Banner

Beni Çok Etkiledi Bu Yazı,Neden Bilmem!!

 Hava soğuk; martının umrunda değil...O,suya dalarken telaşlı,süzülürken aheste tavrı ve bitip tükenmek bilmeyen hırs...
 Martı düşünmüyor...
 Bütün mesele bir serseri istavriti havalandırmak, bir an gökyüzüyle tanıştırmak , sonra hırçın dalışların semeresini onu bir lokmada yutarak görmek...
 Martı mide gurultusu başlayınca , ara sıra konup pislediği damlardan havalanacak ve...hep aynı terane... 
...
''İnsan martı değildir.'' diye düşündü..Mide gurultusunua dayanabilirdi..Açlık ne ki? Bir simitlik canı var.
Garip serçeyi ha sapanla vurmuşsun, ha sahra topuyla...
Açlıkta öyle...
Bir simit ,bir kuru ekmek veya kral sofrası.
Yani, kuşun canhıraş ciyaklaması..veya geğirti...

...

Ya kafanın guruldaması?
Kalbin acıkması?
Ruh,mide gibi kalender değil...Bir simide denk ucuzluklarla doymuyor..İşte mesele...
''Ne irfan sofralarında oturdum,kalktım.Ne hakikatler anlatıldı daha önce duymadığım...Ama neden doymadım?''

Başetmek zordu üstüste yığılan sorularla...Hakikati görmek yetmiyordu. Bakmak, görmek ve seyretmek. Hakikatlerin seyirciliği. Martıyı geçmek lazımdı.Ve insana ulaşmak...
... 

Şu adam tüccar...Sadece sattığı malların değil,hayatının da tüccarı...Üç kuruş için hayatını pazarlıyor...Telaş ,sıkıntı, çırpınış...Bir serseri istavrit için...Mide gurultusu için...Yüzü gülmüyor ve beynindeki gurultunun farkında değil. Onun çocukları özel okullarda okuyor ama onların da yüzü gülmüyor.Bütün bu ticaret yorgunluğu kırksekiz nesil sonrası torunlarının gülmesi için mi?
... 
''Benim tüccardan farkım ne?'' Al bir soru daha..! Martı ,tüccar ve insan...
Ve seyretmek hakikatleri...Seyircilik..
Kurtulmak istediği işte bu seyircilikti.
Sonra kararsılık...Sonra arayış..
Bütün bunları düşünürken zaman geçiyordu halbuki...O zaman...
O zaman ,bir an önce yaşamak lazımdı.
Şu karşı kaldırımdaki çocuğa el sallamak lazımdı.
Konuşmayı, koşturmayı kesip ezanı dinlemek lazımdı.
Şu ihtiyarın elinden tutmak, bazen dükkanın kapısını kilidi vurmak lazımdı...Rahatladı. Yüzü gevşedi...Bir tebessüm konuverdi,uçuk...
Oluyordu işte..
Asık suratlara tebessüm etmek ne güzeldi...
...
Hava soğuk;martının umrunda değil.
Ama o üşüdü. Ellerini cebine soktu...
Sevdi üşüme duygusunu .
Cebinde ellerinin ısınmasını...
Vakit erkendi daha. Şu tüccar adamın koluna girmeli, bir çay ısmarlamalıydı...
Ona,''Hey tüccar...Sen martı değilsin!..'' demeliydi...
''Şimdi teşebbüs et...Sevmeye vaktin kalmayabilir. Ve sen de bir hayatı yaşıyorsun.Kırksekizinci göbekten deden gibi...''
...

Yarına ertelenen güzellikleri hatırladı.
Yarını bugünden...şimdi yaşamalıydı. 
 
(Sevmek Ölmekle Başlar kitabından alıntıdır...Murat Başaran)












Yorum Gönder

0 Yorumlar