Banner

Kalbe giden yol 2...



Geçen yazımda kaldığım yerden devam etmek istiyorum izninizle. William Holman Hunt'un The Importunate Neighbour isimli resmindeki sadece içeriden açılan kapıdan bahsetmiştim önceki yazımda ve amacımın buradan yola çıkarak bir insanın kalbine doğru inen yolu anlatmak niyetindeydim. İsteyenler önceki yazımı okumak için kısa bir geri dönüş yapabilirler. Anlatmaya başlamadan önce onları bekleyebilirim.


Aynı resimde olduğu gibi birisi ile karşılaştığımızda ilk kapı genellikle açık olur. Bu bir "günaydın", "merhaba" kelimeleriyle geçen bölümdür. Şöyle düşünün bir mahalle, bir şehir var ve bu şehrin bir girişi var. Ardına kadar açık. Bu kapıdan herkes geçip o şehre girebilir. Şehrin içerisinde bir çok ev, bahçeler, yalılar ve gizli sığınaklar vardır ve bunlara gidebilmek için sürekli olarak bazı kapılardan geçmemiz gerekir. Eğer amacımız karşı tarafın en derinini, en özeline ulaşmak ise tahmin edebileceğiniz gibi geçmemiz gereken kapılar o kadar fazladır. Bir insanın hayatı boyunca tanıdığı neredeyse herkes o ilk kapıdan geçmiştir.

Şehre büyük, ardına kadar açık o kapıdan içeriye girdiğimizde çok küçük bir alanda hareket edebiliriz. Bütün insanların tanışma ve yüzeysel olarak karşısındaki hakkında bilgi sahibi olma dönemi buradadır. Bu küçük ve bolca gösterişli bölümün ardından karşımıza başka bir kapı çıkar eğer onu daha yakından tanımak istiyorsak. İstemiyorsak zaten şehirden de gideriz bir süre sonra. İkinci kapı çok büyük oranda açıktır. Hemen hemen herkes içeriye kabul edilir. Orada insanlar birbirini tanımaya başlar. Yüzeysel arkadaşlıklar sohbetler oluşur belki. Eğer daha fazla derine gitmek istiyorsak başka kapılardan da geçmemiz gerekir.

Şehrin merkezinde kocaman bir ev, bir villa olduğunu düşünün. İnsanı tanıdıkça, şehri gördükçe oraya doğru yakınlaşırız. Anlarız ki hayatın merkezi o evdir. Biraz eskidir o ev, öyle herkes giremez oraya. Sokaklar kirlidir, pek temizlenmemiştir. Genelin aksine daha bakımsızdır, daha yıpranmıştır. Dostlar gelir o eve, küf kokuları arasında sohbetler olur. Evin kocaman bir bahçesi vardır, içinde çiçeklerin kuşların olduğu güzel bir bahçe. Şehrin dış bölümlerinin aksine daha gerçektir, yapma çiçek yoktur mesela veya küçük göletlerde plastik ördekler de yoktur.


Bahçenin içerisinde bir ev vardır ve onun kapısı kilitlidir. Bir insanı gerçekten tanımak istiyorsak eğer o eve girmek gerekir. Eve girildiğinde yine yine bir oturma odası vardır. Gelen hemen hemen herkes orada misafir edilip ve bir türk kahvesi ikram edilir. Oturma odası dışarıdan daha bakımsız daha fazla yıpranmıştır. Dost olarak görülenler buraya gelmiştir ama bazıları tahmin ettiğimiz gibi değildir. Aslında bir zaman yeni olan her şey birileri sayesinde eskimiş belki kırılmıştır. Bu yüzden dost olarak gördüklerime evin diğer odaları açık değildir. O odalara girmek istiyorsak eğer artık kapıları çalmaya başlamamız gerekmektedir.

Evin birden fazla katı vardır elbette. Kocaman villa sonuçta belki de yalı, öyle tek katlı olmaz. Her odanın kapısını çalmamız gerekir. Eğer izin verilirse, eğer o odaya girmeyi hak ediyorsak o zaman içeriye alınırız. Girilen her odada bir sır saklıdır. Oradaki tozlu raflardan birinde geçmişe dair bir defter vardır. Onu okursak eğer daha fazla şey öğreniriz. Daha fazlasını istersek eğer diğer odalara gideriz.



