ZAMANSIZ
o kadar
yağmur şimdi yağıyor
yağması gereken
yıla değil , yere değil..
sel oluyor her yanda,
olması gereken
yöne değil , ateşe değil , küle değil
Sivas'a değil.
Sivas söner mi hiç yağmur olmadan ?
2.7.2010.GEBZE.ÜNSAL ÇANKAYA
.............................
Her yıl yazıyorum Sivas için.
Unutmadığım bilinsin diye değil , unutanlar var, hiç bilmeyenler var, utanmayanlar ve "ama"larla savunmaya kalkanlar var...
İşte en azından o "ama" cılara karşı ve "gerçekte neydi acaba Sivas, neydi bu yangın , nasıl yakılır insan?" diyenler içi yanan ve çaresizce bir tas su ile kilometrelerce öteye koşamayan bir annenin çığlığı ile "buymuş demek" diyebilsin ve düşünsün diye.
"İnsanı yaşat ki yaşayasın" diyen bir kültürle gelen insanların O gün olduğu gibi bugün de o vahşeti savunabilmek için üzerinden soyundukları tek şeyin yine insanlık olması utanç verici.
ve İNSANLIK YAKILDI Sivas'ta dendiğinde içim acıyor, küçücüktü oğlum , kucağımdaydı ve çakılıp kalmıştım TV karşısına... Gözlerimden akanlara anlam veremeyen yavrumla.
33-35-37 CAN. Dile kolay , 33- 35-37 CAN...Birden bire cansız ...hem de yanarak...hem de yakılarak , vahşice çığlıklar arasında. Kim yaktı-kim yandı orda ? Hizmet için zaten orda çalışan da, İnsanlığını paylaşmak için bir araya gelen alevi-sünni- müslüman da, hristiyan da, yakan da yanmış , kimin umrunda?
Şimdi yakanı da yaktığıyla aynı kefeye koyan bir "KÜLTÜR BAKANI" var bu ülkenin ," İBRET-İ ALEM İÇİN" savunmasıyla. "İnsan yakma geleneğimiz " böylece dehşetli bir sahip buldu devlet katında.:((
Oysa rakamlar hiç bir şey değil....BİZ HEPİMİZ YAKILDIK ORDA. Tütüp duruşumuz ondan , içimizdeki közün yıllardır içimizi dağlayışı hep ondan.
Canı yananlar için bunun anlamı bir gün "ibret olsun !" diye yakılan o güzelim insanların , o kendi can'larının adları yanına onları yakanların da yazılabilmesine izin verenlerin-reva görenlerin CAN deyince sadece kendi canlarını sıkan bir olayın örtbas edilişinin bir yönteminin devlet katından gelmiş olduğunu, yanan canlarının HİÇE SAYILDIĞINI anlamış olmasıdır.
Sivas'ta , 2 Temmuz 1993 'te;
İnsanları yaktılar sevgili dostlarım...insan olmayanlar.
Dertleri insanlığı yakmak değildi üstelik. " İnsan " olanları yakıp-yok etmekti.
O güzel insanları. Ve arada "insanlık öldü" elbet.
İnsana inancımız öldü...
Orada O güzelim insanları yakanların; yakarken attıkları cehalet çığlıklarında, kan içmeye yeminli haykırışlarında, tanrı adını utanmazca bu katliam sırasında tekbirlerle kullanışları sırasında imandan -inançtan güç aldıkları -iman ve inanç adına hareket ettikleri yalanında ve dehşetli, sırtlanlar gibi saldırışında üzerlerinden soyundukları şeyin insanlık oldğunu unutanlara da insan denişi canımıızı yakar oldu.
İnsan olduğumuzdan utanır olduk.
Ama'larla savunmaya çalışanların insansızlığından utanır olduk.
O'nları yakanlar yüreğimizi yaktı.
Yanan bu yürekler sönmeden kim , neyi , nasıl bağışlar ve ibretlik eyler hiç utanmadan?
