Banner

"Tatilde hangi filmi seyretsem" mi diyorsun?

Son günlerde kendimi film deryasının içine dalmış halde buldum. Tatilde kendime ayırdığım boş zamanımı film eleştirileri okuyarak, aynı zamanda kaçırdığım birçok filmi izleyerek geçiriyorum. Ama maalesef bunu bu haftalık keseceğim. Çünkü kısa süreliğine ufak bir gezintiye çıkıyorum. Kendime günde en az bir film hedefi koydum. Tabi, bazen bu sayı artabiliyor. Bazen de beğendiğim filmleri tekrar tekrar inceliyorum. Filmlerin büyük bir kısmının yabancı filmler olması ise hiç hoşuma gitmiyor. Bu yıl içinde o kadar film yapılmasına rağmen elle tutulur sağlam filmlerimizin sayısı çok az. İşte bunlardan biri de: “Vavien”

Vavien, esasında bir çeşit elektrik tesisatı türü: Ev içinde bulunan merdivenlerde başında ve sonunda bulunan anahtarlar sayesinde aynı lambayı açıp/kapmayı sağlayan bir tesisat. Aynı zamanda Vavien'de, Celal’in (Engin Günaydın) ruh halini yansıtan bir kavram benzerliği de bulunmakta. Zihninin ikilemde kalması ile alakalı bir durum. 

Vavien 2009 yılının sonunda gösterime giren Fransız filmi tadında, senaryosunu Engin Günaydın’ın yazdığı, korku filmi gibi ama içinde biraz dram biraz da komedi bulunduran bir film. Erol Günaydın’ın “Komik değil ama gülüyorsun” tanımı, biraz açıklar gibi açıkçası. Kimileri ise kara mizah – kara komedi demekle yetiniyor. Ama hiçbiri bu filmi yansıtmıyor. Başlı başına çok farklı bir tür çünkü bu film. 



Celal (Engin Günaydın), eşi Sevilay (Binnur Kaya) ile mutsuz bir evlilik yaşamaktadır ve evlilikleri boyunca mutsuzluğunu her daim dile getirmektedir. Ağabeyi Cemal (Settar Tanrıöğen) ile ortak işlettikleri elektrik dükkânlarında ise işler yolunda gitmemektedir. Hayli borçları vardır. Bütün bunlara rağmen en büyük eğlenceleri de Samsun’a pavyona gitmeleridir. Samsun’dan ihale aldıkları bahanesiyle neredeyse her hafta kaçamak yapmaktadırlar. Sevilay da 15 yıldır Almanya’da bulunan babasının gönderdiği paraları biriktirip evlerinin zemininden açılan tahta bir kapıyla inilen katta duvarda bulunan bir tuğlanın arkasında hiç kimseden habersiz saklamaktadır. Ama Celal bu yeri öğrenmiştir ve bu fazla miktardaki paranın varlığı onu bir plana sürükler. Yaptığı planla mutlu olacağını düşünmektedir. Fakat planın gerçekleşmeme ihtimalini ise hiç düşünmemiştir. 

**************************************************

Biraz da yabancı filmlerden bahsedelim de küsmesinler, değil mi?

Halk Düşmanları (Public Enemies)
2009 yapımı, 1933 yılında Bryan Burrough tarafından yazılmış "Public Enemies" adlı kitaptan sinemaya uyarlanmış bir film. Yönetmen koltuğunda Michael Mann ve yapımcılarından biri de Robert De Niro.  Başrollerde ise; Johnny Depp, Christian Bale, Marion Cotillard, Channing Tatum bulunmakta.

Film ise 1930'larda Büyük Bunalım yaşayan Amerika'da geçmekte. FBI ajanı Melvin Purvis'in o zamanın ünlü suçluları John Dillinger, Baby Face Nelson, ve Pretty Boy Floyd'u durdurmaya çalışması anlatılmakta. Genel olarak bir John Dilinger biyografisi ile karşı karşıya olunduğunu belirtmekle birlikte tamamıyla bir tür polisiye tadında suç filmi. Christian Bale FBI ajanı Purvis'i oynarken, Johnny Depp Dillinger ve Marion Cotillard Dillinger'ın kız arkadaşı Billie Frechette'i canlandırmakta.

**************************************************

 Son Oyun (The Code/Thick as Thieves)
Yine 2009 yapımı bir film. Oyuncu kadrosunun kalitesi hakkında bir şey söylemek sanırım abes olur. Çünkü her şey ortada. Hayran olduğumu her yerde dile getirdiğim Morgan Freman (Keith Ripley) başrollerde; Antonio Banderas (Jack Gabriel) ve Radha Mitchell (Alex) bulunmakta.

Keith Ripley, usta bir soyguncudur. Yegâne kuralları: "İşini yap, ortağının arkasını kolla, asla teslim olma, polisle iş birliği yapma." Jack Gabriel ise, New York'ta sokak hırsızıdır ve bir o kadar da karizmatik ve yakışıklıdır.

Keith bir gün Jack'in kendisinin de peşinde olduğu bir mücevher satıcısını soyarken gördüğünde yeni ortağını bulur. Birlikte büyük ve tehlikeli bir soygun yapacaklardır. Böylece Keith eski ortağının Rus mafyasına olan borcunu ödeyecek ve vaftiz kızı Alex'in hayatını kurtaracaktır.

**************************************************

Kız Kardeşimin Hikayesi (My Sister’s Keeper)
Şu sıralar izlediğim en güzel ve en çok etkilendiğim filmlerden biri. Yine 2009 yapımı ve yönetmenliğini Nick Cassavetes'ın yaptığı bir film. Başrollerde; Cameron Diaz, Jason Patric, Abigail Breslin, Sofia Vassilieva ve Thomas Dekker.

Sara (C.Diaz) ve Brian Fitzgerald (J.Patric) kızları Kate'in lösemi hastası olduğunu öğrenirler. Ve hiçbir şekilde uyan doku bulunamayınca doktoru tarafından önerilen yeni doğacak bir çocuğun ablası Kate'e donör olabileceği düşüncesi bu çiftin yeni bir çocuğunun (Anna) olmasına kadar gider.

İlk yaptıkları şey Anna'nın göbek bağından alınan kanı kullanmak olur. Yıllar geçtikten sonra artık Anna'dan Kate'e kemik iliği nakli yapılması gerekmektedir. 11 yaşındaysa, Kate'in böbrek nakline de ihtiyacı vardır.

Anna ise bu amaçla doğmuş olmasını kabullenemez ve ailesini dava eder. Bu dava üzerine aile büyük bir evreden geçmektedir. Eğer davayı kaybederlerse Kate'e Anna'nın böbreğini nakledemezler ve bu olursa da Kate ölür.

Halil İbrahim Öztürk

Yorum Gönder

0 Yorumlar