Kızkardeşiyle,
-Bienal sergileri gezerken keşfettikleri- Haliç manzaralı Deniz Palas'tan iksv'nın yeni adresine dönüşmüş muhteşem binanın kapısında buluşup 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali biletlerini alan "abla", yüreğinde,
artık festivalde Emek'le Alkazar yok! hüznüyle Atlas'a gider,
Anadolu'nun Kayıp Şarkıları belgeselini izler, canı sıkılır: Mardin'den sözederken başka yerlere atlayıp, ardından
-Mardin- Kırklar Kilisesi'nde bir ayinle devam etme örneğinde olduğu gibi, deneyimsiz öğrenci hevesini andırır dağınık film,
yetmezmiş gibi, yerinde kaydedilmiş güzelim şarkıların yalnızca
-orijinal- ilk iki satırını dinleyebilen izleyicinin kalbini kırar: Yine hevesli müzisyenlerden oluşan grup,
kimbilir hangi akla hizmet, güzelim şarkının üzerine, temayla hiç de uyuşmayan üretimleriyle çullanır, Anadolu'nun bir şarkısını daha kaybederler!
"Abla"nın önünde oturan, aralarında,
"bizim köyü göstermeseydi var ya!.." diye dayılanan delikanlı sekiz öğrenciden anlaşıldığı gibi, hemşehrileriyle hasret gidermeye gelmiş izleyicisi sağlam filmin,
ortalarına yakın demir dövmeyle başlayan ritmlerle gelişen güzel bölüm, ipek iplik tezgâhına yaktığı sevgi, şükran dolu Arapça şarkıyı okuyan Hataylı, kilim dokuma tezgâhında coşkusunu izleyiciye aktaran Egeli, köprüden düşen kızın öyküsünü anlatan dört Karadenizli kadın, Güneydoğulu ikizler, Macahelli -"abla"nın yerinde dinleme olanağı bulduğu-
Gürcü Korosu, karda cenaze başında beklerken çok üşüyüp sessizce horon tutturan Karadenizliler, zenneler, yerel oyunlar, semahlar, fıkralar, kaybolmakta olan el sanatları... türünden muhteşem malzemesi olmasa, orijinal müziğe yapılan saldırıyı görmezden gelmek, katlanmak çok zor!
2009 ABD, İngiltere yapımı
Özel Kuvvetler: Yönetmen
Grant Heslov,
kitap Jon Ronson, oyuncular
George Clooney, Ewan McGregor, Jeff Bridges, Kevin Spacey, Stephen Lang... Afişinde dört büyük oyuncunun yanına eklenmiş keçi profili, kendine özgü tarzını haber verse de, alışılan türde komedi bekleyen izleyiciyi hayâl kırıklığına uğratan film, "abla" ile kızkardeşince beğenilir. '60'larda, bolca uyuşturucu yardımıyla, kendi
-insan- kapasitesinin sınırlarını arayan Hippi anlayışının, biraz daha yeni tarihli Yeni Çağ teknikleriyle birleştirilip savaş karşıtı yöntemlere dönüştürülmesi gibi çok sağlam bir fikre dayanmış da olsa, pek çok güzel espri,
kitaptan mı, yönetmenden mi bilinmez, karambole gider, Hippi ve Yeni Çağ literatüründen habersiz izleyiciye bir şey ifade etmez.
2009 Türkiye yapımı
Köprüdekiler: Yönetmen
Aslı Özge, oyuncular
Murat Tokgöz, Fikret Portakal, Umut İlker, Cemile İlker... Kısa filmden gelme ödüllü yönetmenin, kendisini oynayan oyuncuların yakın plan yüzlerinde, gözlerinde yakaladığı dürüst ifadeler, becerikli, ustalıklı, yaratıcı kadrajlar, Köprüdekiler'i, "abla" açısından
"çok güzel bir film!" yapar.
Memur yasası 647'ye tabi oldukları için oyunculuk yapamayan gerçek polisler dışında, internette chat yapıp kız arkadaş arayan trafik polisi
Avşar genci Murat, kıtkanaat geçinen dolmuş sürücüsü Umut ile daha güzel bir yaşam isteyen karısı Cemile, köprüde çiçek satarken Tahtakale'de daha iyi iş arayan Fikret'in yaşamlarından parçalara tanıklık eden izleyiciye, büyük yakınlık, dostluk, sevgi ilhâm eden film sona erdiğinde, "abla" ile kızkardeşinin önünde oturan bey,
"şimdikiler herşeyi istiyorlar" der,
"ben hatırlıyorum, annem zengin aileden geliyordu ama, yoksa, o akşam bir tas yoğurda ekmek doğrar onunla karnımızı doyururduk..."
0 Yorumlar