğlu Süleyman ve şehit 13 Türk
topçusu yatmaktadır. Savaş sırasında yapılan şehitlik, tabyanın dağ
tarafındaki selvi ağaçlarının arasına yapılmış. 1962 yılında
şehitlerimizin kemikleri şimdiki şehitliğe taşınmıştır.
Balkan harbi gazisi Yüzbaşı Mehmet Hilmi Bey Rumeli mecidiye Tabyasına
komutan olarak atanmıştır. Balkan harbi gazisi olan Yüzbaşı; askerlerine
nasıl davranılacağını bilecek kadar tecrübelidir. Hemen işe koyulan
Yüzbaşı bir yandan tabyayı savaşa hazırlarken, bir yandan da askerlerin
eğitimiyle meşgul oluyordu. Askerleri her an savaşa hazır vaziyette ve
hemen kalkıp savaşacak şekilde yatıyorlardı.
18 Mart’a kadar zaman zaman çatışmalar olsa da, 18 Mart 1915 günü
müttefik donanması komutanı Amiral De Robeck komutasında boğazdan içeri
girer. Tabyaların toplarının ulaşamayacağı yerlerden ateşe başlarlar.
Türk tabyaları yerlerinin belli olmaması için menzil dışındaki yerleri
nasıl olsa vuramayacakları için ateş etmezler. Türk askerinin ateş
etmemesinden dolayı kaçtığını düşünen düşman donanması komutanı, ileri
emrini verir.
Düşman gemilerin 13.500 metre mesafeye kadar yaklaşarak menzile
girmesiyle, ateş sırası bombardıman altında kalıp sessizce beklemekte
olan Türk tabyalarına gelmiştir. Diğer tabyalarla birlikte Mecidiye
tabyası da ateşe başlar ve kısa sürede düşmanın bütün dikkati ve ateşini
üzerine çeker. Vaziyet öyle bir hal alır ki; topçu çavuşları değil
hedefi, denizi bile göremez hale gelir.
Bu sırada Rumeli Hamidiye tabyasında görev yapmakta olan Bektaş isimli
topçu, Rumeli mecidiye Tabyasında komutan olan Yüzbaşı Mehmet Hilmi
Beyin yanına gelerek düşmana hiç top atamadığını, hiç olmazsa bir kez
olsun ateş etmek istediğini söyler. Birinci topçu çavuşunun yanına
geçirilen Bektaş; iki top mermisi atmıştı. Üçüncüsünü atamadan
kendilerine isabet eden bir topla yaralanınca, tedavi için geri alınır.
Bu sırada Fransız Bouvet zırhlısı Rumeli mecidiye Tabyasının atışlarına
hedef olarak tez zamanda mürettebatıyla suyun dibini boylar. Bu
zırhlının batışını dürbünle izleyen Mehmet Hilmi beyin eşi Seyide Hanım
“Yaşasın Hilmi gemiyi vurdu” diye sevinir.
1889 yılının eylül ayında Balıkesir’in Havran İlçesi Çamlık(Manastır)
köyünde Abdurrahman-Emine çiftinin oğlu olarak dünyaya gelen Seyit Ali
1909 da Osmanlı ordusuna katılmıştı. Balkan savaşından gazi olarak
dönmüş, birinci dünya savaşının başlamasıyla Çanakkale cephesindeki 1915
yılında Çanakkale'de 2'nci Ağır Topçu Tugayı, 4'üncü Ağır Topçu Alayı,
2'nci Topçu Taburu'na bağlı 5'inci bataryanın Mecidiye Tabyası'ndaki 3
no'lu topunda topçu eri olarak göreve başlamıştı. Nusret mayın gemisinin
döktüğü mayınlarla Fransız Buovet vurulup hareketsiz kalmıştı.
Mürettebatını kurtarmak için, İngiliz Ocean ve Irresistible gemileri
gelmişti.
