Penceremden bakmayı severim, hep cam kenarında oturmayı tercih ederim. Akşam pencereme yağmur yağmaya başladı, camı tıkırdata tıkırdata, içime içime yapmaya başladı. Hemen camın yanındaki yerimi aldım. Başladım düş kurmaya. Yağmur olduğumu düşledim. Yağmur olup yağdığımı, yağdıkça yağmayı sevdim. Önce kabımı doldurmayı seçtim. Yağmur damlaları gibi küçük küçük adımlar attım, kendi damlalarımla yetinmeyi bildim. Düşlerimin sınırlarını kaldırdım, tüm çizgileri sildim. Kendi sınırlarımı genişletmeye çalıştım. Kabıma sıkışıp kalmaktan korktuğumdan zorladım kendi iç duvarlarımı. Düşlerimin kıyılarına geldikçe, hemen bir yenisine diktim gözümü. Okyanusları koymadım düşlerime bu sefer, uçsuz bucaksız ovaları koymadım. Azar azar, yavaş yavaş yağan yağmur damlası olmayı seçtim. Narin narin süzülmeyi sevdim. Önce kendi camımı, sonra çevreyi, sonra şehri, ardından ülkeyi, ardından tüm dünyayı temizlediğimi düşledim. Her yerin ve her şeyin temizlendiğine inandım. İnsanların kalbine ulaştığımı, merhamet ve sevgilerinin üzerini kaplayan koyu duygularını yıkadığımı düşündüm. Camdan süzülür gibi, göz kapaklarından akmak istedim. Uzaklara baktım, ruhumdan uzaklara... Yağmur azaldı,süzüldü, durdu. Gülümsedim. Perdeyi kapattım, döndüm kendi gerçek dünyaya, kimseye bir şey demedim, gülümsedim sadece.
Yazan: Hare-18. Aralık. 2011-
Yazan: Hare-18. Aralık. 2011-
0 Yorumlar