Banner

Kramer vs Kramer (1979)


Kramer Kramer'e Karşı

Göz açıp kapayana kadar 200. yazıma ulaştım! Tabi bunda siz takipçilerimin de büyük katkısı var. Tıklayan elleriniz dert görmesin diyerek çok beğendiğim ve tekrar tekrar izlemekten zevk aldığım bir filmi 200. yazım şerefine bloga taşımak istiyorum. Eğer Kramer vs Kramer’i izlediyseniz niye özel bir film olarak seçtiğimi zaten anlamışsınızdır. Peki ya izlemeyenler?

Yönetmen koltuğunda oturan Robert Benton, Avery Corman’ın romanından senaryoyu da kaleme almaktadır. 105 dakikalık ABD yapımının baş rollerinde ise efsane bir ikili var: Dustin Hoffman ve Meryl Streep. Tabi onlara Justin Jenry ve Jane Alexander da eşlik ediyorlar. Sayısızca ödül alan dramın hasılatı ise 106 milyon $ civarındadır. Yeri gelmişken ödüllerini de sıralamakta fayda var: En iyi erkek oyuncu, en iyi uyarlama senaryo, en iyi yardımcı kadın oyuncu, en iyi yönetmen ve en iyi film Oscar ödülleri; en iyi film, en iyi erkek oyuncu, en iyi yardımcı kadın oyuncu, en iyi senaryo Altın Küre ödülleri ve bir bu kadar da Oscar, Altın Küre ve Bafta adaylıkları! Gördüğünüz gibi, ben daha portakalda vitaminken, bu film ödülleri silip süpürmüş ve klasikler arasındaki yerini almıştır.

Billy adında muhteşem bir erkek çocuğuna sahip olan Joanna Kramer, kendini bulma arayışı yüzünden eşi Ted’den ayrılır; üstelik oğlu Billy’i de eşine bırakarak. Büyük bir reklam ajansında çalışan Ted, şimdiye kadar evin ya da oğlunun herhangi bir sorumluğunu üstlenmemiştir. Oldukça önemli bir proje üstünde çalışırken Billy ile baş başa kalmak, hayatının en zor dönemine adım atmasına sebep olur.

