Maç Sayısı Woody Allen tarafından yazılan ve yönetilen, Akademi Ödülü adayı, 2005 yapımı, başrollerindeJonathan Rhys Meyers ve Scarlett Johansson'ın oynadığı sinema filmi diyor Wikipedia.
Günlerin uzun ve aşırı sıcak olduğu şu günlerde sahura kadar oturup, öğlene kadar uyumak oruç tutmanın en kolay yolu. Benim gibi oldum olası tembel bir insanın da başka bir şey yapması beklenemez zaten.
Gündüz oruçlı olunca insanın kafası basmıyor zaten. Yaptığım en iyi şey roman tarzı kitap okumak zira ders çalışma çabalarım sonuçsuz kalıyor.
Kardeşimin geniş DVD koleksiyonu sağolsun evde bir sürü film var. Film var da ben her şeye olduğu gibi onu izlemeye de üşeniyorum. Nasıl olduysa üşenmediğim bir akşam 2005 yapımı Maç Sayısı filmini izledim.
Niyetim bir romantik komedi filmi izleyip gülmekti, fakat Maç Sayısı hiç de öyle bir film değilmiş.
Merak edip izlemek isteyen olur diye filmin olay örgüsünden çok fazla bahsetmek istemiyorum.
Zaten çok muhteşem bir film değil, izlemezseniz bir şey kaybetmezsiniz.
Ben size ana temayı şu anda elimden geldiğince aktaracağım zaten.
Filmin başrol oyuncusu ve ana kahramanı Johattan Rhys Meyers'ın oynadığı genç tenis eğitmeni olan Chris Wilton. Bu genç adam hayatta çok çalışmanın yanında şans faktörünün de ne kadar önemli olduğundan bahsediyor.
Filmin ismini ilk duyduğumda ve üstteki fotoğrafı gördüğümde iki sevgilinin skor olarak tabir ettiğimiz şekildeki çekişmelerini anlatan bir film izleyeceğimi düşünmüştüm, oysa bu film Chris Wilton'un hayatla çekişmesi.
Chris fakir bir aileden geliyor ve bir tenis eğitmeni olarak topun fileye çarptıktan sonra ne tarafa düştüğünün insanın kaderini ne derece değiştirebileceğinin farkında.
Film zaten bunun üzerine kurulu.
Sanş hep size mi gülüyor, yoksa sizinle dalga mı geçiyor?
Chris Wilton gerçekten şansa inanıyor ve öyle olaylar oluyor ki, arkasında bıraktığı izlere rağmen tuhaf rastlantılar sayesinde topu rakibin sahasına düşürmeyi başarıp işlediği cinayetten bile sıyrılıp yoluna devam edebiliyor.
Eskiler boşuna demezler Allah çirki bahtı versin diye.
Bazen ne kadar inkar etsek de şans insan hayatında çok ama çok önemli bir faktör.
Sanş olmadıktan sonra ne güzellik ve çalışkanlık ne de başka meziyetler işe yarıyor.
Çalışmakla şansın ne alakası var diyebilirsiniz.
En basitinden her şeyin torpille yürüdüğü bir ülkede hatrı sayılır tanıdıklarınızın olması bir şans.
Ya da girdiğiniz sınavlarda başınıza hiçbir talihsizlik gelmemesi de bir şans.
Aslında şans biraz da kendini şanslı hissetmek ile ilgili.
Bu yaşıma kadar gerçekten istediğim, mantık dahilinde olan şeylerin çoğu gerçekleştiği için kendimi çok şanslı sayıyorum genelde. Tabi zaman zaman her insan gibi, offf ben de şans olsa diye isyan ettiğim günlerin sayısı da göz ardı edilemeyecek çoklukta, ama yine de şanslıyım.
Sağlıklı bir birey olduğum için şanslıyım.
Aradabir beni sinir etseler de harika bir ailem olduğu için şanslıyım.
Her ne kadar gerçekten çok çalışmış ve çalışmamın karşılığını almış olsam da ÖSS sınavında hiçbir talihsizlik yaşamadan emeklerimin karşılığını alıp istediğim üniversiteye gidebildiğim için şanslıyım. Gerçekten çok çalıştığı halde sınavda bayılan, konsantre olamadığı için hak ettiği sonuçları alamayan bir sürü insan var değil mi?
Başarının da mutluluğun da formülü basit aslında: Çalışma+ Sabır+ Şans
Gerçekten çok çalışarak her şeyin mümkün olduğuna inanmadım hiçbir zaman.
İnsanoğlu için çok zor bir imtihan olsa da sabretmeyi bilmek ve her işte bir hayır vardır demek öğrenilmesi gereken en önemli meziyetlerden.
Ve şans.. O olmadan ne yaparsanız yapın ne başarıya ulaşabilirsiniz ne mutluluğa.
İş yaşamında başarı işin bunların gerektiği hep öğretilir bize de aşk yaşamında da kuralın aynı olduğu gözden kaçar nedense.
Herhalde aşkı bir iş anlaşmasına benzetmek çirkin gelir şiir gibi aşklar hayal edenlere.
İlk bakışta böyle bir benzetme çirkin gözükse de çalışma+sabır+şans formülü belki de iş hayatında olduğundan daha da fazla geçerli aşk ilişkileri için.
Selvi Boylum Al Yazmalım filminde Asya'nın söylediği gibi sevgi emektir.
Gerçek sevgi ancak emekle büyür güçlenir.
Emek ise sabırla eş anlamlıdır çoğu zaman.
Sevgiliyi tanımak, gerçekten sağlıklı bir ilişki yürütebilmek için çaba harcamak, anlayışlı olmak, bencil hırslar peşinde koşmamak sabır gerektirir.
Sevgiliyi tanımak, gerçekten sağlıklı bir ilişki yürütebilmek için çaba harcamak, anlayışlı olmak, bencil hırslar peşinde koşmamak sabır gerektirir.
Bu aşamadan sonra şans dizginleri ele alır.
Eğer sizden yanaysa ve karşınıza doğru insanı çıkarırsa mutlu bir aşk yaşarsınız.
Yok sizden yana değilse karşısınızdakinin doğru insan olması için ne kadar sabretseniz ne kadar çaba harcasanız da elleriniz hep boş kalır.
İster Allah'ın bir lüftu deyin, ister doğa üstü enerjilerin gücüne inanın şans denilen yaşadığımız evrenin gerçeklerinden biri.
Şansınız bol olsun :)
0 Yorumlar