Türk milletinin aileye verdiği değer göz önüne alındığında, Çınar Ağacı tam bir aile filmi olarak kabul edilebilir. 5 haftada yaklaşık 266 bin seyirci (*) tarafından izlenmesinden dolayı yeterli kitleye ulaşmadığını düşünsem de DVD’sinin çıkmasıyla daha çok kişinin izleyeceğini umuyorum. “Büyük Adam, Küçük Aşk” yönetmen ve senaristi, bol ödüllü Handan İpekçi, bu filmin de senaristliğini ve yönetmenliğini üstleniyor. Oyuncu kadrosu, gözlerinizi ayırmadan seyredeceğiniz başarılı insanların bir araya gelmesinden oluşuyor: Nurgül Yeşilçay, Celile Toyon, Deniz Deha Lostar, Settar Tanrıöğen, Ebru Özkan, Hüseyin Danyal, Ragıp Savaş, Nejat İşler!
Emekli öğretmen Adviye Hanım, 4 çocuk ve 8 toruna sahip hafif huysuz ama biraz da muzip bir kadındır. 6 yaşındaki torunu Barış ise aralarındaki en kıymetlisidir çünkü Barış onu karşılıksız ve en saf duygularla sevmektedir. İki ayda bir evden eve taşınırken, her çocuğu kendi hayat koşullarıyla boğuşurken annelerine fazla sahip çıkamazlar. Aslında zaten bunu da canı gönülden istemezler.
Filmin konusu herkesi can damarından vuracak kadar etkileyici bir potansiyele sahip. Kardeşi ya da çocuğu olsun olmasın herkes bu filmde kendinden bir şey bulacaktır. Bir çok proje için bu laf söylense de amaç orada seyirciyi kendine çekmektir. Benim öyle bir derdim olmadan söylüyorum bunu :) Bu zengin konuya rağmen senaryoda hafif aksaklıklar var. Anneanne karakterinin zaten sempati duyulmak için yazılmadığı anlaşılıyor. Huysuzluğu değil ama muzipliği rahatsız edebiliyor. Bununla birlikte torunuyla olan ilişkisi ve çocuklarına duyduğu sınırsız sevgi sizi çok etkiliyor. He tabi dört çocuğuna da aynı derecede o sevgiyi yansıtabiliyor mu? Bunu birkaç kardeşi olan belki de her insan kendine soruyordur J Ve belki de anne baba olana kadar veya birden fazla çocuğumuz olana kadar buna cevap vermemiz imkansızdır. Belki bu duruma ulaşsak bile o yansıtmayı fark edemeyiz. İşte bu projede de benzeri söz konusu. Dört tane çocuk, onların çocukları ve yaşlanmış bir anne. Herkesin kendi derdi, kederi, sorumlulukları ve ailesi var. Diğer yandan da bakmaları gereken bir anneleri var. Kendi bencillikleriyle (ya da hayatlarıyla) boğuşurken neyin önemli olduğunu ya da olmadığını kestirmekte zorlanıyorlar. Bu açıdan bakıldığında oldukça başarılı bir senaryo diyebiliriz. Filmde ana karakter anneanne olsa da aslında her biri ana karakter olarak ele alınabilir. Hepsinin hayatı ortaklaştırılarak güzelce işleniyor. Hepsine yeteri kadar sahne ve zaman ayrılıyor. Müzik de oldukça keyifli geliyor kulağınıza. Seyrederken herhangi bir boşluk hissetmiyorsunuz. Buna tabi ki en büyük katkıyı oyuncu kadrosu sağlıyor. Her biri birbirinden başarılı ve televizyondan, sinemadan, tiyatrodan tanıdığımız yüzler. Bu da apayrı bir lezzet katıyor.
Bu film için aralarından bir oyuncuyu seçip oyunculuk kariyeri hakkında bir şey yazmak gelmiyor içimden çünkü her biri oldukça gerçekçi ve başarılı bir performans gösteriyor. Anneanne karakterini canlandıran usta tiyatro oyuncusu Celile Toyon’un ve Barış karakterini canlandıran ufaklık Deniz Deha Lostar’ın ilk sinema filmleri olması ayrı bir güzellik tabi ki. Deniz Deha Lostar’ı "Olsa da yanaklarını sıksam ve öpsem" diye seyrettim. Küçük yaşına rağmen oldukça doğal oynuyor. Filmde beni en çok şaşırtan oyuncu ise Nurgül Yeşilçay oldu. Aslında onun başarısından kimsenin şüphesi yok. Hatta bu filmin izlenme sebeplerinden biri de onun adıdır. Birçok projesini de takip ettim. Fakat ilk kez burada çok beğendim. Sanki onu ilk kez izliyor gibiydim. Buna etken senaryo mu, karakteri mi yoksa çok mu içten oynaması bilmiyorum. Eğer Nurgül Yeşilçay’ı çok beğenen biri değilseniz bu projede beğenebilirsiniz. Dram komedi türündeki bu filmi izlemenizi tavsiye ederim. Hem oyuncular, hem yönetmen hem de konu olarak size keyif vereceğinden eminim. Üstelik Deniz Deha Lostar da izlemeniz için bir etken sayılabilir.
seyirci-koltugu.blogspot.com
0 Yorumlar