Birinci katı bitirdiğimiz zaman karşımızdaki bizi gerçek dostu olarak görüyordur. Onun hatalarının, yanlışların, günahlarının bir bölümünü öğrenmişizdir artık ve ikinci kata doğru yola çıkarız. Ancak ikinci kata çıkmak ilk katta bulunan bütün odalara girmekten daha zordur. Merdivenin her basamağında bir kapı vardır ve onların hepsinden geçmemiz gerekir. Daha sonra üst katta başka odalar vardır. Öyle yerler vardır ki bir çoğuna başka çok nadir insan girmiştir. Bazılarına ise şimdiye kadar giren olmamıştır.

Öyle kapılar vardır ki üzerine duvar örülmüş, kendinden bile saklanmıştır. Onları öğrenmek istiyorsak eğer

işimiz gerçekten güçtür. Eğer o kapılardan birisini bulabilirsek ve oradan geçebilirsek bambaşka şeyler olur. Eve yaklaştıkça kasvetleşen, karanlıklaşan o şehirden çıkıp yemyeşil bir bahçeye çıkarız. O kadar güzeldir ki cennete gittik zannederiz. Güller, bülbüller her yerdedir. Gözlerimiz öyle kamaşır ki orada kurumakta olan çiçekleri görmeyiz. Gidip onlara su vermez, kanadı kırık olan bülbülleri iyileştirmeyiz. Bunları yapmak yerine çimlere basıp, gülleri koparırız. O harika bahçe biraz daha eksilir sayemizde. Ancak ileride bir kapı daha vardır. O cennete açılır, cennete benzeyen bir yere değil. Fazla zarar verirsek eğer şehirden dışarıya atılırız. Herkese açık olan kapı biraz kapanır. O kadar kolay girilemez oraya artık. Şehir biraz daha yıpranır, o büyük evin tahtaları daha fazla aşınır...

Sanırım kapı metaforu üzerinden bir fotoğraf oluşturabildim zihninizde. Her şeyi kurallarına göre yapmaya kalkarsak eğer süreç bu şekilde işler ama ne yazık ki her zaman kurallar geçerli olmaz. Kestirme yollar vardır, kapıları açabilmenin gizli yöntemleri ve elbette kestirme yollar. Bunları bir sonraki yazıma saklamak istiyorum.

Sağlıcakla kalın..


Geçen yazımda kaldığım yerden devam etmek istiyorum izninizle. William Holman Hunt'un The Importunate Neighbour isimli resmindeki sadece içeriden açılan kapıdan bahsetmiştim önceki yazımda ve amacımın buradan yola çıkarak bir insanın kalbine doğru inen yolu anlatmak niyetindeydim. İsteyenler önceki yazımı okumak için kısa bir geri dönüş yapabilirler. Anlatmaya başlamadan önce onları bekleyebilirim.

Aynı resimde olduğu gibi birisi ile karşılaştığımızda ilk kapı genellikle açık olur. Bu bir "günaydın", "merhaba" kelimeleriyle geçen bölümdür. Şöyle düşünün bir mahalle, bir şehir var ve bu şehrin bir girişi var. Ardına kadar açık. Bu kapıdan herkes geçip o şehre girebilir. Şehrin içerisinde bir çok ev, bahçeler, yalılar ve gizli sığınaklar vardır ve bunlara gidebilmek için sürekli olarak bazı kapılardan geçmemiz gerekir. Eğer amacımız karşı tarafın en derinini, en özeline ulaşmak ise tahmin edebileceğiniz gibi geçmemiz gereken kapılar o kadar fazladır. Bir insanın hayatı boyunca tanıdığı neredeyse herkes o ilk kapıdan geçmiştir.

Şehre büyük, ardına kadar açık o kapıdan içeriye girdiğimizde çok küçük bir alanda hareket edebiliriz. Bütün insanların tanışma ve yüzeysel olarak karşısındaki hakkında bilgi sahibi olma dönemi buradadır. Bu küçük ve bolca gösterişli bölümün ardından karşımıza başka bir kapı çıkar eğer onu daha yakından tanımak istiyorsak. İstemiyorsak zaten şehirden de gideriz bir süre sonra. İkinci kapı çok büyük oranda açıktır. Hemen hemen herkes içeriye kabul edilir. Orada insanlar birbirini tanımaya başlar. Yüzeysel arkadaşlıklar sohbetler oluşur belki. Eğer daha fazla derine gitmek istiyorsak başka kapılardan da geçmemiz gerekir.