- Genel
- Edebiyat
- __Şiirler
- __Öykü
- __Kitap
- __Mizah
- __Bilim Kurgu
- Makaleler
- __Günlük
- __Denemeler
- __Gazete
- __Köşe Yazıları
- Kültür Sanat
- __Sinema
- __Tiyatro
- Özel Günler
- __23 Nisan
- __Kadınlar günü
- __Anneler günü
- __Babalar günü
- __Sevgililer günü
- __Öğretmenler günü
- Kampanya vs.
- __Anket
- _Röportaj
- _Günün konusu
- _Günün sorusu
- Seyahat
- _Gezi
- _Tatil
- _Fotoğraf
- Spor
- _Yarışma
- Sağlık
- _Yemek
7 Yorumlar
Şimdi son cümlenden başlayarak yorum yazabilirim sanırım...
Yanan yürekler sönmeden affedecek yüreğiniz. Kin, intikam tatmin edildikten sonra olan şeye af diyemiyorum. Yürekler sönsün ondan sonra demenizi kin ve intikam gibi değilde zaman gibi düşünmek istiyorum. Yoksa sizin yaptığınız gibi bu yarayı bu kadar ağır cümleler ve tekbirler ile anarak ne bu yara savar ne de bir dostluk yeşerir o kurak topraklarda.
"Ama" kullanmak için değil. Ama o günü hatırlatırken o günün kara propagandalarıyla da eşleştirmemek lazım. Bugün ortaya çıkmakta olan "derinliği" de işin içine katıp esas lanetlenmesi ya da daha iyisi ıslah olmalarını dileyeceğimiz odakları iyi seçmek lazım. Danıştay saldırısında nasıl tekbir sesleri yükselmediyse orada, "CAN"lar yanarken bağıranlarda bizden/hiçbirimizden değildir. Lanet okunması gerekenler bağırtanlardır.
Onca provokasyon uyarısına rağmen o toplantıyı illa orada düzenlemek isteyenler de suçludur. Bu bir "ama" değildir. Can öldüğünde bizim de "CAN"ımız öldü orada. Ama o "CAN"ların vebali o provakasyona gelenler hatta birlikte düzenleyenlerin de üzerindedir.
Değil 33-35-37 "CAN" bir "CAN"ın tırnağı kırılsa hesabını sormak isterim. O "CAN"ın tırnağının kırılacağını bile bile oraya taşıyanı da ilk kibriti çakanla beraber haşrolsun diye anarım.
Sivas'lıyı ayırım tüm bu olaylardan. O organizasyona katılanları ayırırım tüm geri kalanlardan. Hepsine hakkım helal. (Senin ne hakkın var? Göz, kulak, kalp hakkı yetmez mi?) Allah'ın birliğini gerçekten bilerek tekbir atanı ayırırım kara propagandadan. (Allah'ın birliğini bilen kişi nasıl "CAN" alır kesin emir veren ayete rağmen.) "Ama" ne o toplantının organizatörlerini ne de o topluluğu organize edip, yöneltip olayların bu boyuta gelmesini sağlayan organizatörleri affedemem.
Bunlara değinmeden de bu anma biraz eksik olur. Kan herkesin kanı, "CAN"lar herkesin canıdır. Ve fakat toplulukların aptal olduğu yerde KAN ORGANİZATÖRLERİN ellerindedir.
"CAN"lara rahmet, "CAN"lıra selam ile...
http://www.izlesene.com/video/basbaglar-katliami/1017954
Hala maşaya bakıyoruz. İki tarafta, taraflara bölünüp aynı hatayı yapıyor. Maşayı tutanın eline bakın. İlk tekbir atana, ilk organizasyonu yapana, ilk kibriti çakana ya da silahı onların eline verene bakın. Sonra kafanızı biraz yukarı kaldırın. Ama aynı yüze gördüğünüzde de şaşırmayın.
Benim CANım senin ŞEHİDin yok! Bizim CANlarımız bizim ŞEHİDlerimiz var! Düşmansa ortak!..
