Sizden önce insanlar halbu ki ne kadar mutluydu! Birşey icaad edip dünyayı kurtaracağınızı sandınız dime! Ama yanıldınız ! Malesef düşündüğünüz gibi olmadı. Kurtaramadınız kaybolan değerleri...
'' İlk Çağ Anadolu uygarlıklarından Lidyalılar, MÖ 710 yıllarında ilk kez parayı bulup kullanarak, günümüz uygarlığına önemli bir katkıda bulunmuşlardır.'' diye geçer tarih kitaplarında!
Lidyalılar fikir babasıydı paranın. Sikke'yi ellerinde tek tek binbir zahmetle işlemişler.Sonra çekik gözlü çinliler burnunu sokmuş bu işe sikke'den değil de deriden yapalım daha güzel olur demiş. Yine güzel bulmamışlar ki ; iyonyalılar denemiş şanslarını. Osmanlılar da kıyısından bulaşmış bu işe derken en son batı dünyası son noktayı koymuş ve bugünkü kağıt para son şeklini almış!
Para bulunmadan önce insanlar alışveriş yapamıyormuydu? İhtiyaçlarını karşılayamıyor muydu? Elbette yapıyorlardı ! Hemde en alasından kendince bir sistemleri vardı.Bunun adına ''takas'' yöntemi diyorlardı. Birinin işine yaramayan ürün başkası için çok önemliydi.
Bir miktar Buğday verip karşılığında belli oranda süt alıyorlarmış. 3 tavuğa 1 horoz, koyun yününe karşılık kapkacak temin ediliyormuş. Kısaca elinde ki malın kendince bir değeri vardı ve elindeki ürüne göre ihtiyaç duyduğu başka bir ürünü komşusundan temin ediyorlardı. Herkesin ürettiği ürünlerin miktarı belirli olduğu için arz talep dengesi bugun olmadığı kadar dengede duruyordu!
Buna benzer şekiller de yürüyordu bu işler. İnsanlar o zaman gayet mutluydu! Aza kanaat ediyordu ama en mutlusundan da yaşıyordu hayatını!
Ne zaman ki nefisleri hep daha fazlasını istedi işte o zaman mutsuzluk başladı! Tüm arzlarının talep göreceğini sanarak ilk yanılgılarını yaşamaya başladılar.Kıtlığa düştüler,darlık gördüler ama bir türlü ders almadılar!
İhtiyacından fazla ürün yetiştirdiler,sınırlarını genişlettiler felan feşman derken en sonun da parayı icat edip mertliği bozdular!
İcat ettiği parayla köleler aldılar! Herkesi köle yapacaklarını sandılar! Sanayi devrimi ile üretimi artırdılar,tüketim çılğınlığını körüklediler derken,derken işte bugünlere geldik.
Neyse bu kadar tarihe değinmek yeter! Uzmanı olmadığım alanlarda yanlış bilgi verip bu yazıları okuyan değerli insanları yanlış yönlendirmekten korkarım. ( üç aşağa beş yukarı süreç bu işte)
Gelelim Sözün Özü'ne ;
Napolyon para,para,para diyerek öldü gitti ! Keza diğerleri de öyle ! Al birini vur ötekini. Tamam ihtiyacını kaşılayacak imkanın kenar da olmalı ama ne bu haşaa ! paraya tapma. Bilmiyor musun ? Kefenin cebi yok ! (Gerçi siz ona da dikersiniz )
Para bulunmuş bir kere ben istesem de istemesem de ! Ah ulan lidyalılar !
Yatacak yeriniz yok sizin!
Neyse, ya sonra noldu? Parayı ''araç'' niteliğinde gören insanlar gitti, parayı ''amaç''olarak gören insanlar geldi. Herkes parayı artık mutluluğun amacı sanıyor! (istisnalara lafım yok) Parasız insan gereksiz insandır diye latifeler yapılıyor. ''Parasız aşk olmaz'' diye aşka değer biçiliyor. ''Paranın satın alamayacağı hiçbir şey yoktur'' denilerek üç kuruşa onurlar satılıyor! Kapitalist sistemin çarklarında ezilen milyonlarca insan nedense hak ettiği parayı bir türlü alamıyor! Satıyoruz kendimizi farkında olmadan! İnsanlık değerimize fiyatlar biçtiriyoruz! Yeri geldiğinde ''mal''yerine konup mallaştırılıyoruz ulu orta.
Bunların kaçımız farkında?? ya da bu kimin umrunda ???
--
12/25/2010 12:34:00 PM tarihinde SÖZÜN ÖZÜ tarafından 1mk adresine gönderildi
0 Yorumlar