diyordu:
'Gayet sevimsiz geçen seçim kampanyasından benim aklımda kalan en sevimli kare, üç lideri gülümseyen çehrelerle birbirine sarılmış halde gösteren afişlerdi. “Üçümüz de aynı fikirdeyiz”diyorlardı: “Kadınları dışlayalım.”
Yaptılar da... Oysa eskiden kadınlar vardı. Kadınların seçilme hakkı olmadığı dönemde bile inadına adaylığını koyan kadınlar... '
Burada çok yakın bir tarihten bahsetmiyoruz.. Amcamın kendince idolları vardı ve onlarla insanları yadırgardı.. O sonuçta yengemin saçları için dünyayı yakacak birine benzemiyordu.. Öyle biri de değildi zaten.. Konuşmak için müsade istenen belediye otobüslerinde yengem amcama hep uzaktan bakardı ve susardı.. Çünkü bazı kadınlar için konuşmak yasaktı.. Tıpkı sokağa çıkma yasakları gibi...
Bir kadın kaç erkek çocuğu doğurduğuna göre anlam kazanırdı ve kız çocuğuna hamile kalana kadar erkek anası diye anılırdı.. Yani; kadın, tarihimizden bugüne hep üremeye meyilli, himayeci ve iffetliydi.. Böyle olmak zorundaydı.. Kadın el emeği göz nuru işlediği nakışları çarşılara dağıtır aldığı paranın hepsini evinin reisine verirdi.. Aslında kadınların kaderini 1930'da kabul edilen Belediyeler Yasasında kadınlara belediye meclislerine seçme ve seçilme hakkı verilmesi bile değiştirememişti.. Yani; her kadın, Sabiha Sertel kadar şanslı değildi.. O; ilk seçimlerde bağımsız olarak adaylığını koymuştu; ama nitekim bu durum yengemin amcamın gözünde belirginleşmesine sebebiyet veremeyecek olsa bile, kadınların özgüvenlerini kazanmasına zemin hazırlayacaktı.. Amcam; Sabiha Sertel'in eşi, Zekeriya Sertel gibi yengemin yanında olmamıştı olmayacaktı da, belki diye düşünülen her ihtimalde karşımızda görmeye alıştığımız müsait zamanlarda sesini çıkaramayan kadın yine susmayı yeğleyecekti..
***
Kadın; yalnızca siyasette değil, birçok alanda da Sabiha Sertel,Nezihe Muhiddin gibi tarihin unutmadığı 13 kadın öncü gibi olamayacaktı.. İçlerine sperm kaçmış her kadın 'Erkek çocuğum olsun 'diye dua ederken bir yerlerde başka kadınlar öldürülecek, şiddete maruz kalacak, hemcinsine aşık oldu diye katlediliyor olacaktı.. Erkeklerin nezdinde bir kadın, imam nikahında helalim denilen fakat üzerine kuma getirmekte çekinilmeyen pasif bir faktördü ve bu faktörün konuşmaya hakkı yoktu..
Nezihe Muhiddin; ömrünü işte o bastırılmış kadınlara adayan öncü kadın, 1958 yılında bir akıl hastanesinde yapayalnız ölürken, mücadelesini verdiği kadınların seçme ve seçilme hakkını aldığı, 1934 yılıyla anılacaktı.. Bir kadın diğer 13 kadın gibi diğerleri için savaş verip son nefesini verirken yerini ılımlı bir kadına Latife Bekir'e bırakacaktı..
Tarihten kadınlar geçti, diğerlerini korumak için savaşan kadınlar; ezilen, tartaklanan, zulüme uğrayanlar... Dünya kadınlar günü; yaşama hakkı elinden alınan , erkek çocuk taşıyıcıları için kutlandı.. Her yıl olduğu gibi ...