Banner

Sabah Ezanı ve Maûn Sûresi Beni Darp Etti..

Gece her zamanki gibi yatağıma girmiş, sıcak havanın da etkisi ile üzerimdeki atleti ve şortu çıkarmış, sadece baksır ile uykuya dalmıştım..



Bilmem saat kaçta, yüzüme, kafama, karnıma, ayaklarıma, bedenimin en hassas yerlerine yumruklar inmeye başladı.. O acı ile gözlerimi açtım.. Hava, hafif aydınlanmıştı.. Can korkusu ile kendimi korumaya aldım.. Anne karnındaki cenin gibi iki büklüm oldum.. Yüzümü ve karnımı, elim ve bacaklarım ile korumaya almıştım.. Ancak ne yaparsam yapayım, yumruk ve tekme yemekten, acı çekmekten, kendimi koruyamıyordum.. Yumruklar, bedenime geliyordu belki ama nedense benim kalbimde bir sızı vardı.. Önce kendimi yatağın diğer tarafına attım.. Bu eylemim bana fayda sağlamayınca kurtulmak için kendimi yataktan aşağıya bıraktım.. Gözlerim kapalıydı.. Bana, özellikle kalbime, bu acıyı çektirenin kim olduğuna bakamıyordum.. Neden sonra aklıma bir kitapta okuduğum cümle geldi : "Düşmanı yenebilmenin ön şartı, düşmanı tanımaktır." Acıdan kurtulmak ve bana bu şiddeti uygulayan düşmanımı tanımak için gözlerimi araladım.. Bana yumruk atan, tekmeler savuran, kalbimi sızı içinde bırakan şeyin sadece bir cümle olduğunu gördüm : "Essalatü hayrün minen nevm.. (Namaz, uykudan hayırlıdır. ) "


Bundan önce, başımı okşayarak, beni öpücüklere boğarak uyandıran bu cümle, bugün, bana iyi davranıyor olmanın bende yarattığı olumsuz etkiyi ve vurdumduymazlığı görmüş olacak ki, bana ceza vermeyi denedi.. Yumruklar, tekmeler ve en çok da kalbimi sızılar içinde bırakan işkencesinin nedeni bu idi..



Daha önceki mükâfatları düşünüp de bundan sonra da hep öyle olacağını düşünen her kul gibi her zaman hayatın istediğimiz gibi gitmeyeceğini anladığım anda doğruldum.. Üzerimi giyindim.. Banyoya gittim.. Abdest aldım.. Daha abdest almak için niyetlenmiştim ki, sabah, beni yumruklarla uyandıran o cümlenin, gülümsediğine ve anında ortadan kaybolduğuna şahit oldum..



Sonra namaza geçtim.. Güneşin doğmasına onbeş dakika vardı.. Vaktin yeterince olduğunu bildiğimden işi ağırdan aldım.. Kıble'ye dönüp de ellerimi havaya kaldırdığımda ve olmayan başparmaklarımın yerine diğer parmaklarımdan iki tanesini kulak mememe dokundurup Allah-ü Ekber dediğim anda, aklıma çeşitli düşünceler yerleşti.. İş, aş, âşk, para, kızlar, yol, yolcular, aile, çevre, okul ve daha neler neler.. Ezberlediğim duaları okuyordum ama ne okuduğumdan bihaberdim her namazda olduğu gibi.. Aslında yıllardır yaptığım şeyin namaz kılmak olmadığını, sadece oturup-kalkmaktan, diğer bir ifadeyle sabah sporu yapmaktan başka bir şey olmadığını biliyordum.. Biliyordum ama konusu açıldığında, çevremdeki herkese namaz kıldığımı utanmadan ve göğsümü kabartarak söyleyebiliyor, kıldığım namaz ile hava atma yoluna gidiyordum..



