Banner

en minicik arkadaşım için...


“Sevinçli olduğunuz zamanlarda gözlerinizi yüreğinizin derinliklerine çevirirseniz, size sevinç veren şey uğruna bir zamanlar nice kederlenmiş olduğunuzu görürsünüz. Kederli olduğunuz zamanlarda da yine yüreğinizin derinliklerine bakın, o zaman gerçekte, bir zamanlar sizi mutlu kılmış olan şeye ağlamakta olduğunuzu görürsünüz."(Halil Cibran)

Diğer hafta sonlarından farksızdı; farklı oldu, bugün… Bilgisayarın tepesinde, çalışma notlarımın üstünde, omzumda, çenemin altında dolandı durdu, uzun ötüşlerini esirgemedi… Bildikti işte… Sonra yerde kıpırdamadan durduğunu gördüm, ayağını incitti sandım… Kaldırdım; elimdeki sadece minicik ölü bir bedendi…

“Kalbin dilinde olacağına, dilin kalbinde olsun.”

Bu, galiba bir Cezayir atasözüydü. Sevdiğim bir sözdür de… Duyguya yenik düşüp sözcüklere tüm bir hayatı sermek mümkün… Ama ben şimdi, minicik kanaryacık üzerinden bir iki şey yazıp kendi “katharsis”imi yaşayıp güne dönmek niyetindeyim.

Untitled-1

Geçen hafta, iki ufaklık, cıvıldama yarışında...


Geçen yıl, uzun ömür dilediğim bir not düşmüşüm blog'a: "Minicik demeden hiç yazamadım, çünkü minicik bir şey… Bir hafta sonra, onunla bir yılı birlikte geçirmiş olacağız. İlk zamanlar, her sabah, kafesin bir tarafında hareketsiz bulacağımı düşünürdüm. Bir süre sonra ilk kez bir petshop’a alışverişe gittiğimde, satıcıya, “Kanaryayı öldürmemeyi başardım, artık daha iyi yaşatabileceğime inanıyorum, ne önerirsiniz?” dediğimi hatırlıyorum. (...) Minicik kanaryacık, ben çalışırken, bilgisayarın tuşlarında, kahve fincanında ya da çalışma notlarımın üzerinde keyifle gezinmeni, ellerimi arkama saklayıp –çünkü el, hâlâ yakalanıp kafese konulmak olarak kodlanmış sende- dudağımı uzattığımda, senin de minicik gaganı uzatmanı, kaçmamanı çok seviyorum… Hem de kanaryalar muhabbet kuşları gibi değildir, yabanıldır, daha ürkektir bilgisine rağmen… Doğal çalar saatim benim, uzun yaşa ve hep hayatımızda ol e mi…"

Kanaryacığa bu kadar düşkün olursam, ölürse çok etkileneceğimi söyleyenler haklı çıktı; cumartesi, tavşan gözlü, tavşan burunlu uyudum. Bir yakınımız öldüğünde, doktora hocamı arayıp da derse gelemeyeceğimi söylediğimde ve sesim titrediğinde, hocamın, benim duygusal halimle ilk kez karşılaştığını söylediği geldi aklıma… Haklıymış, ben de sanıyordum ki, minicik kuş öldüğünde sadece bir iç burkulması yaşarım. Değilmiş…

Şimdi bu duyguyu tanıyorum artık. Başka duyguları da tanıyorum: Bir hayvanın gözleriyle gözleriniz buluştuğunda, sizin ona karşı beslediğiniz duygunun aynen hissedildiğini; aranızda gerçek bir sevgi ve ikinize özel bir duygu iletişimi kurulabildiğini; uzaktayken özleyebildiğinizi; onsuz evinizi hiç değilse bir süre çok sessiz ve hareketsiz bulacağınızı; böyle bir notu blog’unuza düşerken, tavşan gözlü olmaya doğru yol almaya başladığınızı…


http://elifingunlugu.net/

Yorum Gönder

3 Yorumlar

ALİ EKBER ÇELİK dedi ki…
hele birde yanına bir eş olurda onlarında yavruları olursa
o varlıklar insanın canından kanından gibi oluyor

o yumurtadan çıkan yavruları büyümesini beslenmesini seyretmek
kendi yavrularınızı seyretmek gibi oluyor

size bir temel bilgi vereyim arkadaşım iyi bakılırsa bir kanaryanın ömür süresi 12 yada 13 yıl kadardır

eğer kanaryalar hakkında yardım isterseniz seve seve edindiğim bilgilerden yardımcı olmaya çalışırım

saygılarımla ali ekber çelik
Unknown dedi ki…
Bir hayvanla gözgöze gelmek..Ondan size, sizden ona duyguların, düşüncelerin akışı.. Hele bir de bu hayvanla birlikte, yanyana, zamanlar boyu yaşarsanız. Böyle bir hayvanı ebediyete göndermenin, yakınımız bir insana veda etmekten hiçbir farkı yoktur. Ayni şekilde acıtır. Acınızı paylaşıyorum. Ben de duygularımı şu yazıya dökmüştüm:

http://zuehalvoigt.blogspot.com/2010/02/bir-kediye-mektup.html

Selam ve sevgilerimle.
Elifin Günlüğü dedi ki…
@Ali Ekber Çelik, teşekkür ederim. Armağan bir kanaryaydı, yaşını bilemiyorum ama iki yıl boyunca iyi bakabildiğimi söyleyebilirim. Tekrar bir kanaryam olursa, sizin yardım önerinizi unutmam. Sağolun.

@Zuhal, linkini verdiğiniz yazıyı okudum. Evet, gerçekten artık çok iyi anlayabildiğim bir duygu bu...Çok teşekkürler...