" Sokakların Özgürlüğünde Bir Tecrit Karmaşası " - Bir milyon kalem

Bir milyon kalem

Blog yazarları topluluğu

11 Kasım 2010 Perşembe

" Sokakların Özgürlüğünde Bir Tecrit Karmaşası "

 







 

İtilip kakıldığım vakitlerdi. Henüz sesim yoktu varlığımın olmadığı gibi. Sokaklardı ekmeğim, çöplerdeydi emeğim. Teker teker yüzüme indi, siyaha bürünmüş kelimelerin aksettiği alnıma yazılan, yazgım. Her kaldırım taşı için vardım da sokaktaki hiçbir insan için yoktum.

Bir oyunla kurulmuştu dünya ama bana en çok hak ettiğimi, en çok pembe rüyalara dalacağım, en çok amaçsızca koşabileceğim, gülebileceğim çocukluğu vermemişlerdi. Benim hiç oyunlarım olmadı, tek kalede bir topun peşinden çığlık çığlığa koşmadım. Hiç evcilik oynamadım ben, tek göz de olsa evin anlamını bilmediğimden olsa gerek. Bir saklambacım, bir körebem, bir uçurtmam olmadı. Horoz şekerci amcanın, baloncu abinin peşinden koşamadım. Yolumun üzerinde düşen yaprakların çıtırtısıyla sevinemedim. “Çocuklar gibi şen” olmanın anlamını hiç bilmedim.

Küçücük bedenime, minik ellerime büyük gelen, yalnızlıkla örülü, bir hikaye koydular önüme. Oyna dediler. Adına “hayat” dedikleri bir kavganın içine ittiler beni. Yaşıtlarım okula giderken, “sorumluluk” denilen kavramı yüklediler omuzlarıma. Okuyamadım onlar gibi, okutmadı “hayat” çünkü. Karıştır ve ekmek parası bul dediler. Kafamın karışıklığını bir kenara bırakıp, çöpleri karıştırmaya başladım. Üç kuruş derler ya hani, işte onun peşinden koştur ha koşturdum yıllarca.

Yıllar durmadan aktı yüreğime. Yalnızlığa itildim çok geçmeden. Sokak ortasında, sokak arasında, sokak kaldırımında görünmez oldum. Göz göze geldiğimde, kaçırılan gözlerde endişe buldum. Aslında en çok ben korktum, en çok ben zarar gördüm. Ellerime işlenen, gözlerime düşürülen, alnıma yazılan yaftanın hem suçlusu hem gururu ben oldum. Çöpten ekmek, emek çıkardım, herkesin görmezden geldiğini görünür kılmak için. Ben kağıt topladım, geleceğin çocuklarına daha fazla yeşillik bırakabilmek için. Hep kavgayla, hep direnişle, hep mücadeleyle geçti ömrüm.

Kaçınız duydunuz, bir kuytuda kar, soğuk dinlemeden çalışan ‘ben’im sesimi?
Kaçınız sıcacık evinizde, yataklarınızda uyurken beni düşündünüz?
Hanginiz yoldan geçerken bana selam ettiniz, hanginiz hal hatır sordunuz?
Hanginiz yüreğimden geçeni bilebildiniz, hanginiz anladınız beni?
Hiçbiriniz farkında değildiniz.

Oysa ben heybemde kağıt, yüreğimde umut biriktiriyordum her çöp kutusunda. Ve onlardan hem katık hem kelime çıkarıyordum “hayat”ıma.


Sokağın emekçilerine, Kağıt Atık İşçilerine ithaftır.

24.12.2008
Katık Dergisi 7.Sayı

Fotoğraflar: Ali Saltan



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen düşüncelerinizle katkıda bulunun.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Sayfalar