Not: Her iki olayda da maşa da en el kadar suçludur. Ama daha bir uzaktan bakmak lazım. resmin içinden tamamını görmek mümkün olmuyor.
biz,o gün,bir tezgahın olduğunu görmüştük.ancak yeni yeni bir şeylerin tozu kalkıyor,herkes daha net görmeye başlıyor.arkadaşlar,bu olay,suistimal edilmeden,eğrisi,doğrusu görülüp,oyuna bir daha gelmemek adına iyi okunmalı.
canlar? evet,canlar yandı,ateş düştüğü yeri yaktı.kimin yaptığı ya da yaptırdığı geriye kalanlar için önemli.ama o ölenlerin ailelerinin bu olayı unutmasını beklememek lazım.hem sivastakilerin,hem başbağlardakilerin(başbağlar,sivasa misilleme olarak yapıldı denmişti,ancak o da 2.perde de oynanan oyun olarak beyinlere kazındı).ölenlere rahmet dileyelim,kalanlar birbirimizi yemeyip,daha fazla kenetlenelim,alevi-sünni her ne isek.
Yukarıdaki yazı bir kin yazısı asla değildir, asla...Doğru okunduğunda yakanı-yakarken yananı dahi ayırt etmeden "insan yakmanın dehşetini" ve buna engel olmayanlarla-o dönemde iktidar ortağı olan bir partinin yönetim kademesindeki kişi ye yapılmaktadır eleştiri...O kişi ki şimdi bir başka partide ve "kültür" bakanıdır ve "ibretlik" açıklamasıdır eleştirilen...
Bu ülkede bir şeyi diğeri ile karşılaştırmak ne kadar kolay ama ne kadar anlamsız....
Sİvas'ta insanlar yakıldı.
Yakanlar ise -neyin günyüzüne çıkacağınına ilişkin şimdi üretilen senaryoları umursamıyorum- mahkeme kararları ile sabit...
Yakanlar; kameralarla gözümüzün önünde o eyleme katıldıklarını ülkenin en ücra köşesinde TV izleyen herkesin izlediği o bölgede yaşayan ya da "bindirilmiş kıta" tanımında da olsa her nedense "galeyana geliveren", asla kendi aklı ve bilinciyle hareket etmeyen "bir kısım halk"tı.....BU DEHŞET UYANDIRMALI HERKESTE.
Çünkü orda; olağan halde yanından yürüyüp geçtiğimiz, aynı masada yemek yediğimiz hukuksal deyimi ile "normal , orta zekada, tüccar tedbirliliği şart koşulmayan -orta zekada" yani hepimiz gibi insanlar, birden bire "galeyana geldi", birden "tahrik oluvberdi" ve gitti insanları yaktı... BUNUN KADAR DEHŞETLİSİ OLAMAZ...VE HİÇ BİR OLAYLA BU KIYASLANAMAZ....
Terörü önlemek devletin görevi...Bunun için Terörle Mücadele yasası dahi,l yasalar çıktı.
Bir suçun işlenmesini önlemek devletin görevi...İçişleri Bakanlığı bunun için var..İlde vali , İlçede kaymakam SUÇU ÖNLEME GÖREVİNİ yapmak zorunda ve bunun için gerekli güvenlik güçlerinin amiri...
Sivas'ı yaşamayan , izlemeyen , içi yanmayan havada konuşmasın.Orda devlet suçu önleme görevini yapmadı...Bu da yine mahkeme kararları ile sabit-çünkü yargı orda "devletin görevi yapmadığı" gerekçesi ile tazminat davalarını hükme bağladı...
Hiç bir acı diğeriyle kıyaslanamaz-her ateş düştüğü yeri yakıyor, ama bu ülkenin yurttaşları olarak biz hepimiz olağan zamanda asla kötülük beklemediğimiz komşularımızın "birden bire tahrik olarak , insan yakması" nın dehşetini kesinleşmiş mahkeme kararları ile de okuyup-anlamamışsak , ve yukardaki şiirin , altındaki yazının anlamını dahi düşünemiyor ve ne mezhep savunması , ne din kaygısı gütmeyen bir yazıdan farklı anlamlar üretebiliyorsak...başka bir acıyla kıyaslamaya ve hafifletmeye, acıları çarpıştırmaya ve utanmadan "ama" demeye , ve kimlik gizleyerek sataşmaya cüret ediyorsak....
