Geçen gün bir arkadaşımla aramda şu konuşma geçti;
-"Aydınlanma" ne demek oluyor yani şimdi?
* Basit bir cümleyle anlatmak gerekirse "İnsanın kendi aklını, başka birinin yol göstericiliğine ihtiyaç duymadan kullanabilme cesaretine ve yeteneğine sahip olma durumudur."
-İşe yarıyor mu bari?
*Türk toplumunda "HAYIR"
Evet ben bu HAYIR cevabını verdim ama o günden beri neden bu kadar kesin ve net HAYIR dediğimi düşünüyorum. Bu kadar mı vazgeçmişim içinde yaşadığım toplumdan?
HAYIR kadar net bir EVET gelsin.
Biraz açıklamaya çalışayım öyleyse, süslü kelimeler, felsefi terimler kullanmadan, biraz gayri resmi bir şekilde anlatmaya çalışayım size;
Bir kere nefret dolu bir toplumuz biz. Eğer ortada bir başarı, iyi ve gurur verici bir iş varsa ve bu kişinin kendisine ait değilse, alkışlamayı bilmez bizim toplumumuz. Konudan bağımsız olarak saçma sapan eksikliklere dikkat çeker, kendisi o işin 1/100'ünü başaramamış olsa bile bir anda uzman kesilir, kendisi adeta Nobel ödüllü bir kişilikmişçesine ortadaki başarıyı yermeye, karalamaya çalışır. İltifat kendisine edilmiyorsa eğer, bu kelimenin sözlük kavramından bile haberdar değildir. Bu tip durumlar sadece bir başarı anında da olmaz üstelik. Bizim toplumumuzda sizin sahip olmadıklarınıza eğer bir başkası sahipse, ona düşman olmak için yeterli sebebiniz bulunmaktadır. Toplumumuzdaki yanlışlar işte tamda bu noktadan başlıyor bence.
26 senelik ömrümde bir sürü tartışma programı izledim, (babam saolsun) çeşitli tartışmalara katıldım ve şunu gördüm ki, bu toplumda karşındakinin fikrine saygı duymakla, onunla sidik yarışına girmek aynı kefeye koyuluyor. Hiç kimse karşısındakine saygı duymazken, sağlıklı ve çözüme giden tartışmaların ortaya çıkması pek mümkün olmuyor. "Tartışarak ne çözülmüş şimdiye kadar?" dediğinizi duyar gibiyim. Evet çözülmüyor. Burda çözülmüyor. Bizi problemleri çözmeye yaklaştıracak ortam bir türlü sağlanamıyor. Hatta bazı zamanlar aynı şeyi savunan insanlar bile kavgaya tutuşuyor, ve aynı şeyi savunduklarını bile anlamıyorlar. Bu arada hayatı boyunca Cin Ali kitaplarından başka kitap okumamış insanlar bile kendini / fikirlerini, herkesten / her farklı fikirden üstün görüyor. O her varlıktan üstün olduğu için, hiç bir insana / fikre saygı duymuyor. Karşısındaki "Ne diyor?", durup düşünmüyor. Çünkü o, en iyisini biliyor hep.
Bizim insanlarımız, en iyi eğitime sahip olanlarımız bile aslında çok cahil. (He bunu diyerek kendim için "Ben çok entellektüelim" demiyorum. Benimde cahil olduğum konular var. Az ama var. Ehe mehe)
Burda "Cehalet" kelimesinden kastım ise, okumamak, bilmemek, öğrenmemek değil. Yanlış olmasın. "Cehalet"ten kastım, düşünmemek.
Düşünmeyen insan bana göre cahil olan insan. Okuyarak, ezberleyerek, araştırarak kendinizi en bilgili insan olarak gösterebilirsiniz bizim toplumumuzda. Başkalarının fikirlerini beğenip, kendinizinmiş gibi benimseyebilirsiniz. Kimse farketmez kendi aklınızın ışığında konuşmadığınızı. Üstelik insanlar size saygı da duyar eğer yeteri kadar güç (para) sahibiyseniz, eh ağzınız da iş yapıyor sonuçta. Olur yani, aslında karanlığa batmışken, kendinizi "Aydın" olarak gösterebilirsiniz.
Hepimiz medya / sosyal medya'nın kölesi olmuş durumdayız. Bazen bir haberler çıkıyor, yer gök yıkılıyor. Biri ortaya bir laf atıyor "Şöyle, böyle olmuş" diye, hepimiz bir ağızdan başlıyoruz söylenmeye, lanetler okumaya. Orda bir cümle, bir yazı gördük ya birinin ağzından, işin aslını öğrenmeye bile gerek duymuyoruz. O adam/kadın yazdıysa öyle olmuştur, doğrudur. İşin aslını öğrenmeden kendi aklımızla olayları değerlendirmemiz ve aslında ne düşündüğümüzü çözmemiz pek mümkün olmuyor. Belki de olayın aslını öğrensek, o anda savunduğumuzun tam tersini savunacağız. Ama aklımız kendimize ait değil. Aklımıza biz sahip çıkmıyoruz, onu kullanmıyoruz. Acı olan şey ise farkında bile değiliz. Kendi aklına hükmedecek cesarete sahip olmayan bireylerin oluşturduğu bir toplum üyesiyiz her birimiz. Ve işte bu yüzden de, hep gerilemeye muhtacız bana göre.
Bu yazımda aç olan, açıkta olan, 3 kuruş paraya gece gündüz çalışıp çoçuklarının karnını doyurmak için hayat mücadelesi veren kesimden bahsetmedim bile. Bu bahsettiğim şeyler hani o çok elit, çok bilgili, entel-dantel takım var ya, heh işte tamda onlarda var.
Her gün izlediğimiz, dinlediğimiz insanlar, karşındakine saygı duymayı, dinlemeyi, başarıyı alkışlamayı, edebiyle tartışarak çözümlere ulaşabilmeyi, düşünebilmeyi, fikir yürütebilmeyi topluma aşılamadığı sürece de toplumun da bu profili malesef değişmiyor.
Dediğim o dur ki;
Bizim toplumumuzda okumakla adam olunmuyor.
Ve en nihayetinde düşünmeyen toplumlar çok daha kolay yönetiliyor.
0 Yorumlar