Paris'te Gece Yarısı |
Filmi izlemeye iten şey bu kez sadece bir tane değil! Woody Allen’in adı, fragmanı, konusu, afişi ve elbette oyuncuları! Hepsi bir anda sizi etkisi altına alıp ekran başına koşturabilir. 94 dakikalık romantik komedi ve fantezi türündeki ABD yapımın yönetmen ve tabi ki senaristi Woody Allen’dır. Allen’ın 41. filmi olan (e maşallah di mi?!) Paris’te Gece Yarısı, 30 milyon $ bütçeyle bizlere aktarılırken şimdiden 116 milyon $’ı geçen hasılatıyla da başarısını perçinliyor. Başrollerinde Owen Wilson, Rachel McAdams, Marion Cotillard, Kathy Bates, Adrien Brody, Carla Bruni ve Michael Sheen yer almaktadır. 2011 Cannes Film Festivali’nde seyirciyle buluşan film, Allen’ın en iyi projelerinden biri olarak görülmektedir.
İş nedeniyle Paris’e gelen Amerikalı karı koca ve sonbaharda evlenecek olan kızları ile damatlarının bu şehirde yaşadıkları ilginç olaylar hayatlarını değiştirecektir! Senaryo yazarı olan damat Gil, bir yandan büyük bir tutkuyla romanını yazmaktadır. Paris’e nişanlısıyla gelince bu şehrin büyüsüne kapılır. Üstelik gece yarısı olduğunda bu büyünün içinde kaybolur!
Paris’i doyasıya seyretmenize vesile olan girişi bir anda rengini ortaya koyuyor. Paris, Paris insanı, gecesi gündüzü, yazı sonbaharı ve her haliyle rüyası bir atmosfer sunuluyor. Filmin çok önemli bir parçası olan müzik ise her sahnede neşelenmenizi sağlıyor. Hem 2000li yılları, hem 1920leri hem de 1890ları yaşattıran filmin elbette kostüm, dekor ve mekan detayları ön plana çıkıyor. Yalnız bu sefer sadece kadın karakterlerin değil erkek karakterlerin de kostümleri göz kamaştırıyor! Yelekler, ceketler, şapkalar, takılar, saç şekilleri harika tasarlanmış. Mekan ve dekor tasarımları yaşanan tarihleri ayrı ayrı çok net gösteriyor. Çok ince çalışıldığını ispatlıyor.
Woody Allen’a gelince; zaten onu yazmaya ve anlatmaya kelimeler yetecek gibi görünmüyor. Fakat film için harika bir öykü yazdığını vurgulamadan geçemeyeceğim. Düşünce o kadar çarpıcı ve sürükleyici ki izlerken gözünüzü kaçırmanız ya da ilginizin dağılması epey güç görünüyor. Aslında zaman yolculuğu çok bilinmedik yaratıcı bir fikir değil. Ortadaki asıl farkı Woody Allen öyküyü beklenmedik şekilde romantik komedi türüne çevirerek yapıyor. Böyle fantastik bir konu akla ilk olarak bilimkurgu, macera, aksiyon ya da belki dramı getirebilir. Fakat romantik komedi pek de alışılageldik bir tür değil! Üstelik kurguyu o kadar profesyonelce yapmış ki sahne geçişleri hiç gözü ve beyni yormadan aksine merak uyandırarak sunuyor. Temponun hiç düşmediği bir koşuşturmaca hissedilirken sürenin çok da uzatılmaması izlenme kıvamını da koruyor. Woody Allen filmleri ilginizi çekmiyorsa bile bu filmi gene de izlemenizi öneririm. Çünkü bu sefer tarzı çoğu kişiye uyacak türden yapılandırılmış. Hatta hayran olduğunuz ve efsaneleşen bir çok sanatçıya da şahit olarak bu yakınlık sizi şok edebilir (Hatta tanımadığınız fakat sonradan araştırdığınızda da etkileyecekler çıkıyor). Bir süre sonra her gördüğünüz karakteri efsaneleşenlerden biri olarak düşünüyorsunuz! Bu sanatçıların bir kısmını üşenmeyerek yazıyorum:
Cole Portner (1891-1964) (müzisyen), Zelda Fitzgerald (1900-48) (yazar), Ernest Miller Hemigway (1899-1961) (yazar, gazeteci), F. Scott Fitzgerald (1896-1940) (yazar), Josephine Baker (1906-75) (dansçı, şarkıcı, oyuncu), Juan Belmonte (1892-1962) (matador), Getrude Stein (1874-1946) (yazar), Pablo Picasso (1881-1973) (ressam), Djuna Barnes (1892-1982) (yazar), Salvador Dali (1904-89) (ressam), Man Ray (1890-1976) (ressam, fotoğrafçı), Luis Bunuel (1900-83) (yönetmen, senarist), T.S. Eliot (1888-1965) (şair, oyun yazarı, eleştirmen), Henri Matisse (1869-1954) (ressam), Henri de Toulouse-Lautrec (1864-1901) (ressam), Paul Gauguin (1848-1903) (ressam), Edgar Degas (1834-1917) (ressam)
Projeye gelen eleştiriler de genel olarak olumlu görünüyor. IMDB’den 8, Metacritic’ten 8.1, Rotten Tomatoes sitesinden ise 93 puan almış! Film yeni olmasına rağmen puanlarda çok bir düşüş yaşanacağı görünmüyor.
Geniş oyuncu kadrosundaki her ismin göz doldurucu performansı kesinlikle projenin verdiği enerjiden kaynaklanıyor. Başroldeki Owen Wilson’ı hiç sevemesem de (sadece bu filmde değil, genel olarak sevemiyorum) Marion Cotillard başta olmak üzere, Rachel McAdams, Kathy Bates, Adrien Brody ve Michael Sheen o kadar içten bir şekilde karakterleri canlandırıyorlar ki onların neşesi izlerken size de geçiyor. Tüm oyuncular içinde en beğendiğim ise Zelda Fitzgerald’ı canlandıran 1985 doğumlu Alison Pill oldu! “Milk” ve “Scott Pilgrim vs. the World” filmleriyle tanınan aktris, oldukça şirin fakat bir anda hem mutlu hem hüzünlü hem de sinirli olabilecek kadar deli dolu bir karakteri harika oynuyor! En son “Morning Glory” komedi filminde seyrettiğim Rachel McAdams ise sapsarı saçlarıyla Sandra Bullock’un “The Blind Side” filmindeki halini hatırlattı. Yakışmış mı derseniz pek bana göre değil bu tarz! Her filmini büyük bir zevkle izlediğim Marion Cotillard ise Adriana karakteri ile tekrardan o en sevimli haliyle ve kostümlerle tekrardan gönülleri kazanıyor.
0 Yorumlar