Sevgili Kamile’nin aramızdan ayrılışının ilk günü…
Evde hayvan besleme konusunda hep tereddütlerim oldu. Temizlik ya da bakım açısından değil, hayvanlar ölürse oğlum ne yapardı! Dahası ben bu durumu ona nasıl açıklardım? Oğlumun hayvanlara olan tutkusu bu kaygımı her zaman yendi. Çünkü, hayvanlarla aynı dili konuşan bir çocuğum var. Bunun yaratıcı tarafından ona verilen bir armağan olduğuna inanıyorum artık. Solucanlara bayılıyor. Daha geçenlerde bombus arıları yakalamak için bir makine tasarladı. Amacı arıları daha yakından tanımak. Bir kelebeğin peşinde bir gün geçirebiliyor ve bu onu hiç sıkmıyor. Babasıyla sabahın beşinde kalkıp büyük bir keyifle balığa gidiyor. Değme balıkçılardan daha sabırlı ve usta. Armağan olarak kendisine olta takımı istiyor. Oğlum sayesinde bilmediğim hayvanları öğrendim. Lemur, Merkat ve niceleri… Meraklı Minik ve Bilim Çocuk’taki hayvanlarla ilgili sayfaları okuduğumuzda kendinden geçiyor. Daha geçen gün “toprağa neden ana dendiğini biliyorum. Çünkü, o hepimizi sarıyor” dedi. Gözlerim yaşardı.
Oğlumun hayvanları çok sevmesinde babasının payı çok büyük. Doğayla bütünleşik bir yaşamı var eşimin. Bu durum hepimizin yaşantısını etkiliyor. O yüzdene vimiz küçük bir hayvanat bahçesi gibi. Boncuk (muhabbet kuşu!), adını bilmediğimce çok balıklarımız, bahçede Mırmır, Kırçıl ve Gırgır (sokak kedileri!), pencere önünde güvercinlerimiz… Derken yılbaşında aramıza Kamile katıldı. Yakın bir aile dostumuz Ilgaz’a bir kaplumbağa hediye etti. Ezgi ablasının hediyesi kaplumbağaya Kamile adını taktı oğlum. Ilgaz her gün Kamile’yi özenle besliyor, suyunu değiştiriyor ve kabuk vitamini ile temizliyordu. Günler böylece akıp gitti derken…
Dün akşam eve geldiğimizde Kamile hareket etmiyordu. Dokundu ona Ilgaz, şarkı söyledi, ama Kamile hiç hareket etmedi. Kamile ölmüştü! Hepimiz çok üzüldük. Özellikle Cevat Ilgaz ‘ı teselli etmek çok güçtü. Sürekli ağlıyor zamansız aramızdan ayrılan kaplumbağasının yasını tutuyordu. Bu arada da onunla daha fazla ilgilenmeliydim diyerek kendisine sitem ediyordu. Neyse ki bu gün okuldan dönerken kaldırımın kenarına yapışmış dört adet salyangozu anımsadım birden. Ilgaz onları sürekli yanında taşıdığı araştırma poşetinin içine koymuştu ve evimize getirmiştik. Salyangozlar dedim ona. Hemen koştuk, araştırma poşetini açtık, oradaydılar. Hemen salyangozları saksıdaki çiçeğin yapraklarının üzerine koydu. Artık dört tane salyangozumuz olmuştu. Ailemize yeni katılan bu salyangozlar Kamile’nin acısını biraz olsun hafifletmişti. Bu arada Kamileye veda töreni yapmak için kolları sıvadık. Büyük bir özenle saksının içine gömdük ailecek Kamile’yi. Sonra “anneciğim ben bir mektup yazmak istiyorum” dedi. “Tabii ki” dedim. “Ama ben yazmayı bilmiyorum, ben söylesem sen yazar mısın?” dedi. “Neden olmasın” dedim ve yazmaya başladım.Cevat Ilgaz söylüyor ben yazıyorum.
Evde hayvan besleme konusunda hep tereddütlerim oldu. Temizlik ya da bakım açısından değil, hayvanlar ölürse oğlum ne yapardı! Dahası ben bu durumu ona nasıl açıklardım? Oğlumun hayvanlara olan tutkusu bu kaygımı her zaman yendi. Çünkü, hayvanlarla aynı dili konuşan bir çocuğum var. Bunun yaratıcı tarafından ona verilen bir armağan olduğuna inanıyorum artık. Solucanlara bayılıyor. Daha geçenlerde bombus arıları yakalamak için bir makine tasarladı. Amacı arıları daha yakından tanımak. Bir kelebeğin peşinde bir gün geçirebiliyor ve bu onu hiç sıkmıyor. Babasıyla sabahın beşinde kalkıp büyük bir keyifle balığa gidiyor. Değme balıkçılardan daha sabırlı ve usta. Armağan olarak kendisine olta takımı istiyor. Oğlum sayesinde bilmediğim hayvanları öğrendim. Lemur, Merkat ve niceleri… Meraklı Minik ve Bilim Çocuk’taki hayvanlarla ilgili sayfaları okuduğumuzda kendinden geçiyor. Daha geçen gün “toprağa neden ana dendiğini biliyorum. Çünkü, o hepimizi sarıyor” dedi. Gözlerim yaşardı.
Oğlumun hayvanları çok sevmesinde babasının payı çok büyük. Doğayla bütünleşik bir yaşamı var eşimin. Bu durum hepimizin yaşantısını etkiliyor. O yüzdene vimiz küçük bir hayvanat bahçesi gibi. Boncuk (muhabbet kuşu!), adını bilmediğimce çok balıklarımız, bahçede Mırmır, Kırçıl ve Gırgır (sokak kedileri!), pencere önünde güvercinlerimiz… Derken yılbaşında aramıza Kamile katıldı. Yakın bir aile dostumuz Ilgaz’a bir kaplumbağa hediye etti. Ezgi ablasının hediyesi kaplumbağaya Kamile adını taktı oğlum. Ilgaz her gün Kamile’yi özenle besliyor, suyunu değiştiriyor ve kabuk vitamini ile temizliyordu. Günler böylece akıp gitti derken…
Dün akşam eve geldiğimizde Kamile hareket etmiyordu. Dokundu ona Ilgaz, şarkı söyledi, ama Kamile hiç hareket etmedi. Kamile ölmüştü! Hepimiz çok üzüldük. Özellikle Cevat Ilgaz ‘ı teselli etmek çok güçtü. Sürekli ağlıyor zamansız aramızdan ayrılan kaplumbağasının yasını tutuyordu. Bu arada da onunla daha fazla ilgilenmeliydim diyerek kendisine sitem ediyordu. Neyse ki bu gün okuldan dönerken kaldırımın kenarına yapışmış dört adet salyangozu anımsadım birden. Ilgaz onları sürekli yanında taşıdığı araştırma poşetinin içine koymuştu ve evimize getirmiştik. Salyangozlar dedim ona. Hemen koştuk, araştırma poşetini açtık, oradaydılar. Hemen salyangozları saksıdaki çiçeğin yapraklarının üzerine koydu. Artık dört tane salyangozumuz olmuştu. Ailemize yeni katılan bu salyangozlar Kamile’nin acısını biraz olsun hafifletmişti. Bu arada Kamileye veda töreni yapmak için kolları sıvadık. Büyük bir özenle saksının içine gömdük ailecek Kamile’yi. Sonra “anneciğim ben bir mektup yazmak istiyorum” dedi. “Tabii ki” dedim. “Ama ben yazmayı bilmiyorum, ben söylesem sen yazar mısın?” dedi. “Neden olmasın” dedim ve yazmaya başladım.Cevat Ilgaz söylüyor ben yazıyorum.
“Kaplumbağaya! Kaplumbağacık… Seni ben çok seviyorum. Ayrıca, ben senin ölmeni hiç istememiştim. Öyle üzüldüm ki her an ağlayabilirim. Ama biliyorum ki bütün ölenler kalbimizde yaşar. O yüzden senin ölmene anlam veremiyorum. Neden? Neden? Sen öldün kaplumbağacık. Eğer ben bir gün büyüyüp de yaşlanırsam ölünce belki seninle cennette buluşuruz. Bütün birbirlerini sevenler gibi. Seni hiç unutmayacağım.”
Mektubun arkasına ve kalan her boş yerlerine kalp ve kaplumbağa resimleri yaptık. Daha sonra mektubumuzu kaplumbağamız Kamile’ yi gömdüğümüz saksının üstüne koyduk.
O gün kaplumbağamızın anısına kalıplarla kesilmiş kaplumbağa şekilli kurabiye yapıp komşularımıza dağıttık ruhuna gitsin diye. Kaplumbağa Kamile Kurabiyesi tarihe geçti böylece…
Kaplumbağa Kamile Kurabiyesi
Malzemeler:
4 su bardağı un(400gr)
1 su bardağı pudra şekeri(140gr)
1paket vanilya
250gr oda sıcaklığında yumuşamış margarin
2 yumurta sarısı
Yapılışı:
Un, pudra şekeri ve vanilya derin çırpma kabına konup kaşık ile karıştırılır.
Margarin ve yumurta sarıları ilave edilip mikser ile 2-3 dakika çırpılır. Kulak memesi gibi yumuşak bir hal alıncaya kadar hamur yoğrulur. Daha sonra üzeri kapatılıp buzdolabında 1 saat dinlendirilir. Süre sonunda hamur merdane ile 2-3mm kalınlığında açıp kurabiye kalıplarıyla kesilir. Pişirme kağıdı serilmiş tepsiye dizilir. 170 dereceli önceden ısıtılmış fırında pembeleşene kadar pişirilir.
Afiyet olsun!
0 Yorumlar