Artık bu diziyi yazmanın vakti gelmişti. Özellikle son zamanlardaki dizi kıtlığını göz önüne alırsak, yaz aylarının da sıcağını bunun üstüne eklersek Sons of Anarchy ilaç gibi gelecek sizlere, adım gibi eminim. Son 1 aydır aklımdaydı bu diziyle ilgili bir şeyler yazmak ama bir türlü taslağı kafamda toparlayamamıştım. En sonunda dayanamadım, yemişim taslağı diyip giriştim yazmaya.
Sons of Anarchy'nin gözüme çarpan en garip yanını söyleyeyim öncelikle. Bu kadar iyi bir çizgisi olmasına rağmen Türkiye'de gereken ilgiyi görmemiş bu dizi. Bugüne kadar bana hiç kimse önermedi, forumlarda hiç karşıma çıkmadı. Altyazı indirme sayıları hiç top10 seviyesine ulaşmadı. Eminim CineShoot'u takip edenler arasında maksimum 10 kişi izliyordur bu diziyi.
Charmed adlı kasabada işlerini yürüten SAMCRO adındaki Harley Davidson kulübünün arka bahçesini, polislerle olan ilişkilerini, silah kaçakçılığındaki rollerini, etraftaki çeteler ve kulüplerle olan durumlarını konu alıyor dizimiz. Aslında bu kadar yazıp, izleyin sadece desem bile yetecek bir dizi ama öyle bir kadro yapmış ki adamlar, hele diziye başlamadan önce bu kadrodan haberiniz yoksa diziden alacağınız keyif 10 kat artıyor. Tabii diziden hiç haberi olmayıp da bu yazıyı okuyanlar ne yazık ki bütün kadroyu öğrenecekler, tamam bütün hepsi olmasa da en öne çıkanları. Ve bu yazıyı okuduktan sonra içinizde bir gram dahi izleme isteği uyanmazsa lütfen yanına bile yaklaşmayın.
Kimden başlayacağımı bilemiyorum ama benim için diziye bambaşka bir hava katan şahıstan başlayalım. 3 kere izlediğim Hooligans'tan konu açıldığında bahsederim ama benim için efsane olmasını sağlayan ve filmi tekrar tekrar izlememi sağlayan adam Charlie Hunnam'dır. Gerçekten o filmdeki rolüyle kendini aşmıştır. Sons of Anarchy'de ise kaldığı yerden devam ediyor ve müthiş oyunculuğunu sergilerken gelecekteki sağlam oyunculardan biri olacağının sinyalini veriyor. Jackson 'Jax' Teller olarak izlediğimiz Hunnam, kulübün ve dizinin en önemli karakterlerinden. En ortadaki karakterlerden. Kulübün yıllardır süre gelen yasadışı olaylara yavaş yavaş son vermesini istese de insan alışkanlıklarından kolay kolay kurtulamaz. İşte Jax de öyle bir karakter. İki arada bir derede kalmış diyelim ve diğer efsaneye geçelim.
Ron Perlman. Linkini verip çekilsem mi acaba diye düşündüm? İrili ufaklı aldığı roller 150'yi geçmiş 60 yaşındaki aktörün ve sadece 2010 ve 2011'de 12 ayrı yapımda yer aldığını söylesem?
Kötü adam karakterini bu kadar iyi canlandırabilen, bu kadar donuk bakışlı, yeri geldiğinde bakışıyla da donduran adam. Clarence 'Clay' Morrow, kulübün başkanı, Jax'in üvey babası, içinde bir yerlerde hep iyilik olsa da kurnaz, yeri geldiğinde de piskopatın önde gideni. Verdiği kararlarla diziye damga vuran... Tamam belki en iyi karakterlerinizden biri olmayabilir ama varlığıyla, hareketleriyle, ses tonuyla bile diziye kattığı hava bambaşka.
Benim için önemli isimlerden biri de Kim Coates. Pek göz önündeki aktörlerden olmasa da ekranda gördüğüm anda kötü adamdır kesin bu dediğim oyunculardan. Tipi bile yetiyor tek başına. Üstüne bir de tavırlarını ekledi mi kötü adam neymiş şov yapıyor. Alex 'Tig' Trager, Clay'in sağ kolu. En güvendiği adamı. En yakın adamı. Dizinin birbirlerine en çok yakın iki adamından biri de diyebiliriz. Kulübün kararlarının çoğunda onun da bir şekilde payı olmuyor tabii ama uygulamaya geldi mi onun adı hep en tepeye yazılıyor. Sübyancı da biraz. Piskopat bir karakter daha anlayacağınız. Ne yapacağı hiç belli olmaz.
Maggie Siff, dizideki adıyla Tara, Jax'in eski sevgilisi. Kasabadaki olaylar falan derken kendini çıkartıp atmış oradan ve doktor diplomasını aldıktan sonra pusulası tekrar kasabayı göstermiş. Döndükten sonra rahat bir yaşam sürmeyi hayal etse de işler onun için de hiç beklemediği şekilde gelişir. Kendisinin dahi ummadığı işlere karışma potansiyeli de yüksek olmakla beraber dizinin en önemli karakterlerinden biri haline gelme şansı da mevcuttur. Mevcut diyorum çünkü bu dizide ne olacağı, kimin gidip kimin kalacağı belli olmuyor. Öyle bir ortamdalar ki, kurşunlar peynir ekmek gibi satılıyor.
