Melike’m artık büyüyor. Daha doğrusu 4 yaşına yaklaşıyor. (Şu an 6 oldu ama bu yazı 4 yaşından önce yazılmıştı.)
Bebeklikten çocukluğa geçiş sürecinde dikkat etmeye çalıştık ve gördük ki; bebekken her ayda doğum gününe yakın yeni bir takım yetenekler kazanıyor çocuklar.
Bebeklikten çocukluğa geçiş sürecinde dikkat etmeye çalıştık ve gördük ki; bebekken her ayda doğum gününe yakın yeni bir takım yetenekler kazanıyor çocuklar.
Bir bebeği izlerseniz bunu fark edebiliyorsunuz. Tabi o bebek kendi bebeğiniz olur da gözünün içine bakar durursanız daha iyi algılıyorsunuz bu değişimleri.
Melike’m de çocukluk döneminde en azından her ay olmasa da birkaç ayda bir gözle görülür değişiklikler yaşıyor. Bu günlerde cümle kuruşları düzeldi. Hızlı konuşmaya çalışınca arada bir teklese de hafızası gayet iyi şükürler olsun. Zekâsı da.
Olumlu olumsuz örneklemeleri, kelime benzerliklerinden ya da eş anlamlı kelimelerden yaptığım laf cambazlıklarını ayırt edebiliyor.
Tek sorunu büyümek. Birden büyümek istiyor. Küçüksün denmeyi artık hakaret sayıyor. Geçenlerde bu yüzden bana küstü. Çekilip bir köşeye hıçkırarak neler neler söyledi.
—Küçük diyormuşum da. Sevmiyor muşum da. O kadar büyümüş görmüyormuşum da.
Artık büyük kızım diyorum. Her yemekten sonra göz ve el kararı boyunu ölçüyoruz.
Dün akşam dedi ki:
- Ben neden sen kadar büyüyemiyorum baba?
Ben de ona birden büyümenin hiç de iyi bir şey olmadığını. Anaokuluna gideceğini az daha büyüyünce abla olacağını, daha büyüyünce büyük abla olacağını, okulda ders çalışacağını, top oynayacağını bu yüzden de büyümek için acele etmemesi gerektiğini anlattım.
Bu hoşuna gitti ve artık birdenbire büyümek istemiyor. Zihninde biçimlendiremediği bazı şeyler de var tabi. Ölen dedesinin neden öldüğünü (hiç görmedi) bilemiyor. Dedesini hiç görmediği halde özlüyor.
Ben de torunumun dedesi olduğumu bu yüzden dede’lik mesleğini bildiğimi, isterse Melike’me de Dedelik yapabileceğimi söylüyorum. Pek tatmin edici bulmasa da bu onu teselli ediyor. Hele bir de sesimi değiştirerek:
-“Gel bakalım yanıma sevgili torunum!” diyerek seslenirsem.
Bir başka soru yüzünden Melike’m anneme soruyor:
Babaanne babam nasıldı çocukken?
Annem eliyle gösteriyor.
—Şu kadardı.. Küçücüktü…
Melike gülerek çığlık atıyor:
–Ha ha ha baba benden bile küçükmüşsün?
Zihninde cevap bulamayan sorulardan birisi de şu:
- Ablam (23) Abim (21) ve ben (3) diyor annesine. Senin 2 elin var.
Bizi çarşıda gezdirirken bir elinle ağabeyimin elinden tutuyordun, bir elinle ablamın elinden tutuyordun, beni nasıl tutuyordun?
Bizi çarşıda gezdirirken bir elinle ağabeyimin elinden tutuyordun, bir elinle ablamın elinden tutuyordun, beni nasıl tutuyordun?
Anne cevap veremeyince bu zor soruyu bana havale etti.
- Git babana sor.
Benim ise cevabım çoktan hazırdı:
—Seni de aklımızda tutuyorduk!
Melike’li günler, güzel günler. Hayatımıza anlam katan günler. Allah tüm anne babalara evlatlarının sağlık içinde büyüyüp; anne baba olduklarını da göstersin inşallah…
Biz birazdan uykuya gideceğiz. Uyumadan önce ne mi yapacağız?
-“Yorgan kılıfından denizler yapmak” sonra içine girip yüzme öğreneceğiz.
Tabi dalga efekti de… Belki cep telefonumuzu da açar su altı belgeseli bile çekeriz…
Ömrümün ahir zamanlarından soğuk kış gecelerimi bir çocukla şenlendirdiği için Yüce Tanrı’ya çok teşekkür ediyorum. Allah hepimize hayırlı evlatlar nasip etsin. (ÂMİN)
0 Yorumlar