Mermiyi yerden kaldırıp topa taşımak için kullanılan düzenek (topun
vinci) bozuk olduğu için Koca seyit’in görevli olduğu toptan ateş
edememekteydiler. Buovet’in batışını izleyen dakikalarda bir top mermisi
Havran’lı Koca Seyit’in bulunduğu noktaya isabet eder. Koca Seyit’in bu
merminin şiddetiyle vücudunun bir kısmı toprağa gömülür. Koca seyit,
arkadaşının yardımıyla topraktan çıkar ve inanılmaz bir olayı
gerçekleştirerek arkadaşının sırtına koyarken yardım etmesiyle 215 kğ
lık top mermilerini kaldırır ve ateşe başlar. ilk iki atışta Ocean savaş
gemisine bazı hafif hasarlar verdiyse de, nihayet üçüncü atışta
düşmanın Ocean Savaş gemisini dümen tertibatının bulunduğu yerden
vurmuşlar, mürettebatı gemiyi terk etmek zorunda kalmış ve Ocean Gemisi
savaş dışı kalmıştır. Bazı kaynaklarda Koca Seyit tek başına kalmıştır
dese de, topun yanında onunla birlikte heykelleri dikili olan üç kişi
vardır. En az bir arkadaşının sağ kaldığı ve gömüldüğü topraktan
çıkmasına yardım ettiği bilinmektedir. O gün top mermilerini kaldırıp
topa süren Koca Seyit, ertesi gün fotoğrafını çekmek için gelen Savunma
Bakanlığı heyetinin karşısında aynı başarıyı gösteremez. Hatta bu olay
üzerine “Yine savaş çıksın yine kaldırırım” dediği söylenmiştir. Bu
sebeple bu sahnenin fotoğrafı, ancak fotoğrafı tahta bir mermiyle
çekilebildi.
Bu da o gün o mermiyi iman gücüyle, Allah’ın yardımıyla kaldırdığının
bir göstergesidir. Türk askerinin gücünü imanıyla birleştirdiği zaman
neler yapabileceğinin göstergesidir. Bu başarısından ötürü Koca Seyide
Onbaşı rütbesi verilir. Seyit onbaşının ekmek istihkakını ikiye
çıkarmayı teklif eden komutanına, “arkadaşlarıma da verirseniz öyle
alırım” diyerek teklifi kabul etmiştir.
Nusret Mayın gemisinin başarısından sonra Çanakkale deniz muharebesinin
ikinci kırılma anı olan Koca Seyit’in başarısından dakikalar sonra
birkaç zırhlısını kaybeden müttefik donanması boğazı geçemeyeceğini
anlar ve geri çekilmeye başlar. Müttefik kuvvetlerden oluşan düşman
donanmasının geri çekilişini dürbünle izleyen Müstahkem Mevki Komutanı
Cevat Paşa sarf ettiği sözler: “gittiler, geçemediler, geçemeyecekler”
olmuştur.
Savaşın sona ermesi ile 1918'de köyüne dönen Seyit Ali, ormancılık ve
kömürcülük işlerine devam etti. 1934 yılında çıkartılan Soyadı Kanunu
ile Çabuk soyadını almıştır. 1939 yılında verem hastalığı yüzünden
hayatını kaybetmiştir.
Seyit Ali Onbaşı ile ilgili menkıbeyi Mehmet İhsan GENİŞÇAN, eserinde
şöyle anlatıyor: " Ne hikmetse bataryada tek top ayakta kalabilmiş,
fakat onun da vinci kırılmış olduğundan mermileri namluya sürülemiyordu.
Yüzbaşı Hilmi Bey, etrafından birilerinden yardım alabilmek
düşüncesiyle bataryadan uzaklaştığı sırada Niğdeli Ali ile Koca Seyit
ümitsiz ve perişan ne yapacaklarını düşünüyorlardı. "Ulu ve yüce Allah'
tan başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur." duası Seyit' in ağzından nur
tanesi gibi dökülmeye başladı. Seyit Ali, bu duayı defalarca okudu. Bu
yakarış şüphesiz hiç kimseninkine benzemiyordu. Aşk ile kendinden
geçmesi ve 257 okkalık top mermisini kucaklayıp omzuna alması bir oldu.
