hiphopgirl: naykın dans gösterisi var ona gidelim mi, hem de tanışmış oluruz ?
mc_aysberg: neden olmasın ama o gün işim var ben sana sonra haber veririm.
hiphopgirl: tamam biz iki kız geleceğiz ona göre.
***
maynet okey odasından koşar adımlarlan çıktım. ilk kez tanıştığım internette ne yapacağımı bilmez halde dolaşırken, bu işin uzmanı bu ilk kez adım attığım internet kafenin sahibinden çok kafenin internetini kullanan abi, maynete gir okey oyna, karı-kızda düşürürsün demesiylen bir an kendimi hiphopgirl'e telefonlarımızı alırken bulmuştum. o evreye kadar yere attığım okeyin haddi hesabı yoktu.
mahalleden arkadaşım muratın yanındaydım. birden öyle celalli bir şekilde kapısını çalınca kavga var zannetti haliylen. benim muratı kavga olmadığına ikna edeli 10 dakika olmuştu. garibim uzun zamandır kavga edemediğinden ötürü bunalıma girmiş olmalıydı hak veriyordum ona.
''oğlum yok kavga falan, süper bir haberim var sana'' diyebildim en sonunda. ''hayırdır moruk'' cevabını alır almaz koyuldum olayı anlatmaya. ''oğlum bir kız buldum internetten, bizim gibi hipopçu olum o da. cumartesi naykın dans yarışması varmış. beni davet etti. gel gidelim lan nolur. hem iki kız olacak olum. biri sana biri bana işte(gülüşmeler)'' diye gerçekleştirdiğim yalvarımlar sonuç verdi ve kabul etti murat bu davetimi. onun da hoşuna gitmişti hipopçu kız sıfatı. şu ana kadar ikimizin de hiç ipopçu kız arkadaşı olmamıştı. hemen hiphopgirl'e sms atıvermiştim. tamam biz de iki erkek olarak geliyoruz diye.
olayın sıcaklığını atlatan murat ''oğlum kızlar güzel mi lan'' diye bir soru yöneltti bana. kızın sıfatı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. onu anca manynetteki o arı simgesiyle özdeşleştirmiştim. ''bilmiyorum kanka'' dedim, ''maynette birbirini göremiyorsun''. ''oğlum ya kızlar çirkinse diye'' diye ekleyiverdi. evet çirkin de olabilirdi ama o bir hiphopgirl'dü. şu ana kadar hiçbir yerde çirkin bir hiphopgirl görmemiştim ben.
kızların çirkin olabilme ihtimali murat'ı caydırmaya yöneltiyordu. hemen duruma el koymalıydım ve istatistiksel olarak bir çözüm sundum murat'a: ''oğlum istanbulda 15 milyon insan var, yarısı kız olsa, onunda yarısı bizim yaşımızda olsa, yarısının da erkek arkadaşı olsa geriye 1,5 milyon kız kalıyor. onların 3te 1 çirkin olsa 1 milyon güzel kız var lan. elbet o 1 milyonluk kısımdadır.'' bu analizim murat'ı hiç etkilememişti ve artık son çarem olan kozumu kullandım ''tamam oğlum bendensin o gün''. gitmişti nice el öpüp dudağımın emekleriyle topladığım bayram harçlıkları.
beşiktaş iskelede buluşmaya karar kıldık. vapur ağır ağır iskeleye yanaşırken bizim gözümüz iskeledeki 2'li kız gruplarındaydı ve bir tanesi bizi bizden aldı. oğlum ben sana demiştim diye murat'a dönüp pis pis sırıttım. vapurdan indikten sonra bizim kızların o kızlar olduğunu teyit etmek maksatlı telefonlan aramaya koyuldum. ama telefon çalıyordu lakin o iki kızdan hiçbirinin telefonunda bir hareketlenme yoktu. ne yazik ki bizim kızlar onlar değildi. murat'a umutsuz bir bakış attığım sırada ileride bizim bu iki kızdan daha güzel iki kızlı bir ikili kız grubu vardı ve telefonu çalıyordu birinin. murat'a döndüm ''oğlum bunlarmış'' dedim. telefonu açtıktan sonra o iki kıza dönüp '' tam karşınızdayım'' diyip salak salak el sallamaya başladım. ama telefonun diğer ucundan gelen ses beni yıkıma uğratmıştı '' biz daha gelmedik iskeleye canım''.
yarım saat olmuştu karaya ayak basalı. murat ''oğlum gelmeyecek kızlar'' nidalarıyla doldurmuştu bu 30 güzel dakikayı. en sonunda telefonum çaldı ve ''biz iskeledeyiz siz neredesiniz'' sorusuna yerimizin koordinatlarını vererek cevap verdim. hiphopgirl ''tamam sizi gördüm'' dedi. ve ben de hiphopgirl'ü görmüştüm. murat'a dönüp oğlum ''kaçalım lan'' dedim. ama artık çok geçti. hiphopgirl bizi görmüştü artık kaçamazdık.
yaptığım istatistiksel çalışmadaki, 500bin, bizim yaşımızda ve sevgilisi olmayan çirkin kız tanımının en başındaki iki kız bize doğru yanaşmıştı. kaçma şansımız da yok idi. el mahkum tanıştık bu iki güzel kızla. çirkin kadın yoktur az votka vardır tanımıdaki az kısmı bu kızlar için 5 galon votkaya denk geliyordu en aşa.
muratlan kendimizi teselli ediyorduk, ''oğlum dans yerine kadar gidelim kızlarlan, bilet onlarda, içeri girdik mi fıyarız'' diyerekten. biletler onlardaydı. buradan geri dönmek olmazdı. en azından dansçı kızları görüp kâra geçebilirdik.
en nihayetinde gösterinin olduğu yere vardık. salona doğru giderken dansçı kızlar ısınıyordu. onlar da ipaçıgörldü, yanımızdakiler de. bir onlara baktım, bir yanımızdakilere. ''tanrım nedennnnnnn'' diye isyan etsem bu isyanda bana hak verecek milyarlarca insan bulabilirdim. artık içeri girdiğimize göre fıymanın bir yolunu bulmalıydık. tam o sırada hiphopgirl ''biz alt sahneye gideceğiz, gelecek misiniz'' diye sordu. hiç gider miydik ? ''yok biz biraz daha burada takılacağız, sonra geliriz yanınıza'' diye bu güzel sorusunu yanıtladım. artık özgürdük. kurtulmuştuk onlardan. iki ergen sap olarak doyasıya fink atabilirdik ortalıkta. biraz zaman geçtikten sonra mal mal dolaşmaktan başka bir şey yapamadığımızı anladık muratlan. oğlum eve gidelim sorusunu bekliyordu sanki yıllardır murat. ''s*kiyim senin bulacağın kızları'' isyanları arasında eve doğru yöneliyorduk. ''kurban olayım ümraniyenin kızlarına'' dedim murata, ''yok abi o kadar da değil'' diye karşılık verdi murat bana.
o sırada telefonum çaldı. hiphopgirl arıyor yazıyordu ekranda. telefonu kapadım, sim kartı çıkartıp dolmuşun camından aşağıya attım. hiphopgirlsüz bir hayata ilk adımımı o anda attım.
not:internet kafeden çıkarken, 30 dakikayı 2 dakika geçtiği için 1 saatlik hesap ödediğimi yıllar sonra büyüyünce anladım. şimdiki akılım olsa 28 dakika daha okey oynardım ya neyse.
2 Yorumlar