Size biraz kendimden bahsetmeliyim..16 yaşındayım...
Uğraş alanlarım hep farklılık gösterdi..İlk babama aşık olduğumu sandım;sonra annemden kıskandım
onu..Boşanmaya karar verdiklerinde hiç üzülmedim.. Sadece bir köşede öylece
bekledim.. Öylece o birbirine yabancı iki insana bakakaldım..Bu kadar; anlatacaklarım bu kadar bayım, ama aslında...
***
Büyük annem, benim lanetlenmiş bir çocuk olduğumu düşünüyor.. Çünkü; ona göre hiçbir çocuk babasına sürtünmeye yeltenmez.. Annesine babasıyla yakalandığında ağlamak yerine susup bir köşede beklemez.. Bir şeyler söyler 'ben şeytanım, ben şeytanım...' Oysa bunlar ağzımdan çıkmak zorunda değil, hiçbir zamanda bunları söylemek zorunda hissetmeyeceğim kendimi...
Annem 02.05.1998 tarihinden sonra, yani babamla boşanmalarından iki gün geçtikten benden nefret etmeye başladıktan sonra, bir zamanlar ailecek yaşadığımız ve sadece ailemizin dışındaki insanlara güzel gözüken evimizin bulunduğu o şehri, Cambridge'i terk etti.. Gidişini hatırlıyorum.. Yüzüme bakmayışını... Beni sevmemek için uğraşını...
Annem 02.05.1998 tarihinden sonra, yani babamla boşanmalarından iki gün geçtikten benden nefret etmeye başladıktan sonra, bir zamanlar ailecek yaşadığımız ve sadece ailemizin dışındaki insanlara güzel gözüken evimizin bulunduğu o şehri, Cambridge'i terk etti.. Gidişini hatırlıyorum.. Yüzüme bakmayışını... Beni sevmemek için uğraşını...
***
Babamın yatağına sokulmadan önce, hafta içi kendisini işine adayan annemle cumartesi ve pazarları Cam Nehri yakınlarına giderdik.. Orada zamanın nasıl geçtiğini anlamasak bile onunla şehrin gürültüsünden uzak olmak beni oldukça mutlu ederdi.. Sonra nehrin sessizliğinden sıkılıp yaşadığımız şehri üstü açık çift katlı otobüse binip gezmeye başlardık.. Bu şehir turu, çok hoşumuza giderdi.. Annem tiyatroya meraklı biriydi; tıpkı babam gibi .. Gerçi aşklarının başladığı ilk durak da Cambridge Sanat Tiyatrosuydu.. Hafta sonuna hangi oyun rastlarsa annem mutlaka biletleri alır 'Göreceksin bak! Çok beğeneceksin'derdi.. Gülümserdim..
***
Ondan gizlemek zorunda kaldığım bir şeyler vardı.. Anlatamayacaklarım.. Eşcinsel olduğumu açıklayışım bile 3 yılımı almıştı ve ona açıldığım yıl, aramızda bir süre yaşayacak olan sessizliğe yanımızda yer açmıştık.. Zamanla o alışmaya başlamıştı pipisini kadınlar üzerinde denemekten hoşlanmayan, kaşlarına çeki düzen vermek için ayna karşısında uğraşan oğluna..
Ona eşcinselliğimden bahsetmeden önce anlatmakta zorlanacağım bir tek 'bu ' sanıyordum ama değildi...
***
Bir keresinde ailecek Cam Nehrini dolaşmak için kano'ya binmiştik.. Babam o gün biraz halsizdi.. Gözlerinin bende bıraktığı soğuk algınlığını hissedebiliyordum.. Bir hafta önce eğitimime devam edebilmem için beni başka bir şehre göndereceğini söylemişti.. Tartışmıştık ve ben masa'yı terk etmiştim; sonrada evin kapısını üzerime kapayıp sabaha kadar dışarıda dolaşmayı yeğlemiştim.. Benim gözünün önünde olmam eşcinselliğimi açıkladıktan sonra onun için problem olmuştu.. Bazen annemle ikisini bırakmak ve hayallerimin peşinde koşmak istiyordum.. Bir süredir mektuplaştığım Londra'da yaşayan o adama görünme vaktinin geldiğini düşünüyordum ama planlarım suya düştü..
***
Babam anneme katlanamadığını ve sürekli işlerine yoğunlaşmasının, evliliğinde derin yaralar açtığını söylüyordu.. Sesi o kadar yüksek çıkıyordu ki ders çalışmakta zorlandığım için kapıyı kapamam gerekiyordu.. Bu eylemi istem dışı, çok sert yapmıştım...
***
Burada başlıyor aslında her şey.. Tam bu sırada Kilise Kulesi'ne çıkıp Cambridge'i kuşbakışı izlemek istiyorsun.. ' Bak! Chris, buradan şehri görebilirsin.. '
Babam kapıda belirdi.. Omuzlarımdan tuttu ve bana ' Ne yapmak istediğimi sordu' dudaklarımın uyuştuğunu hissettim.. Çişimi donuma yapmaktan utanmayacak kadar büyük bir korkunun bedenimi sardığına tanık oldum..
' Bir şey istemiyorum baba, hiçbir şey istemiyorum; yalnızca ders çalışıyorum ve gürültü dikkatimi dağıttı...'
***
Aslında o gün; anneme devletin üst seviyesinde olan bir adamı rezil etmesi için 'O bana...' diye başlayan gerçeği söyleyebilirdim.. Ve annemle o gün hiçbir şey olmamış gibi o şehri terk edebilirdim.. Büyük annemin yüzüne karşı 'Şeytan sensin...' diye bağırabilirdim ama yapmadım..
Yapsaydım, babam intihar edebilir; bulunduğu mevkiden uzaklaştırılabilir; ömrünün bir kısmını 'çocuğa tecavüzden' cezaevinde kuru bifteğe tenezzül edip harcayabilirdi.. Dediğim gibi hiçbir şey söylemedim ve bir yıl boyunca babamın ihtiyacını giderdiği bir zavallı olmaktan ileri gidemedim.. Annem üzülmesin çevresine ve ' bu adam bir halta yaramaz Olivia ' diyen ailesine rezil olmasın diye susmak zorunda kaldım.. Babamın tehditleri ise tuz biber oldu her şeye...
***
Babam hala devletin önde gelenlerinden biri, büyük anneme arada sırada Pandispanya keki getirip hal ve hatırımızı soruyor.. Annemden haber alabilmek için çok uğraştığını ve çabaların yetersiz olduğundan şikayetçi olduğunu belirtiyor.. Yüzünü görmemek için elimden geleni yapıyorum..
***
Londra'dan mektup almayalı çok oldu.. Şimdi eskisi gibi annemin 'Chris'i olmak için her şeyimi verirdim.. Onu çok özlüyorum... '
***
Her ikisi de işlerinde başarılı bir bireydi; annem tanınmış bir gazeteciydi ve babam devletin önde gelen adamlarındandı.. Ben ise yalnızca eşcinseldim..
Şimdi Londra'da yaşayan, o güzel adam Joseph ile, mutlu bir beraberliğim var ve onun bu yaşadıklarımdan hiç haberi olmayacak..