Demir basamakları tam üç kez inip çıktı. Yanında bulunan Niğdeli Ali,
Seyit ' in göğüs ve omuz kemiklerinin çatırtısını duyuyor, hayret ve
dehşet içinde kalıyordu. Topun namlusuna sürülen üçüncü mermi savaşın
kaderini böylece değiştiren olayı yaratmış ve İngilizler' e ait "Ocean"
isimli zırhlı, bu merminin isabetiyle korkunç yara almıştır. Aynı gün
geç saatlerde Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa,
ödül olarak Seyit' e onbaşılık rütbesini verdi. Merminin bir defada
kendi huzurunda kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine Seyit Onbaşı, Cevat
Paşa' ya şu cevabı verdi: " Ben bu mermileri kaldırırken gönlüm,
Allah'ın feyziyle doldu. Ancak bu kuvvetin sırrı o anda bana Allah' ın
ihsan ettiği bir vergi idi. Bu ağırlığı kaldıracak kadar bir makam
varmışsam bu dua ve rıza ile olmuştur. Ancak şimdi kaldırmam mümkün
değildir kumandanım" (http://tr.wikipedia.org/wiki/Seyit_Ali_Cabuk)
Geçenlerde İhlâs haber ajansının (İHA) bir haberinden okuduğum bilgiye
göre; Rölyef ve heykel sanatçısı Serkan Suphi Ertuğrul’un Trabzon’daki
atölyesinde yaklaşık 2,5 ayda tamamladığı bronz heykellerin Kilitbahir
köyü girişindeki Rumeli Mecidiye Tabyası’nın bulunduğu alana
yerleştirildiğini yazıyordu. Gezimiz sırasında sırtında top mermisiyle
merdivenlere yürüyen Seyit Onbaşı ile hemen ardında onu seyreden Niğdeli
Ali, kolundan yaralı halde Seyit Onbaşı’ya bakan bir Türk askeri ile
topun üzerinde Çanakkale Boğazı’na doğru bakan Yüzbaşı Hilmi Bey’in
tasvir edildiği bronz heykelleri tabyadaki topun bulunduğu alana monte
edilmiş olduğunu görüp ziyaret ettik. Topun üzerinde ve heykellerin
yanında fotoğraf çekildik.
14-YILDIZ TABYASI
Burayı maalesef ziyaret etme imkânı bulamadık. Belki de ettik ben
hatırlamıyorum. Google amcaya bakınca birçok yerde bu tabya ile ilgili
şu bilgiler karşımıza çıkıyor. Birde bu isimde Edirne ili sınırları
içinde bir tabya olduğunu görüyoruz. Bu ek bilgiyi de hemen vermiş
olalım. Ve bu tabyamız hakkındaki bilgilere geçelim.
‘Yıldız Tabyası, Kilitbahir Köyü’ne yaklaşık 5km. Mesafede, Yıldız
Tabya Tepesi’ndedir. Bu tabya, II. Abdülhamit döneminde, 1892 yılında
Asaf Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çanakkale Savaşları’nda bu tabyada 6
adet 6 puss’luk (15,5cm. çapında) top kullanılmıştır. Bonetler, kesme
taşlarla inşa edilmiş, üzerleri toprakla örtülmüştür. Bonetlerin iç
kısımlarına birkaç basamaklı merdivenle inilmektedir. Bu tabya, 14 Kasım
1980 tarihinde Kültür Bakanlığı tarafından “Korunması Gereken Kültürel
Varlık” olarak tescil edilmiştir.’
(http://berkantayhan.blogcu.com/canakkale-ve-gelibolu-da-bulunan-8-tabyamiz-hakkinda-bilgi-v/1254595)
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
- Genel
- Edebiyat
- __Şiirler
- __Öykü
- __Kitap
- __Mizah
- __Bilim Kurgu
- Makaleler
- __Günlük
- __Denemeler
- __Gazete
- __Köşe Yazıları
- Kültür Sanat
- __Sinema
- __Tiyatro
- Özel Günler
- __23 Nisan
- __Kadınlar günü
- __Anneler günü
- __Babalar günü
- __Sevgililer günü
- __Öğretmenler günü
- Kampanya vs.
- __Anket
- _Röportaj
- _Günün konusu
- _Günün sorusu
- Seyahat
- _Gezi
- _Tatil
- _Fotoğraf
- Spor
- _Yarışma
- Sağlık
- _Yemek
0 Yorumlar