Banner

Filmekimi 2010 üçüncü günü "abla", iki film görür: Benim Güzel Oğlum, Ne Yaptın Sen? ve Jack'in Kayık Gezintisi

Dünya'nın, analogdan digital'e geçtiği çok önemli kozmik tarihlerden biri olan 10.10.10 müjdesini veren maillerini okuyup olumlamalarını yaparken kendini genişlemiş büyümüş hisseden "abla", serin, temiz sabahta, gelip kendisini alan arkadaşlarıyla buluşur; kahvaltı etmek üzere, -yaşamının en bunalımlı dönemlerinde hafiflemeye, küçük kızını kapıp kapıp gittiği, dolanıp sakinlediği Yıldız Parkı- Malta Köşkü'ne yollanırlar. "Abla" uzun zamandır uğramadığı parkı pek temiz ve bakımlı bulurken, giderek kalabalıklaşan köşkte, kahvaltı, zengin, temiz, lezzetli ve mâkul fiyatlı bulunur.

Kendi biletleri, diğer Filmekimi salonlarından Maçka G-Mall'da olan sevgili arkadaşlarının, kıyamayıp Taksim'e bıraktıkları "abla", 13:30 seansı için Atlas Sineması'na yönelir.

ABD-Almanya, 2009 yapımı Benim Güzel Oğlum, Ne Yaptın Sen?: Yönetmen Werner Herzog, oyuncular Michael Shannon, Willem Dafoe, Chloe Sevigny, Udo Kier... Gerçek bir olaya dayanan filmin kahramanı, sabah kahvesine gittikleri komşularının evinde, gözleri önünde, önce bir elindeki baseball sopasını gösterdiği komşudan herşey olup bitmeden kendisini bununla öldürmesini ister, sonra diğer elindeki eski kılıçla, son sözleri "my son, my son, what have ye done?" olan annesini biçer. Nişanlısı ile, katili, yetenekli olduğunu düşündüğü halde uyumsuzluğu yüzünden tiyatro grubundan atan yönetmenin tanıklığında operasyon sürer. Eve kapanıp, iki rehinesi (flamingo) olduğunu öne süren genç, -bu noktaya gelişi, geri dönüşlerle anlatılırken- Peru'da, rafting için uygun görünmeyen nehre girmeye hazırlanan arkadaşlarına (galiba) müslüman olacağını bildirir, oğlanların boğulmalarından sonra San Diego'ya döner, çok değiştiği konusunda herkes hemfikirdir. Böyle bir olayın insan psikolojisini altüst edeceği fikrine katılsa da "abla", oğluna çok düşkün, baskın karakterli anne ile -kadının, oturdukları odaya kapı çalmadan dalıp, yiyecek içecek taşımak türünden- tavrından hoşlanmayan nişanlısı arasında sıkışan, bir yandan annesinden fazla uzağa da taşınmaya gücü yetmeyen, travmatik olay yüzünden dengesiz oğlanın işlediği cinayetin daha çok, bir tür, yarıp çıkma çabası olduğunu düşünür.

Hem anne ve hem evlât olarak, kendisi başta olmak üzere, bir yıl sürdürdüğü grup terapisinden, izleyen yıllarda katıldığı, benzer, daha iyi olma çalışmaları'ndan tanıdığı, anneleri tarafından çoklukla koşullu sevgiyle nasıl sakatlandıklarına tanık olduğu çoğunluğu kadın nice insan ve hikâyeleri, "abla"nın, annesinden doğalı yıllar olduğu halde göbek bağı kesilmemiş filmin kahramanını anlamasına yardımcı olur.

Bir sonraki filme epey zaman olduğunu gören "abla" Tünel'e doğru yürümeye niyetlenirse de, yolu kasklı, koyu lâcivert bir duvar tarafından kesilir: Galatasaray Lisesi önündeki grup okudukları bildiri ardından dansla, davulla, şarkıyla, ellerindeki KEG (Küresel Eylem Grubu) yazılı pankartlarla, Taksim'e doğru yürüyüşe geçerler.

ABD, 2009 yapımı Jack'in Kayık Gezintisi: Yönetmen Philip Seymour Hoffman, oyuncular Philip Seymour Hoffman, Amy Ryan, John Ortiz, Daphne Rubin-Vega... Arkadaşları, her ikisi de kendi hallerinde Jack ile Connie'yi tanıştırırlar. Bir sahne oyunundan uyarlama ve ilk yönetmenlik denemesinde, Philip Seymour Hoffman'ın sahnede de canlandırdığı Jack, hayatı çok ciddiye alan bir adamdır; öyle ki, sohbet arasında kız "...tekne?" diyecek olur, Jack altı ay sonrası için yüzme derslerine başlar, kız kendisine yemek hazırlayacağını sanır, Jack bir şeften yemek dersleri almaya başlar, kız bir uzay gemisindeki fantezisinden sözedecek olur, Jack "uzay seyahatleri" der, "uzay turistleri için..."

Büyük beklenti yüklenen her şeyin başına gelen, Jack'ın Connie'ye hazırladığı akşam yemeğinin başına da gelir, hayatın kendileri olmalarına izin vermekte nazlandığı kırılgan insanlar birbirlerine girerler; bu, Jack-Connie ilişkisinin iyiye gitmesine neden olurken, onları tanıştıran arkadaşlarının beraberliklerinin sonu olur.

Yorum Gönder

2 Yorumlar

Uzağa Giden Kadın dedi ki…
Abla'nın hızına yetişemeyen Uzağa Giden zamansızlıktan hayıflanır. Daha Japonya gezisini okuyamadan Abla'nın kaleminden filmlerin büyülü dünyasını sayfada görünce çok şaşırır. Ama ben de hafta sonu kaçmağı yaptım Baykuş Krallığını izledim... Güzel bir hafta olmadı dileklerimle...
senbilirsinabla dedi ki…
Üç Atlas Sineması, bir Beyoğlu Sineması, koşuşturmaktan başı dönen "abla"; "bu Baykuş Krallığı da nedir, nasıl bir filmdir?" merak eder, ille onu da bilmek ister.

"Abla", Uzağa Giden'in "iyi bir hafta" dileğine yürekten katılır.