Banner

Asosyal adamın gözüyle sosyal ağlar

Sosyal ağ ortamları blog alemini öldürdü diyorlar. Cidden de bu görüş doğru gibi. Açıkça söylemek gerekirse eski dostumuz blogger'deki şaşalı günlerimizi mumla arıyoruz hepimiz.

Herkes ağzındaki baklayı ıslatmadan söylediğinden ya da yumurta kıçımızda pek durmadığından olsa gerek. Artık blog okuyamaz, yazamaz olduk. Çok meşgulüz ya o sebepten böyle olmalı.

 Torba olmadığı için büzülemeyen ağızlarımız değer ifade edecek blog yazıları yerine, uçup gidecek gürültülere, saman alevlerine dönüştü bir bakıma. Buyrun bakın nerelerde laf ve ömür tüketiyoruz.

Friendfeed: Kavga edip tartışacaksan, birbirine laf sokacaksan güzel ortam. Ciddi zaman kaybına ve bağımlılığa yol açıyor. Sinirlenip hesap kapatmak cabası. Genelde fake hesap kaynıyor. Gruplaşmalar, ordan oraya sataşmalar, anlık tavan yapan tepkilerle diğer sosyal medya araçlarına göre daha "online" daha "aktif" ama bir o kadar da mahalleli algısı yaratıyor. Üstelik facebook FF'i satın aldığında kullanıcıları facebook'tan kazmalar burayı işgal edecek demesine rağmen. 

Facebook: Bir çok insanın genelde kendi adı sanıyla, nadiren de fake hesaplarla yer aldığı bir ortam. Ailenizin Facebook'u gibi birşey. Paylaşımlar daha samimi. Ancak insanın kendi eliyle kendini fişlemesine yol açan sıkıntılı bir durumu var. Yine de hem dünyada hem de ülkemizde en aktif kullanılan sosyal medya aracı.

 Neredeyse Facebook hesabı olmayana kız verilmeyecek kadar standart hale geldi ülkemizde. Öte yandan iş dünyasının da Facebook'a yönelmesi, Facebook sayfamızı beğen uygulamaları ve Viral reklamlar haline gelen küçük çaplı kullanıcı rüşvetleri Facebook'daki üyeler arası iletişimin tadını daha da kaçıracağa benziyor. 

Twitter: Bir ara ciddi ciddi öğrenme zorluğu yaşadığım, içine girmeyince mantığını dışardan bakarak bir türlü çözemediğim cıvıltı şeysi. Hesap açmama rağmen yine de kendisinden pek hoşlanmıyorum. Şahsen ancak ünlüleri ya da bazı tv programlarını izlemek için kullanılabilecek bir program gözüyle görüyorum. Etkileşim açısından bir yavanlığı var ama en çok televizyoncuların, siyasilerin dilinden düşmüyor. Kendi çalıp, kendi oynamak isteyenler ve kendini atasözü ve özdeyiş üstadı sananlar, ya da çarşıda duyduğunu pazarda pastelemek isteyenler için ideal.

Tumblr: Mantığı mikro blog olmasına karşın daha çok resimli roman tarzına dönmüş, fotoğraf altına yazılar kondurularak ilginç tarzlar oluşturulabilen bir ortam. Hesap açmamış olmama rağmen ilgi ile izlediğim bloglar var. Biraz Opera bloglarını da anımsatıyor. Kısa blog yazılarınızı, resimlerinizi, beğendiğiniz link, müzik ve videoları paylaşabiliyorsunuz. Hoşuma giden bir özelliği alıntı ve kaynak göstermeyi kolaylaştıran aynı zamanda gelenekleştiren bir yapısı var. Soru sorma özelliği ile Foursquare 'ı da aratmıyor.

Google+: Mailden ve arama motorundaki başarısından sonra Google sosyal mecra'da ne yapsa tutturamıyor. Google+ Facebook'a benzese de akibeti Google'un diğer başarısız projeleri gibi olacak sanki diye bir önyargı oluştu bende. İlginç olmasına rağmen, sıcak (kullanıcı dostu) değil gibi. Yine de Google inadından vazgeçmeyeceği için birgün çok başarılı bir google projesini sosyal alanda da görürsek şaşırmayalım. (bkz: Orkun Brezilya'da)

Msn Spaces: Birileri kullanıyor ama ben pek ilgilenmedim açıkçası. Görünüşü falan fena değil aslında. Ancak nedense Facebook'la kıyaslanmayacak kadar az aktif kullanıcısı olduğunu düşünüyorum. Aslında gerek Google gerek Microsoft'un o kadar yaygın online iletişim araçları ve mail hesabı olan kullanıcıları varken sosyal medyada çuvallamış olmaları ayrı bir araştırma konusu olabilir düşüncesindeyim.

Benim bildiğim uygulamalar genelde bunlar. İrili ufaklı bir çok proje daha var ama pek tutmadılar sanırım. Yahoo'nun Meme'si gibi. Demek ki gerçek hayatta neyse, sanal dünyada da aynı. Herkes herşeyi başaracak diye birşey yok.

Peki siz de benimle aynı fikir de misiniz? Hangi sosyal medya araçlarını kullanıyorsunuz? Hangilerini beğeniyor, hangilerini beğenmiyorsunuz?

Yorum Gönder

0 Yorumlar