EMİR ÂLİN ÇELEBİ(Gülce-Bahçe) - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

5 Mart 2011 Cumartesi

EMİR ÂLİN ÇELEBİ(Gülce-Bahçe)


Gevher hatunla oldu, ilk mutlu bir yaşamla

Taze düş yağmuruyla doğmuştu iki damla
Sevgi tohumlar döktü, rahmani bir kelamla
Gevher hatun, er göçtü; Azrail’den selamla
…Bu selam yaratandandı.
….Bu selam bizi görüp gözetenden,
…..Bu selam,
……Sevgi ve rahmetiyle bizleri kuşatandandı.

Mevlana sonrasında, ilk eşin vefatından
Peygamberin kavliyle, dünya evine girdi.
Tasavvuf terbiyesi taşar hissiyatından,
Diller; gönül sahibi, hanım efendi derdi.
…Konyalı İzzettin Ali'nin dul kızı
….Kerrâ Hatun'la evleniverdi.
…..Belli ki yazılmıştı seher yıldızı
…..Mevla dostu Mevlana’ya bu güzel yazı.

Genç
Ve güzel,
Ay yüzlü ve dinç,
Hakkın dostuna özel
Çok iyi bir tahsil görmüştü.
Güçlü bir sevgi yumağı örmüştü.
Kerrâ Hatun’dan Mevlana hazretlerinin

Muzaffereddin Emir Âlin Çelebiyle
Melike Hatun adlı kerimesi
Kucağa sevgi karinesi
Ol iki hazinesi
Daha dünyaya
Gelmişti.

Özden can parçasıydı, aşkı gönle inmişti
Her dem gel diyen dile, yârin aşkı sinmişti.

Oğul Muzaffereddin Emir Âlin Çelebi,
Doğunca; Mevlana’nın, dolmuştu gönül cebi
Sevgi doluydu zaten, görseydin nesebi,
Özden can parçasıydı, aşkı gönle inmişti.

Bir çocuk gülüşüydü, tebessümle gülüşü
Hep güzele koşmaktı, koşturmaktı her düşü
İstemez haktan gayrı, tenhalarda sen üşü
Her dem gel diyen dile, yârin aşkı sinmişti.

….O gün:
'Geliniz ey âşıklar, ay yüzlü güzel geldi.
Zevk edip sevinmeye, neşelenmeye gelin
Gelin gönül bağlayın, bunu sizlerde bilin
O beklenen sevgili, Çünkü kucağa geldi...'
….Mealindeki beyitle başlayan gazeli söylemişti,
…..Semâ toplantıları düzenleyip eylemişti.
……Geliyordu, her taraftan hediyeler,
…….Devrin ileri gelenleri düzüyordu methiyeler,
……...Mevlâna'yı tebrik ediyorlardı.
……….Bilmiyorlardı ki; daha başka ne diyeler.

Muzaffereddin Emir Âlin Çelebi;
B(U) şiirimizin ana konusu onun hayatı,
Ka(Z) ansın bellekler öğrenip bu hususu.
Hay(A) ta hazırlanıp iyi bir tahsil gördü
Leta(F) et şahanesi bir kızla, dünya evine girdi.
Teşri(F) leriyle Selçuklu Sarayında önemli vazifeye,
Devlet(E) hizmete durdu hak aşkına,
Melekle(R) gülümsüyordu hizmet anlayışına
Yükselec(E) kti maddi ve manevi olarak hak arşına
Hakikatin(D) e yürünürdü bulutlarda, erenlere zor değil.
Muzaffered(D) in Emir Âlin bunu istemiyor değil.
Müslümanlar (İ) çin çalışmak har değil.
Devlet görevi(N) i almasa da, hayatına yağan kar değil….

Hayat ki; her daim, bir muştu karılmıştı
Düşünmüş de akiller, hak düşe sarılmıştı
Emir Âlin bu işi, bir yardımla bulmuştu
Süleyman Pervane’nin delâleti olmuştu.
…Mevlâna; Süleyman Pervaneye
….Yazdığı bir mektubu nameye
…..Yardımlarını esirgememesi ricasıyla:

'Emir Âlin,
Bir güneş gibi
Her bir yana vuran,
Her şeyleri ısıtan
Şahane-i lütfunuza,
Yüce rabbimin de izniyle
İhsanınıza sığınmaktadır'
……………………demiştir.

Huzura çağırdı günlerden bir gün
İhlâs’ı okuttu Emir Âlin'e
Sonra dil oldu, sure-i kerime
Aklında tutsun, bulsun dosta sürgün
…Diyerek değinmiş mealine:

“Görüyorsun ya evlat!
Yaratan Allah; ne doğmuştur,
Ne de doğurulmuş fani bir varlık,
Ne anası var, ne de baba diye bir zat…
Bilesin şu halde soy ve sop ile övünülmez.”

……Diye nasihatin ederek.
…..Asla: babası ve dedesiyle,
….Ceddiyle övünmesin isteyerek,
…Oğluna nasihatini etmiştir.
Allah’a kul olmaktır asıl işin özü
Hep çağırır insanı, peygamberimin sözü
Bunu idrak ederse, kalplerin gören gözü
Mahkeme-i Kübra da gülecek kulun yüzü.

Emir Âlin; her nasılsa, hayatının bir gününde
Çelebi Hüsameddin'in, gönlünü kırmış, dününde
Hem onu biraz incitmiş, hem de üzmüş olacak ki;
Mevlana’nın kulağına, gider bu durum sonunda.

Güzel hasletler dolmayan, kalp gözleriyse islenir
Bu hayat ki hoş görüden, dosta vefadan beslenir
O zaman insanlık gerçek, değerini bulacak ki;
Yazdığı bir mektubunda, oğluna şöyle seslenir.

'Çok aziz ve çok vefalı oğlumuz!
Bilmez misin ki, dostluğa yolumuz…
Hüsamettin’in sende de, bende de
Bizlerden başka, nicesi tende de,
…Çok hizmetiyle, dostluk hakkı vardır.
….Hayrı ilk yapanın hakkı ödenmez, derler.
…..Bu babanın gönlünü yapmak için de,
……Onun gönlünü alman, hatırını yapman gerek.” diyordu.

…Emir Âlin Çelebi,
Bir süre sonra devlet hizmetinden ayrılmış,
Gönül hazinesine, kapanarak yetişmiş
Hata ve günahlardan, tamamıyla sıyrılmış
Güzelliklerle dolmuş, Mevlevi aşkla pişmiş.
….Baba ocağında olgunlaşmıştı.
…..Döne döne yanmıştı, yanması bini aşmıştı.
……Belki de Emir Alim’di adı
…….Kendisini bol ilim basmıştı…

Bilinmez ki ne zaman, ol diyarı faniden
Ebedi mekânına, göçmüştü o aniden.
Bu ulu ağaç var ya, çıkar kökü derinden
Sahip çıkıp peşinde, gidelim derim cidden.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar