Babalar günü meselesi hangi zaman diliminden beridir var hiç bir fikrim yok. Bununla beraber bir kaç kere olsun kutlamaya yeltendiğim zamanlarda yüzüme çarpan kapılar yüzünden hayatımdan çıkardığım en net kavram. Burdan yola çıkarak, yazımın asla babalar günüyle yakından uzaktan ilgisinin olmadığını belirtmek yanlış olmayacaktır.
Ebeveynlik sorgulanası kavramlar arasında başı çekiyor benim lugatımda. Aşk evlilik haline bürünsün diye çabalayıp didiniyoruz pek çoğumuz. ''Hiçte bilee'' dediğinizi duyar gibiyim ama öyle işte. Kendimize itiraf edemesekte, o doğru adamı/kadını bulmak için bu kadar hırslanışımızın neticesi hep buna varmıyor mu? Bazen benliğimizden bile sır gibi sakladığımız bu gerçek er ya da geç çat ediyor suratımızın tam orta yerine. Bu bağlamda guruplara ayırıyorum bireyleri ben. Çocuk üzerine odaklanmış olanlar ve olmayanlar diye başlasak yanlış olmaz. Aşk'ın evlilik haline geçişte kimi yalnızca eş'le olmayı düşlüyor. Ayakları uzatıp uzun sinema geceleri yapmak belki ve bir kaç patlak mısır kümesi devirmek, omuz üzerinde uyuya kalmak mesela ve diğerleri o adamı/kadını muhtemel nesline ebeveyn seçmek isteyen kısım. Hani çok sevdiği eş'le dünyanın en güzel, en yapılası eylemini gerçekleştirmek, dünyaya aşk'ın birleşmiş hücrelerinden bir minik getirmek. Bunun dışında, opsiyon olarak sunulabilecek bir kısımsa, ötekiler.. O kısımdakilerin tamamen uzak diyarlara gönderilip kendi içlerinde bir grup oluşturması gerektiği taraftarı olduğumu hemen belirtmeliyim. Bu huzur dolu kavramları her ne sebebin arkasına sığınma cürretini gösterirlerse göstersinler, alsa gönülden hissedemeyecek olanlar onlar. Hani pat diye vazgeçip bırakabilecek cesarette olanlar. Cesaretsizlik mi, karektersizlik mi denmeli hususunda kararsız kalmakla birlikte bu kişilerin ebeveyn asla olmamaları gerektiği, hatta aşk kisvesi altnda mümkün mertebe ''one night stand'' yaşamaları gerektiğini haykırıyorum şimdi.
Ebeveyn'in annelik kısmını yargılayacak bilgide, gözlemde yahut standartta değilim. Nedense de hiç inanasım gelmez, olsa olsa bir çuvaldan çıkmış bir kaç çürük elmadır der geçerim başarısız anneleri. Çünkü henüz hissetme aşamama milyon yıl olsa da bu duyguyu, ta, evcilik oyunlarnda kız çocuklarının bebeklere olan hayranlığı ve annelik tavrından ileri gelen bu güdüye biz doğarken sahip oluyoruz. Bu ve başka pek çok sebepten asla kıyaslanamayacak duygularla o mucizeyi derinlemesine yalnızca biz yaşayabiliyoruz.
Dolayısıyla değinip, belki biraz yıkıp dökeceğim rol babalık olacak. Tecrübeyle sabit oluşu da bana dilediğim naraları atma hakkını tanıyor sanıyorum. Önümde mükemmel baba olmayı başarabilmiş, eş olmayı hakkıyla yerine getirebilmiş örnekler de var elbet. Onlarla övünmeyi ve bir nebze olsun geleceğime kurulmasına izin vereceğim adamın iyi bir baba olabileceği ihtimallerini kafamda hala sabitleştirebildikleri için de teşekkürü borç biliyorum. Peki geri kalan kısım. İşte, gel gelelim başarısız babalara tahammülsüzlüğüm de burda başlıyor. Boşanma anne ile baba arasında gerçekleşen bir mevzuyken, çocuktan da boşanan babaları bir kümeye, yok efendim ne boşanması, düpedüz başarısız bir eş dolayısıyla en başarısız babalar klasmanında ipi göğüslemeye koşan babaları ayrı bir kümeye koyarsak epey kolay olacak söylenmemiz.
