Rabia,
Son yedi yıldır mektup yazmıyorum, ancak bir nebze olsun gözüne girebilmek için ve "Ulan bu herif de tam bir öküz çıktı" imajı yaratmamak için sana mektup yazmaya karar verdim. Sen ve senin gibilerin başlattığı "eskiye dönüş" muhabbetinden hiç de memnun değilim ben Rabia. İlişkimizi "postmodern" saldırılardan korumalıyız bence. İki sokak ötemde oturmana rağmen sana bir mektup yazmamı istemen pek de alışıldık bir şey değil ve ben alışılmadık şeyleri sevmem bilirsin. Serde delikanlılık var Rabia, adam gibi mesajlaşalım dedim, anlamadın..
Keşke mektuba Sheakespeare'den bir soneyle başlayabilseydim. Eminim bu çok hoşuna gidecekti ve elden ele dolaşacaktı bu mektup. Ama yapamadım Rabia. En azından bir adaptasyon süreci geçirmem gerek. Düşün, lisede "Şekspir'i kim yazdı lan" diyen biriyim ben. Hatta bu mektubu yazarken masada "don/atlet" oturmam da bundandır. Anlasana Rabia, ben salon adamı olamadım hayatımın hiçbir döneminde. Ortada bir ızdırap var, ancak Wherter değilim ben.. Ki zaten elin Almanına güven olmaz Rabia, yirmi beş yıllık paradigmam budur benim.
Sen yıllar yılı bu mahallenin "çıkıntısı" oldun Rabia. Bak dikkat et marjinal demedim, çünkü direk çıkıntıydın sen. Bi' takım hareketler, "ben sizinle takılmam" ayakları.. Sen ergenlik dönemlerinde sağda solda "Tanrı öldü" nutukları atarken dayağı yiyen hep ben oldum. Çocukluk dönemlerimizde Kral TV'de her "ham çökelek" şarkısı çıktığında oynayan bizdik, sen bu hissiyatı yaşamadın. Ama şunu bil, bir yanın her zaman eksik kalacak Rabia, hiçbir zaman pokemon arşivin olmadı senin.
Soğuk ve karlı kış akşamlarıydı.. Kalbimizde cebimizden eksilen tasoların burukluğu ve üstümüzde Milan forması vardı. Ağız dolusu küfürler ederdik biz rutubet kokan Aralık akşamlarında. Ve her kırkikindi yağışında apar topar evlere dağılırdık havası sinmiş toplarımızla. Bir değil iki değil Rabia, sen hiç uğramazdın arka bahçeye. Oportünist annen her seferinde topumuzu kesmekle tehdit ederdi bizi, biz ki bakkala fiyatından aşağı bir para bırakarak aldığımız "yumiyum"larımızla tedirgin. Biz yumiyumlarımıza, yumiyumlarımız bize bakardı bakkalı kazıklamanın mutluluğuyla. "Pikaa pikaa pikaçuuu" naralarıyla kaçardık evinizin önünden ve bize duyduğun nefret gözlerinden akardı, hatırlıyorum adın Rabia'ydı...
"Arabada beş, evde on beş" tadında yaşıyorduk hayatı, toplumun ahlaki yapısını hiçe sayarak. Akacak kan damarda durmuyordu ve gözüne girebilmek için oynadığım Çankırı havası seni bana yaklaştırmıyordu. Ha şimdiden söyleyeyim, ilişkimizin başlama nedeni burnumun Kıvanç Tatlıtuğ'a benzemesiyse eğer bırak hiç başlamasın Rabia. Şunu bil ki yine sağda solda "Tanrı öldü" nutukları attığın vakit İsmail Amca'nın tüfeğine kurban gidersen eğer, "Lady D'arbanville" tadında bir şarkı yazamam ardından..
"Giriş,gelişme,sonuç" bölümleri tamamlandığına göre ben yavaştan iznini isteyeyim Rabia. Mektubun ucunu yakmıyorum, üstüne afiyet biraz alkollüyüm ve bu romantik projeyi berbat edeceğimden korkuyorum açıkçası. Sen bu mektubu okurken ben çok uzaklarda olmayacağım, zira kafanı kaldırdığın zaman bizim apartmanı görmen mümkün.
Sepet sepet yumurta Rabia, sakın beni unutma Rabia..
13 Yorumlar
Bu öneriyi dikkate alacağımdan şüpheniz olmasın :)
çok teşekkürler :)