Yaz aylarının vazgeçilmezi gerilim filmlerine alternatif olarak Temmuz’da gösterime giren İspanya yapımı Julia’s Eyes, seyirci koltuğuna oturanların gözünde orta karar bir beğeni bırakıyor. Filmi izleme sebeplerinden biri olan afiş oldukça başarılı yapılmış. Senaryoyu Oriol Paulo ile kaleme alan Guillem Morales, yönetmen koltuğunda da oturmaktadır. Baş rollerinde Belen Rueda, Lluis Homar, Julia Gutierrez Caba yer almaktadır.
Julia’nın ileri seviyeye ulaşan göz problemi, onu kör edecek düzeye yaklaşır. Julia’nın ikiz kız kardeşi de aynı hastalıktan mustariptir ve bu duruma daha fazla dayanamayıp intihar eder. Julia ise kardeşinin intihar ettiğine inanmaz ve onu kimin öldürdüğü üzerine gerilim dolu bir serüvene kendini sürükler.
Ülkesine bakıldığında aslında hiç de fena sayılmayan 112 dakikalık proje, korku/gerilim türünün klişelerini bol miktarda barındırıyor. Ama tabi ki bu “Scary Movie” serisindeki gibi abartılmıyor. Aksine bazıları oldukça tüyler ürpertici kabul edilebilir. Ani ses efektleri yer alsa da bıkkınlık yaratmıyor. Senaryonun en ilginç yanı, Julia karakterinin kör olma noktasına gelecek kadar gözünde problem olması. Zaten gerilim filmlerinde karanlık bol miktarda kullanılırken, bu filmde Julia’nın hastalığı size bunu ışıklar sönmeden sunabiliyor. Kamera da Julia’nın gözünden baktığında daha da gerilim dolu sahneler yaşatıyor. Karanlıkla başa çıkamamak cidden sinir bozucu geliyor ve gerilimi bir üst seviyeye taşıyor. Bu da sonunu merak etmenizi sağlıyor. Belki de sırf bu yüzden ara sıra filmin yavaş ilerlediğini düşünebiliyorsunuz. Gerilim filmleri için 112 dakika zaten çok kısa sayılmaz. Ana karakter dışında senaryo çok sağlam olmadığı için sahnelerinin biraz azaltılması izleyicinin ilgisini yükseltebilirdi. Kurguda bazı tıkanıklar göze çarpıyor. Sahneler/olaylar arasında tam bir bağlantı kuracakken başka bir açıdan yeni bir şey çıkıyor ve bu sefer hepsinin birden bağlantısını kurmaya çalışıyorsunuz. Bu da sürükleyiciliğini azaltıyor. Bunlara bir de yetersiz müzik eklenince çarpıcı bir konunun aktarımı yavaşlıyor. Mekan, dekor ve kostümler ise çok göze çarpmayan ama bu tür için iyi de sayılabilecek şekilde seçilmiş. Zaten konu gereği karanlık sahneler ağırlıkta olduğundan mekan ve dekora çok fazla dikkat edilmiyor. Tabi oteli bunların dışında tutmak gerekir. Oldukça sade olması onu ürkütücü ve sevimsiz bir hale sokuyor.
Favori iki sahneden (çok spoiler sayılmaz umarım) ilki; ilk yarıda görme engelli kadınların soyunma odasında geçen sahne idi! Julia’nın yerine kendimi koyduğumda çığlığı basabilirdim! İkincisi ise yukarıda da paylaştığım görüntü: Julia’nın gözüne korku/gerilim filmlerinin klişelerinden kocaman bıçağın dayandığı an!
1965 İspanya doğumlu Belen Rueda, Julia karakterini oldukça etkileyici şekilde canlandırıyor. Bu tür için genelde tercih edilen güzelliğe uygunluğu izleyebilirliğini de arttırıyor. Oldukça ilgi çeken “The Sea Inside” ve “The Orphanage” filmlerinden hatırladığımız oyuncu, “The Sea Inside” ile Goya Ödülleri Töreni’nde en iyi yeni kadın oyuncu ödülünü alırken, “The Orphanage” ile de gene Goya Ödül Töreni’nde en iyi kadın oyuncu adayı olmuştur. Rueda dışındaki oyuncular, yazılan karakterleri gereği kendilerini çok iyi gösteremediklerini düşünüyorum. Hatta bakıcı karakterini canlandıran Pablo Derqui en başarılı ikinci karakter potansiyelini taşımasına rağmen mimiklerini, ifadelerini çok iyi kullanamıyor.
http://seyircikoltugu.com/
http://seyircikoltugu.com/
0 Yorumlar