Banner

Paranoya

Uykusunun tam en derin yerinde keskin bir bıçak gibi dürttü onu zaman. Anlamıştı, yine gelmişti o belirsizlik. Gelip çöreklenmişti uykusunun tam ortasına. Kalkıp bir sigara yakmak istedi; küllük mutfaktaydı. Terliklerini bulamadı. Kirden, tozdan renk değiştirmiş yapışkan zemin üzerinde ayaklarını sürüyerek mutfağa doğru ilerlemeye başladı.

Mutfaktan esrarengiz sesler geliyordu, aslında gelmiyordu; “Keşke bir an için mutfaktan esrarengiz sesler gelse…” diye düşünmüştü sadece o kadar. En azından hayatına bir renk gelirdi, ölene dek hatırlayacağı bir anısı olurdu, uykusundan boşuboşuna uyanmamış olurdu. Olmadı, yani oldu, uykusundan, boşuboşuna… Küllüğü aldı. Küllüğün elinden kayıp yere düşmesini, anlık bir yaygara koparmasını, konu-komşunun onun hala yaşıyor olduğunu anlamasını diledi, kendi tepkisizliğini küllüğün çığlığıyla dindirmeyi de diledi, olmadı. Küllüğü tutup öylece yere bırakmak istedi, atmak değil; bırakmak. Atacak kadar bile enerjisi yoktu. ”Küllüğün uzayda kapladığı boşluk, elimde kapladığının aynı…” diye geçirdi içinden. Adam sen de diyerek güldü, geçti kendine. Hep böyle olmuştu, hep kendine gülmüştü, o kadar gülmüştü ki kendindeki kendi gittikçe küsmüş, terk etmişti onu. Kendiyle bile olamayacak kadar yalnızdı. Ruhi de yoktu, gitmişti. Dayanamamıştı onun bunalımlarına, “Ha ha; Ruhi bile!” dedi yine kendikendine, içinden...

Küllüğü alıp odasına gitti. Sigarasını yaktı. Pakette kalan son sigarayı yakıp sigarayı o derin yalnızlıktan kurtarmıştı. Birazdan sigara yanıp duman haline gelip odadaki diğer sigara eskisi arkadaşlarına katılacaktı. Sigaralar duman olarak ekosistemde yerlerini alıp mutlu mesut yaşayacaklardı. O hariç her şey doğadaki yerini koruyup bir şekilde varolmaya devam edecekti. “Döngüde bir sinek kadar değerim yok keşke bir sinek olsaydım…” dedi yine, içinden; kendikendine. İçinden konuşuyordu kendiyle. Sesi artık var mıydı, yok muydu bilmiyordu. Arada bakkaldan sigara – ekmek alırken hayvanca homurtular çıkardığını biliyordu sadece. Bakkal nasıl mı anlıyordu? Yıllardır sadece sigara ve ekmek almak dışında hiç uğramamıştı bakkala! Şimdi gecenin köründe belirsizliğin verdiği sıkıntının onu “bööö” diye uyandırmasıyla sıçrayıp kalkmıştı yataktan ve vicdan muhasebesi yapıyordu, kendikendine; içinden.

Sigaranın yarısı onun çabasına gerek duymadan kendiliğinden kül ve duman olmuştu. “Geri kalanını bir an önce içip arkadaşlarının yanına, döngüdeki yerine göndermek lazım, tanrı baba kızar yoksa bize ha ha” diyerek hızla çekmeye başladı sigarasını. Ara ara gelen öksürük nöbetlerini saymazsak gayet başarılı bir şekilde ulaştırdı sigarayı yoldaşlarının yanına. Yüzüne yayılan gülümsemeyle bakıp durdu odadaki dumana. Tanrının başını okşayarak ona “Aferin” dediğini hayal etti. Başı göğe ermişti. Artık huzurla uyuyabilirdi…

Yorum Gönder

0 Yorumlar