Kimileri yalnız, kimileri kalabalık… Ruhlarında eksik bir doz gibi yaraları.
İnsanlar var, kimileri uzun kimileri kısa, kimileri esmer kimileri sarışın ve kumral… Beyaz tenleri var yanık etleri. Hiç eşilmemiş bir yerlerde gizli benlikleri.
İnsanlar var, evinde, iş yerinde, çevrende, hafızanda, kalbinde. Sürekli koşturuyorlar, çalışıyorlar, oturuyorlar seni görünce insanlıktan gülüyorlar ya da gülmeyi unutacak kadar somurtup duruyorlar.
İnsanlar var, seviyorlar, kıskanıyorlar kötü duygulara bazen yenik düşüyorlar.
Kimileri hasta, kimileri yaşlı, kimileri genç, kimileri çocuk daha… Ruhları en güzel kimlik onlara.
İnsanlar var, yokmuş gibi yapma. Sen tek değilsin bu dünyada. Ama gerçek ama yalan ama’sı yok aslında… Var olan tek şey insanlar…
İnsan sevmek bir ismi sevmekten daha öte bir duygu bence. Daha yaşanılır bir hale getirir dünyayı. Düşünsenize! Her şey bir insanı sevmekle başlar. Ya da tüm insanları sevmek ile…
Çok mu zordur kötü gibi gösterileni anlamak. Yaşımız büyümedi mi hala? Ya aklımız kendi dengemiz yok mu bizim? İdrak yollarımıza kimler taş koyuyor böyle?
Toplum ayyaşı, hırsızı, arsızı, yobazı, cambazı, gamsızı, damsızı belki uzak tutmayı öğütlüyor bize. Biz sorgulamadan en kolay yolu seçerek kabulleniyoruz bu durumu ve dışlıyoruz onları. Çünkü sevmiyoruz insanları…
Bugün hadi hep birlikte insan’a mektup yazalım!
Mektuplaşmak iyidir çünkü…
“Sevgili İnsan;
Sana bu mektubu DEĞİŞEN KOCAELİ aracılığıyla yazıyorum. Yazımı okuyan tüm dostlarımla beraber aynı duyguları paylaştığımızı var sayıyorum.
Senin değişmeyen yüzlerin var biliyorum. Etrafında avını bekleyen karasinek gibi kötü huylar vızıldaşmakta. En ufak bir dalgınlık anını bekliyorlar, seni en merhametli tarafından ısırmak için. Temennim değişmeyen yüzlerinin tüm bu dıştan gelen çerezlere karşı kalkan görevini üstlenmesidir.
Sen seni okuması bileni seversin. Sen kendini bilirsin… O yüzden sözü uzatmıyorum. İnsan insafa hoş geldin, buyur biraz otur yorulduysan…”
0 Yorumlar