Çocuktan da boşanan baba klasmanına giren bir evlat olarak pek bir yereceğim onları. İyi bir eş olmayı beceremediği gibi babalık sorumluluğunu da orta yerde bırakıp kaçan neferlerden bahsediyorum. Sapla samanı karıştırmak olan tavır hani. Ben beceriksiz bir adamım kahretsin edasıyla mı, yoksa aman illallah bir de o sorumluluğu alamayacak olma korkusundan mı kaçışıdr kestirmek çok zor. Gerçek olansa şu, birlikte gerçekleştirilen pek ala da keyif aldığın o eylem sonucu dünyaya gelmesine sebebiyet verdiğin evlat sana bağlı doğar. Sen onunla bağ kurma konusunda beceriksiz olsan da, onun sana ihtiyacı vardır ve en az anne kadardır. Erkek evlat için gururlanılacak ve hatta arkadaşlar arasında yarıştırılacak bir övünç objesi, rol model olacakken, kız evlat için ilk aşk olacaksındır. Bu sebepten öyle bir donatılmalısındır ki, tüm o erdemi edinip kendi ayakları üzerinde duracak bir birey haline gelinceye dek ve hatta ölünceye dek bu hususta bir falson olamamalıdır. O ilk sana aşık olur, ilk sana güvenir, ilk sana direnir, ilk sana teslim olur, kırgınlığında koşacağı, kırılmadan başı dik yol alırken dayanacağı bır sırtsındır onun için. Görevin güveni kırmamak, aşk'ı sahiden olduğu gibi anlatmak, huzuru hissettirmek ve bir gün başkalarında kırıldığında kollarını açıp koca kazıkken bile göğsünü ona rezerve etmek olacaktır. Olurda kırarsan, onu sana aşık olma konusunda tereddütte bırakırsan ve güvenini sarsarsan işte o zaman onun hayatına şah hamleni gerçekleştirir, başkaları tarafından mat edilmesini kolaylaştırabilirsin. Bu kuvvetle muhtemelen senin umrunda olmayacaktır. Zira olsa tüm bunların aksine davranacağın, bırak kalbi incinirse diye saçının teline zarar gelirse korkusuyla endişe yumağı olacağın tartışmasız bir gerçektir. Çünkü o sana güvenemezse hayatta bir daha asla kimseye güvenemeyecektir. Yegane repliği içsesinden işittiği, ''babam bile...'' diye başlayacaktır.
Öteki çuvala ayırdığımız, aşk'ın evlilik biçimine bürünmüş sonradan puf yok olmuş yahut hiç bürünmeden oluşmuş bir hayatı başarısız sürdüren babalar.. Özellikle metres sözcüğünü lugatında tutanlar, birikerek ilerler biçimde evladından kopup, tüm o sorumluluk bilincini unutup hayale kapılan babalar. Sorumluluktan kaçma kısmını gerçekleştirebilme katsayısına göre işte tam da burda çıkıyor yukarıda bahsettiğim annelik güdüsü. Bir kaç çürük elma dışında hiç bir anne uçkur sevdasına evladını elinin tersiyle itip başka yollarda yürümez. Gerdiği kolu kanadı öyle şıp diye çekemez. Hatta bazen katlandıkları, boyun eğdikleri sırf o duygu uğruna olur. Bu noktada bu kesim başarısızlıkları yüzüne yazıklar olsun hissiyatıyla değerlendiriyorum. Bildiğin tüm gerçeğin aslında koca bir yalana takılı olduğunu öğrenince nasıl bir hayal kırıklığı kattığını hayatına düşünüyorum sonra.. Peki ne yapacağız noktasındaki tıkanışlara çözüm bulamayışları.. Bunlara hangi kelam edilmeli bilinmez.
İşin özü, büyük sorumluluk gerektiren, koca bir sevgi yumağını bezeyip içinde yuvarlamayı sonsuz bir süreç için gerçekleştiremeyecek olan bireyler babalığı kendilerine görev edinmemelidirler. Bu hayatta baba olmaması gereken, eş olma misyonunu üstlenmemesi gereken insanların sayısız oldukalrı konusunda ciddi bir inancım var.
Ebeveyn olmak sanıldığından daha zor, daha kutsal daha stratejik bir sevgi işidir.
Hayal kırıklığı gidişatı sarsan yegane ızdırap. Güvensizlik çuvalına kapanmak, saklanmak, sıkışmak..
Bu sebepten olacaktır ki, başarısız babalara tamammülüm yok şu hayatta.
PS: başarılı babalarınsa babalar günü kutlu olsun. Yalnız bu gün değil, paylaştıkları her gün..
Eylül Fatma Kılıç
http://eylulfatmakilic.blogspot.com
- Genel
- Edebiyat
- __Şiirler
- __Öykü
- __Kitap
- __Mizah
- __Bilim Kurgu
- Makaleler
- __Günlük
- __Denemeler
- __Gazete
- __Köşe Yazıları
- Kültür Sanat
- __Sinema
- __Tiyatro
- Özel Günler
- __23 Nisan
- __Kadınlar günü
- __Anneler günü
- __Babalar günü
- __Sevgililer günü
- __Öğretmenler günü
- Kampanya vs.
- __Anket
- _Röportaj
- _Günün konusu
- _Günün sorusu
- Seyahat
- _Gezi
- _Tatil
- _Fotoğraf
- Spor
- _Yarışma
- Sağlık
- _Yemek
2 Yorumlar
tüm BABA'ların babalar günü kutlu olsun, benimkisi hariç...
sevgiler.