Marilyn İle Bir Hafta |
Oscar 2012’de içimdeki tek uhde “We Need to Talk About Kevin”ın aday olamayışıydı; ta ki Marilyn ile Bir Hafta’yı izleyene kadar. Yönetmen, oyuncular, kurgu, tasarım o kadar gerçekçi geldi ki Oscar Töreni zamanında izlemiş olsaydım kesinlikle adaylıklarının artmasını isterdim. Hatta Michelle Williams’ın Merly Streep ile kafa kafaya gelmesini bile isterdim J
Yönetmen koltuğunda Simon Curtis’in oturduğu filmin senaryosunu Colin Clark’ın “The Prince, The Showgirl and Me and My Week With Marilyn” adlı eserinden Adrian Hodges uyarlıyor. 101 dakikalık Birleşik Krallık yapımının baş rollerinde Michelle Williams, Kenneth Branagh, Eddie Redmayne, Emma Watson ve Judi Dench yer alıyorlar. Biyografi ve dram türüne giren projenin bütçesi 10 milyon $ olarak açıklanırken hasılatı da 26 milyon $ civarındadır. Böyle bir filmin daha fazla hasılat elde etmesini dilesem de ya zamanlamasının ters olduğuna ya da pazarlamasının yetersiz olduğuna inanıyorum.
23 yaşındaki Colin Clark, 1956 yazında Oxford’da okuduğu bölümü terk eder ve hayallerinin peşine koşar: Sinema sektörüne! Sinemaya girişi “The Prince and the Showgirl” adlı filmin çekimlerinde en alt kademedeki asistanlıkla başlar. Filmin baş rolündeki Marilyn Monroe ile tanışan, ona kısacık sürede hayran kalan Colin’in gözünden bir hafta anlatılır.
Conrad Pope ve hayranı olduğum Alexandre Desplat tarafından ele alınan müzik çalışmaları muhteşemdi. Dönem filmi olmasından mı yoksa Marilyn’in büyüsünden mi bilmiyorum; seyrederken içimi kıpır kıpır yaptı. Tek şaştığım şey ise Alexandre Desplat’ın bu kadar çok filme nasıl yetiştiğidir. Ben bile seyredecek zaman bulamazken o kadar çok yapımın müziğine imza atıyor ki şaşmamak işten bile değil.
Marilyn Monroe’nun hayatını şimdiye kadar pek merak etmedim. Kulaktan duyma bilgilerle yetindim. Fakat bu filmden sonra oturup bir güzel araştırdım. Yani projenin ilgi çekiciliği üst seviyede duruyor. Dekor, mekan, kostüm tasarımları oldukça başarılıydı. 1950li yılları anlatırken en ince detaya kadar uğraşıldığı belli oluyor. Görüntü ve ses teknolojisi bir o kadar filmin çıtasını yükseltiyor. Özellikle renk kontrastları gözünüzü ekrandan ayırmaya fırsat vermiyor. Zaten bir yıldızın hayatını işlerken görsel şölen gerekli; bunu da film size sunuyor.
Karakter detaylandırmalarına gelirsek… Burada Marilyn Monroe dışındaki karakterlerin detaylandırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Yönetmen de benle hem fikir ki bu yola başvurmamış J Film, gereksiz sahnelerle doldurulmadan derdini anlatıyor ve bitiyor. Ne çok uzun ne çok kısa. Daha önceden Monroe’yu araştıran biri olmadığım için belki bu kadar dikkatimi çekti ve beğendim. Gene de ünlü kadınların biyografisi içinde izlenilmesi gerekenlerin başında diye düşünüyorum. Oscar döneminde hem “The Iron Lady”, hem de My Week With Marilyn’i görmek mutlu ediyor. Yakın dönem ünlü kadınların daha çok beyazperdeye taşısalar keşke.
IMDB'den 7.2, Rotten Tomatoes'tan 83, Metacritic'ten de 65 puan alan projeye gelen eleştiriler genellikle olumlu yöndedir. Tabi Monroe'nun hayatını daha yakından bilen, takip edenler, filmin akışına ve anlatımına ister istemez itiraz ediyorlar. Benim beğenim ise tamamen sinemasal açıdandır. Monroe'nun hayatını bilmediğim için anlatılanların hepsine en saf duygularımla inandım ve kabullendim. Taraflı olup olmadığına karar verecek bir konumda değilim yani.
Michelle Williams’ın çok fazla filmini izlediğimi belirtemeyeceğim çünkü şimdiye kadar gözüme çok çarpan biri değildi. Lakin bu film bakış açımı tamamen değiştirdi. Artık rol aldığı projelere daha dikkat edeceğim ve izlemeye çalışacağım. Düşünün artık performansını! 1980 ABD doğumlu oyuncu, daha önceden “Halloween H20: 20 Years Later”, “The Station Agent”, “Brokeback Mountain”, “Deception”, “Endy and Lucy”, “Shutter Island”, “Blue Valentine” filmlerinde yer almıştır. “Brokeback Mountain” ve “Blue Valentine” ile en iyi yardımcı kadın oyuncu – en iyi kadın oyuncu Oscar ve Altın Küre adayları olmuştur. My Week with Marilyn ile de en iyi kadın oyuncu Altın Küre ödülünü kapmış ve Oscar ile Bafta adayı olmuştur. Oscar’daki talihsizliğini Merly Streep ile aynı sene aday olmasına bağlamak mümkündür. Yoksa bu performansla Oscar kaçamazdı. Filmi izleyeli bir hafta olmasına rağmen hala rol yaptığına inanmak gelmiyor. Hatta eski bir iki filmini seyredip buna inanmam gerekecek J
Michelle Williams’ı överken Kenneth Branagh’ı da unutmamak gerekir. Zira 1960 İrlanda doğumlu oyuncu, bu filmdeki performansı ile en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar, Bafta ve Altın Küre adayı olmuştur. Gerçi usta oyuncu için bu adaylıklar çok şaşırtıcı değil çünkü “Henry V” ile en iyi erkek oyuncu ve Oscar ve Bafta adayı, “Hamlet” ile en iyi uyarlama senaryo adayı olmuştur.
Unutmadan... Judi Dench, sen nasıl bir kadınsın! Son zamanlarda hep yardımcı kadın oyuncu olarak karşıma çıksan da kadronun bel kemiği sıfatını hiç bırakmıyorsun. O kadar narin, zeki bir karakteri canlandırıyor ki filmde en gıpta edilecek şahıs sayılabilir.
0 Yorumlar