Henüz sabahın sünnetini kılıyordum.. Aklımda binbir çeşit düşünce vardı.. Fatiha sûresini bitirip de Maûn suresine başlayınca, birden bire birkaç ayet belirdi.. Onlar da sabah ezanı gibi tekme ve yumruk ile acı veriyorlardı bana.. Vuruyorlar, vuruyorlar, vurdukça şevke gelip tekrar vuruyorlardı.. Hiç yorulmuyorlar, vurdukça daha fazla güç kazanıyorlardı.. Vuranlardan biri,

" Feveylül lil musalliyn ( Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,) " ayeti,

diğeri " Elleziyne hüm an salâatihim sâahüün (Onlar namazlarını ciddiye almazlar)" ayeti,

en büyük şiddeti uygulayan ise "Elleziyne hüm yüraaaa üüne (Onlar gösteriş yapanlardır) " ayeti idi..

Ara sıra tekme atan ise "Ve yemneuunel mâauun ( Ve hayra da mani olurlar) " ayeti idi..



Neden şiddet uyguladıklarını bildiğim için sesimi çıkaramadım.. Bana acımalarını umarak, boynumu büktüm.. Sessizce gözyaşı döktüm.. Bu gözyaşı, yaptığım hataları anlayıp da uyanışı simgelemiyordu ne yazık ki.. Yediğim yumrukların ve tekmelerin acısı ile gözyaşı döktüm.. Namaza yine devam ettim ama yine aklımda binbir çeşit düşünce vardı.. Bir an önce namaz bitsin istiyordum.. Sıcaktan bunalmıştım.. Sıcağın yanında Maûn Sûresi'ndeki birkaç ayetin uyguladığı şiddetin, namaz bitiminde son bulacağını tahmin ediyordum.. Ne yazik ki, hiç de düşündüğüm gibi olmadı.. Namaz bitti, ben yumruk ve tekme yemeye devam ettim.. Üzerimi giyinirken, otobüste iken, insanlarla sohbet ederken, işyerine gelirken bile şiddet görüyordum.. Siz, şimdi şu cümleleri okurken, ben, Maûn Sûresi'nin birkaç ayetinden şiddet görmeye devam ediyorum..



Bu yazdıklarım şikâyet değil, hâşâ.. Çok iyi biliyorum ki, yaptıklarımın bedelini ödüyorum..

Yorum Gönder

8 Yorumlar

Elif Kararlı dedi ki…
Yazıyı ne kadar beğendiğimi belirtecek cümle düşündüm bulamadım..Çok güzel ve samimi bir yazı ..Hepimizin içindeki ezikliği dile getirmişsin..çok etkilendim..Kalemine kuvvet düşüncene sağlık..Böyle güzel yazıların ara da kaynayıp gitmesine üzülüyorum...Umarım bu yazı onlardan olmayacak..Okuyanı ve ders alanı(kendince) çok olacak inşaallah...

Tekrar yazayım yazıyı çokkk beğendim..Okurken biz de senin gibi yumruklandık emin ol...Sevgiler..
chyrkyn dedi ki…
namaz kılıyor gibi yapanların riyakarlığını yüzlerine vurduğun için teşekkür ederim(ben de onlardan biriyim çünkü).yazını okudukça kendimle yüzleştim.bir tekme yiyormuşum hissi yok ama nane yemişliği hissediyorum.özellikle işaret ettiğin sabah selası ve ayetleri şimdi bir kağıda yazıp gömlek cebime koyacağım ki;ezan okunduğunda bakıp silkeneyim.namazı da ayetteki gibi "dosdoğru kılmaya"çalışayım diye.
yüreğine sağlık.
chyrkyn
Çocuk dedi ki…
pabuç ;
Çirkini güzel gören kalbinde bin yaşa pabuç.. Eminim ki sen benden daha iyi bilirsin, evet ben yazdım ama yazan değil yazdıran önemli.. Yazılmışsa böyle bir yazı ve sizler görüp de yorumlamışsanız; buna tesadüf diyemeyiz, vardır bir hikmeti.. Ama keşke, sizler benim gibi yumruklananlardan olmayaydınız..