Şehrin merkezinde kocaman bir ev, bir villa olduğunu düşünün. İnsanı tanıdıkça, şehri gördükçe oraya doğru yakınlaşırız. Anlarız ki hayatın merkezi o evdir. Biraz eskidir o ev, öyle herkes giremez oraya. Sokaklar kirlidir, pek temizlenmemiştir. Genelin aksine daha bakımsızdır, daha yıpranmıştır. Dostlar gelir o eve, küf kokuları arasında sohbetler olur. Evin kocaman bir bahçesi vardır, içinde çiçeklerin kuşların olduğu güzel bir bahçe. Şehrin dış bölümlerinin aksine daha gerçektir, yapma çiçek yoktur mesela veya küçük göletlerde plastik ördekler de yoktur.


Bahçenin içerisinde bir ev vardır ve onun kapısı kilitlidir. Bir insanı gerçekten tanımak istiyorsak eğer o eve girmek gerekir. Eve girildiğinde yine yine bir oturma odası vardır. Gelen hemen hemen herkes orada misafir edilip ve bir türk kahvesi ikram edilir. Oturma odası dışarıdan daha bakımsız daha fazla yıpranmıştır. Dost olarak görülenler buraya gelmiştir ama bazıları tahmin ettiğimiz gibi değildir. Aslında bir zaman yeni olan her şey birileri sayesinde eskimiş belki kırılmıştır. Bu yüzden dost olarak gördüklerime evin diğer odaları açık değildir. O odalara girmek istiyorsak eğer artık kapıları çalmaya başlamamız gerekmektedir.

Evin birden fazla katı vardır elbette. Kocaman villa sonuçta belki de yalı, öyle tek katlı olmaz. Her odanın kapısını çalmamız gerekir. Eğer izin verilirse, eğer o odaya girmeyi hak ediyorsak o zaman içeriye alınırız. Girilen her odada bir sır saklıdır. Oradaki tozlu raflardan birinde geçmişe dair bir defter vardır. Onu okursak eğer daha fazla şey öğreniriz. Daha fazlasını istersek eğer diğer odalara gideriz.

Birinci katı bitirdiğimiz zaman karşımızdaki bizi gerçek dostu olarak görüyordur. Onun hatalarının, yanlışların, günahlarının bir bölümünü öğrenmişizdir artık ve ikinci kata doğru yola çıkarız. Ancak ikinci kata çıkmak ilk katta bulunan bütün odalara girmekten daha zordur. Merdivenin her basamağında bir kapı vardır ve onların hepsinden geçmemiz gerekir. Daha sonra üst katta başka odalar vardır. Öyle yerler vardır ki bir çoğuna başka çok nadir insan girmiştir. Bazılarına ise şimdiye kadar giren olmamıştır.

Öyle kapılar vardır ki üzerine duvar örülmüş, kendinden bile saklanmıştır. Onları öğrenmek istiyorsak eğer

işimiz gerçekten güçtür. Eğer o kapılardan birisini bulabilirsek ve oradan geçebilirsek bambaşka şeyler olur. Eve yaklaştıkça kasvetleşen, karanlıklaşan o şehirden çıkıp yemyeşil bir bahçeye çıkarız. O kadar güzeldir ki cennete gittik zannederiz. Güller, bülbüller her yerdedir. Gözlerimiz öyle kamaşır ki orada kurumakta olan çiçekleri görmeyiz. Gidip onlara su vermez, kanadı kırık olan bülbülleri iyileştirmeyiz. Bunları yapmak yerine çimlere basıp, gülleri koparırız. Aslında ileride bir kapı daha vardır. O cennete açılır, cennete benzeyen bir yere değil. O harika bahçe biraz daha eksilir sayemizde.   Fazla zarar verirsek eğer şehirden dışarıya atılırız. Herkese açık olan kapı biraz kapanır. O kadar kolay girilemez oraya artık. Şehir biraz daha yıpranır, o büyük evin tahtaları daha fazla aşınır...


Sanırım kapı metaforu üzerinden bir fotoğraf oluşturabildim zihninizde. Her şeyi kurallarına göre yapmaya kalkarsak eğer süreç bu şekilde işler ama ne yazık ki her zaman kurallar geçerli olmaz. Kestirme yollar vardır, kapıları açabilmenin gizli yöntemleri ve elbette kestirme yollar. Bunları bir sonraki yazıma saklamak istiyorum.


Sağlıcakla kalın..


Yorum Gönder

0 Yorumlar