Yorum yazmaya başlarken fark ettim ki bu filmi üç kez izlememe rağmen müziklerine, mekan, dekor, kostüm detaylarına pek dikkat etmemişim. Aslında izlerken mutlaka tek tek düşünürdüm. Senaryonun sizi nasıl içine çektiğini düşünün artık! Aslında 1970li yılların sonu olduğu için şimdiki gözle mekan, dekor, kostüm detayları gayet yerinde duruyor. Yani bir evde, ofiste ne varsa aynı o doğallık projenin içinde de yaratılmış. Kadın karakterler daha arka planda olsa da kostümleri abartıdan uzak duruyor. Türünün dram, dönemin de 70-80li yıllar olduğunu düşünürsek görüntü ve ses teknolojisi çok aranmıyor. Tüm bu sıraladıklarım aslında aklıma direk “WhenHarry Met Sally”i getiriyor. O filmdeki bu özellikler Kramer vs Kramer’de mevcut. İkisinde de önemli olan detaylar değil, senaryo ve oyunculardır.
Güzelliğe bakar mısınız?
Gelelim senaryoya. Romanı okumadım fakat filmi izledikten sonra okumaya hiç niyetim yok. Büyünün bozulmasını hiç istemiyorum. Zaten okusam bile hayalimde Dustin Hoffman, Meryl Streep olacaktır. Bekar biri olarak bile hikaye beni bu kadar etkiliyorsa evli ve çocuklu olsam izlediğim her sahnede gözlerim dolardı sanırım. Bir kadın, eşini ve çocuğunu bırakıp gitmeyi göze alıyorsa gerçekten sorun var diye düşünebiliriz. Ama aslında kendi içindeki sorunları çözmek istiyordur. Spoiler olmaması adına detaylara fazla girmek istemiyorum ama ortada cidden tartışılacak konular var. Bir evliliğin bozulması, boşanma anı her daim güncel bir konudur. 1979’da çekilmesine rağmen bu gibi şeyler 2012’de de yaşanabilir. “WhenHarry Met Sally” ile benzetmemin bir diğer sebebi bu. Orada kadın erkek ilişkileri güncelliğini koruyordu. Kramer vs Kramer’in senaryosu o kadar dokunaklı ama bir o kadar da duygu sömürüsü yapmadan derdini anlatıyor ki yüreğiniz burkulurken hayran hayran ekrana bakıp kalıyorsunuz. Bir baba ve oğul ilişkisi sıfırdan nasıl en tepeye çıkabilir? Bunun için bir terk ediş şart mıdır? Ah be babalar…
Yönetmen koltuğundaki Robert Benton harika bir iş çıkarıyor. Hayatımda gördüğüm en sessiz ve en göz alıcı kahvaltı sahnesini çekmiş biri sonuçta. Filmin başlangıcındaki kahvaltı ile sonlarındaki kahvaltı arasındaki fark öykünün nasıl geliştiğini muhteşem anlatıyor. Her sahneyi tek tek severek izlesem de favorilerim: Mutfakta geçenler, Billy’e okunan mektup ve parkta yaşanan talihsiz olay. Benton seyirciyi nerden nasıl yakalayacağını çok iyi biliyor. Çekimin bile nerden daha duygulu yansıyacağını tek tek hesaplamış adeta. Tabi bunu ilk izleyişte fark etmiyorsunuz ama üçüncü izleyişte bu gibi detaylar ortaya çıkıyor çünkü ilkinde film sizi hapsedip bırakmıyor. Senaryo ve karakterlerle ilgili bilerek çok bir şey yazmak istemiyorum. Eğer izlerseniz aklımdan geçenleri zaten hissedersiniz.

Sadece bu filmi ya da bu yaşıma kadar gözlemlediklerimle anne-babalara ahkam kesmek haddime düşmez. Lakin evlilikte sorun yaşanan dönemlerde bu tür filmlerin izlenmesi etkili olur mu diye düşünmeden edemiyorum.

Rotten Tomatoes’ten 88, IMDB’den 7.7, Metacritic’ten de 77 puan alan filme gelen eleştiriler elbette olumlu yöndedir. Olumsuz olsaydı da buraya o eleştirileri aktarmazdım zaten J Özellikle karakter detaylandırmaları ve onların ekrana yansıtılması filmin dokunaklığını arttırıyor. Tabi bir de 1970li yılların sonuyla birlikte annelik ve babalık kavramları tekrardan sorgulanıyor. Anneye babaya eşit miktarda düşünceleri sorularak büyük bir etki yaratıyor. Konu baba evlat ilişkisi demişken akla “I Am Sam” geldi mi?

The Graduate” filminde hiç haz etmesem de bu filmle kendisine olan saygım katlanıyor. Gelmiş geçmiş en başarılı erkek oyuncularından biri! Ted karakterini iyi ki başkası canlandırmamış. Çaresizliği, sevgi dolu bakışları o kadar güzel aktarıyor ki filmin başında ona hem kızıp hem acırken, sonlarına doğru sevgiyle bakabiliyorsunuz. 1937 ABD doğumlu Dustin Hoffman, listesi kabarık bir kariyere sahiptir. Bu kalabalık çocuk sayısında da bulunuyor. Magazin haberi gibi algılamayın çünkü filmle de bağlantılı sayılır J Dustin Hoffman’ın tam 6 tane çocuğu var! Aldığı ödülleri ve adaylıklarını saymaya kalksam ayrı bir yazıya imza atmam gerekecek. O yüzden favori Hoffman filmlerimi sıralamak daha keyifli görünüyor: “Papillion”, “Kramer vs Kramer”, “Rain Man”, “Sleepers”, “Wag the Dog”.

http://seyirci-koltugu.blogspot.com/

Yorum Gönder

0 Yorumlar