Güzel sohbet eşliğinde kutlama yapmaya hevesli, bir arada bulunmaktan mutlu neşeli kadınlar, alışverişlerini poşetlerden çıkarır, mezeleri küçük kaselere koyarak masaya dizerler; ekmek sepeti, tuzluk biberlik, peçeteler, şarap kadehleri... her şey hazır.
Sıra, şişelerin açılmasına gelir, -o ne?-, tirbüşon yok!, "Abla"nın evinde tirbüşon yok!
Şişeyi, mantarı şarabın içine doğrayarak açma fikri içlerine sinmez; görüşmeler sonunda, ev sahibesi sıfatıyla "abla", botlarını giyer, şişeleri sapı sağlam bir torbaya yerleştirir, beş kat aşağı iner, bakkala girer, öyküsünü anlattığı şişeleri açmalarını rica eder.
Hemen ertesinde, koşup, vidalandıkça yükselen kolları gövdesine yapıştırıldığında, mantarın şişeyi kolayca terkettiği bir tirbüşon aldığı günden bu yana "abla", her kadınlar gününde, hep beraber esefle, "evde bir tirbüşon bulundursaydık, karşı cinse boyun eğmezdik!" diyerek gülüştükleri akşamı hatırlar.
0 Yorumlar