dilimizden bir bir eksilirken kelimeler
olup bitenleri anlıyorsan
bana da anlat
hayatımızı
yüksekçe bir duvardan
aşağıya yuvarlıyor sanki birisi
sırça bardak gibiyiz
bir anda
tuzla buz olup
dağılıp gideceğiz
bundandır
uykularımızdan sıçrayarak uyanışımız
oysa bizim
taşınamayacak kadar ağır yükümüz yok
ne insan yönetiriz
ne de komuta ederiz
sen ve ben
öylece yaşar gideriz
seni bana
beni sana
bağlayan
sürekli bekleyişimiz
bekleyişimizin sonu geldi vicdan
ne olacağını ben sana söyleyeyim şimdi
karanlık adamlar gelecek
aydınlık vaadiyle
benim düşlerimi, düşüncelerimi
diken sayıp sökecekler bir bir
sonra
görünmez duvarların ardında
bulutların rengini düşleyeceğim
azatlı özgürlüğün başladığı gün ise
hangi köpeğe kemik olacağım şimdi ben!
diye düşüneceğim
olmadı inleyeceğim
seni sayıklayacağım
vicdan...
Fotoğraf: Marc Ribound
0 Yorumlar