chyrkyn ;
Ben, kendi ayıbımı kendi yüzüme vurdum sadece.. Keşke bu yazdıklarımı üzerine alınmak zorunda kalmasaydın.. Dilerim Allah'tan, en yakın zamanda gerçekten namazı kılanlardan olursun.. En azından benim gibi olmazsın..
Ayrıca kâğıt yazıp da sahiden cebine koyarsan, beni bugünün mutlu insanı ilan edersin emin ol..
Elif Kararlı dedi ki…
SEvgili /Çocuk (sevimli bi cümle oldu)
çirkin olan bir şey yok...Gerçekler var ve o gerçeklerin farkında olna bir güzel yürek var.Kötünün iyisi diye bir şey varsa bunu burada bizzat görüyorum..İçinde bir şeyler seni rahatsız ediyorsa bu imanın sesidir..Ynılıyor muyum? çirkin olan böyle dile getirilemezdi (hatta akla geliyorsa çirkinlik güzelleşmeye delildir) bence tabi :) Okuyanların çok olsun yanlışların da bitme noktasına kadar azaldıkça azalsın..Sevgi ve huzurla kal..
chyrkyn dedi ki…
o dakikadan itibaren cebimde taşıyorum,şunu yazarken de cebimden bana gülüyor,ikindi,ikindi diye bağırıyor.sevgiyle kal.
Dostum ; Çok samımı ve bır o kadarda güzel bır yazıydı, yüregıne saglık,
Bunlar benımde hep aklımdan geçen seylerdı, ama yuzlesmekten korkuyoruz malesef , kendımıze bıle söyleyemıyoruz bunları bazen, Sayende ortak bır sıkıntımızla yüzlesmıs olduk,
Tesekkurler tekrar,

SEvgıler
ne mutlu ki bir yerlerimiz ağrımış, yüreğimiz sızlamış... ya onu da hissedemiyorsak. veyl bize...

sağol çocuk bu güzel yazı ve güzel yüreğin için....
Çocuk dedi ki…
pabuç ;
Beni rahatsız eden birşeyler var pabuç.. Bu dediğin gibi inşaallah imanın sesidir.. Ancak ne yazık ki şunu da hemen itiraf etmeliyim : Nefsimin sesi, istek ve talepleri, imanımın sesini yıllar önce bastırmayı başardı.. Ben, imanının sesini değil , nefsinin sesini dinleyenlerden oldum..
Benim için iyi şeyler söylüyorsun ve iyi dileklerin var, bunun için sana teşekkür ederim ancak bilmeni isterim ki; bu cümleleri uyduran kişi, nefsinin tam anlamı ile kölesi olmuş kişidir.. Dau et de belki ıslah olayım..


chyrkyn ;
Bu yazının ve hatta son bir senedir yazdığım tüm yazıların en büyük müjdesi, senin bu yorumun oldu.. Bin yaşa sen emi..

SÖZÜN ÖZÜ ;
Yüzleşmekten korkuyoruz, evet, haklısın.. Yalnız ister yüzleşelim, ister yüzleşmeyelim, ister kendimizi en samimi müslüman olarak gösterelim etrafımıza; vicdan denilen, iman denilen iki kavram, bizi içten içe kemirecektir.. O iki kavram bizi içten içe kemirmeye devam etitği sürece, bizim kurtuluşa erebilme ihtimalimiz var demektir..

Erkan BAL ;
Aman ağabey, Allah korusun.. İçimizdeki sızının bitmesi demek, imanımızın tamamen kaybolması, dünyanın bizim için artık bir çöplük olması demektir ki; bu insanlığımızın sonu olduğu anlamını taşır.. Günahımız çok belki ama içimizdeki bu sızı olduğu sürece kurtulma ihtimalimiz de var demektir..