Yeniden düşünün lütfen...Kim olduğunuzu düşünün önce ..Sonra o olaylar sırasında ne hissettiğinizi.......Sonra o şiiri yazanın kim olduğunu ? Sonra o şiiri ve yazanını bir başka olaya şiir yazdı mı -yazmadı mı diye yargılamaya ne hakkınız olduğunu ?
Düşünürken elinizde veri olarak yazanın diğer kimliklerinin hepsinden arınmış-hukukçu olduğunu bir kenara bırakmış-dini sorgulamayı sadece tanrı ile kendi arasında gören, bu nedenle alevi olmadığını yazsa hay allah , demek alevi de değilmiş , eee peki ne diye böyle yazmış saçmalığını duymak istemeyen -Sivas nüfusuna kayıtlı olduğunu da unutan" ama aslolanın kucağında oğlu ile SİVAS 'TA İNSANLAR İNSANLARI YAKARKEN kilometrelerce uzakta olması nedeniyle duruuuuun!!!!! diye haykıramayacak mesafede ağlayan , çaresiz bir anne olduğunu unutmayın....Çünkü benim oğlum kucağımdaydı-ama orada analarının kucağına sığınacak yaşta gencecik çocuklar yakıldı...O yakılan tesadüfen siz de olabilirdiniz....Yakanlarsa teröristler değildi....Yakmak, dövmek, yok etmek üzere "kışkırtılmaya hazır" taşları , sopalarıyla toplanan bir şehrin halkının bir kesimi, orda yaşayan ya da yaşamayan -ama sadece bu eylemi yapabilmek için orada toplaşan insanlardı... Utanmadan "tahrik olduk" diyen bir kısım bağnaz, cahil, tin tüccarıydı..Din adına kıyam için katliam yapabilen aymazlardan oluşmuştu orda bir tam gün , bir tam gece yanarken o otel toplaşan ve haykıran toplulukta yer alanlar...
Bilgi güzeldir..Yazarken de , konuşurken de bilerek , hamasetten uzak yazılmalı, konuşulmalı. O şiir o konuda yazdıklarını , yazdıkları yanında hissettiklerini de kinden , kandan beslemeyen , insanlığı bilen birisi tarafından yazıldı.
Bir kere ölenin kim olduğu, kimden olduğu önemli değil! Ölen bir CAN, gerisi teferruat.
Hala bir şehri bu olanlardan sorumlu tutmanızı anlamıyorum. Hala devleti katil yerine koymanızı anlamıyorum. Devletler katil olmaz, kahraman da olamayacakları gibi. Ancak devletlerin, örgütlerin içinde bir takım "şeref düşkünleri" olur. Onlarda temizlenme, tasfiye edilme ve hatta suçları kanıtlandıkça yargılanıp cezalandırılma aşamasındadırlar.
"Bunlara değinmeden de bu anma biraz eksik olur. Kan herkesin kanı, "CAN"lar herkesin canıdır. Ve fakat toplulukların aptal olduğu yerde KAN ORGANİZATÖRLERİN ellerindedir."
Provokasyon yapan ve o provokasyona gelen sadece Sivas'lılar değildir. Kimse orada komşusunu yakmadı. Ertesi gün Alevisi de Sünnisi de Sivas sokaklarında yürüyorlardı. Aynı bugün olduğu gibi.
Hala bir grubu suçlayıp resmin bütününü inatla görmekten kaçınıyorsunuz. Hala yaşadığınız acıya rağmen sağlıklı düşünemiyor ve "ama" diyenler için "Ama'larla savunmaya çalışanların insansızlığından utanır olduk." diye cümleler kuruyorsunuz.
Her ama insan olmak anlamı taşır. Çünkü sorgulama içerir. Olaylara çok boyutlu bakmayı da içerir. Bu olayda ki "ama", bir şehrin tüm insanlarını suçlarken -hepsi suçsuz demiyorum- organizatörlerin aymazlığı, "şeref düşkünlüğünden" bahsedilmeyen böyle bir anmanın eksik kalacağını anlatır.
Ölen CANdır. CAN olmayan ölemez. CANın da bizi, sizi ya da onları yoktur.
Saygıyla.