Sıra geldi dizinin belki de en en en önemli karakterine. Katey Sagal. Kendisini Lost'ta John Locke'un sevgilisi olarak izledik birkaç bölüm. Burada ise Jax'in annesi, Clay'in eşi olarak gözlere çarpıyor Gemma karakteri. Jax'in ve Clay'in düşünceleri arasında sıkışıp kalırken bazen, bazen de kendi düşünceleri, içinde bulunduğu durumlar onu çıkmaz bir sokağa sürüklüyor. Dizinin en önemli karakterlerinden biri dedim, belki de dizinin en sağlam karakterlerinden de biri ayrıca. Ailenin annesi, herkesin annesi. Çoğu zaman hepsini toparlayan, kulüpteki herkese annelik yapan bir karakter. Katey Sagal'ın müthiş canlandırdığı bir karakter. Gerçi hangi biri müthiş değil ki? Tersi bir durum olsa zaten yazmaya ihtiyaç duymazdım.
Dizinin suçuna suç, aksiyonuna aksiyon, dramına dram, komedisine komedi, yaşına yaş, sakalına sakal, aksanına aksan, polisine polis, ajanına ajan katan birçok Samcro ve kasaba üyesi var ve hepsi de dizinin gidişatında önemli roller oynayıp her bölümde diziye ayrı bir hava katıyorlar. Robert Munson, Filip 'Chibs' Telford, Kip 'Half Sack' Epps, Jean Carlos 'Juice' Ortiz, Piermont 'Piney' Winston, Harry 'Opie' Winston, Wayne Unser, David Hale gibi.
Bu liste uzar gider. Özellikle de tütün tüccarı maskesi altında bambaşka bir görev için kasabaya gelen bir karakter var ki, onu takip edenler gerçekten onun varlığından hoşnut olacaklar gördüklerinde.
SoA için size söyleyebileceğim, daha doğrusu garanti edebileceğim olaylardan biri de piyasadaki onlarca popüler diziden kat be kat iyi olduğudur. Nesi mi iyi?
Elimden geldiğince dizileri izlemeye çalışıyorum ama çoğunun ortak noktasında tek bir karakter var. Hadi bazılarında iki diyelim. Ve olaylar da o karakter(ler)in etrafında gelişip hikaye devam ediyor ve bir şekilde sonlanıyor. Çoğunun da bölüm finallerinde mutlu bir son bizleri beklediğinden ertesi bölüm için en ufak bir heyecan olmuyor içimizde. SoA'da ise durum bambaşka. Üstte saydığım ve onlara eklenebilecek birçok müthiş karakterin yanında bir de her bölüm bittiğinde ertesi bölümü merakla bekleyen bir izleyici listesi var, yani biz. Hele sezon finallerinden hiç bahsetmiyorum. Özellikle ilk sezonun finalinde göz yaşlarına hakim olamıyor insan. Ama benim için diziyi cezbeden en büyük özelliği, dediğim gibi dizinin 3. veya 5. veya 10. bölümü bittiğinde "acaba nasıl devam edecek" hissinin kesinlikle bitmemesi ve "hemen diğer bölümü de izlemeliyim" duygusuna hakim olmak. Eğer bir dizide bu varsa tek başına bile yetiyor. Ki bu dizide bunun yanında fena bir kadro, müthiş müzikler ve son derece çekici, ne olacağını çoğu zaman kestiremediğiniz bir hikaye var.
Müzikler demişken ayrı bir parantez de onlar için açmak lazım. Bir dizinin belki de can damarıdır müzikler. O final sahnesini izlerken giren müzik bambaşka bir moda sokar insanı. İşte SoA'da da böyle müzikler var her bölümün sonunda. Sizi sizden alıp bambaşka yerlere götürebiliyor çoğu zaman. Hatta bu yazıdaki cümleler de belki o parçalar sayesinde döküldü kafamdan. fizy.com sağolsun hiçbir yerde bulamadığım şarkıları tek tıkta dinlememi sağladı. Onları dinleyerek yazmak da çok güzel oluyormuş hani... Dizide çalan tüm müziklere ayrıca buradan ulaşabilirsiniz.
FX Networks kanalında yayınlanan, 13er bölümden oluşan ilk 2 sezonunu geride bırakan, 3. sezonunu önümzdeki ay yani Eylül'de açacak olan Sons of Anarchy için gerçekten yazabileceğim çok daha fazla cümle bulabilirim. O cümlelerde dizinin ilerleyen bölümlerinde kadroya dahil olan diğer birkaç efsaneden de bahsedebilirim ama o keyfi sizlere bırakıyorum.
Benim son yıllarda izlediğim en iyi dizilerden biri. Zaten ilk 5 dizin ne diye sorulduğunda (biliyorsunuz, sokaktaki 3 kişiden 2si sorar) Dexter'dan sonra söylediğim dizidir SoA.
Aksiyon, drama, suç, gerilim, komedi, harley motorları, replikler, oyunculuklar, senaryo, müzikler, yeri geldiğinde de dizinin konusu itibariyle abartılmayan cinsellik. Bir dizide aradığınız her şey var Sons of Anarchy'de, Anarşinin Evlatları'nda. İlk 2 bölümü izlemenizi kesinlikle tavsiye etmekle birlikte, izleyenlerden ve bu yazıyı okuyup da başlayanlardan da yorumları bekliyorum. Bu müthiş diziyi izleyin, izletin efem!
Dipnot: Dizi ne başlı başına bir dramadır ne de gençlik dizisidir. Suç ögeleri, cinsellik, aksiyon, gerilim her şeyi barındırır. Msn'den sorduğumda, "ya ben gençlik dizisi izlemem", "ya drama sevmiyorum ben" modundaki pek sevgili arkadaşlarımı, ablalarımı gördüm. Aman diyeyim! =)
1 Yorumlar