Türkiye’de bazı kavramlar nedense yerli yerine oturmuyor. “Asil” ve “vekil” de bunlardan birisi. Elbette ki buradaki asalet ve vekâlet kamu kurumlarındaki yöneticiler anlamında kullanacağım, yoksa siyasetle alakalı değil.
Siyasi partiler, her dönem iktidarın “kadrolaştığını” söyler. Bunun için de kamu kurumlarının “vekil” idarecilerle yönetildiği suçlamasını yapar.
Hafızam beni yanıltmıyorsa merhum Bülent Ecevit zamanında açılan bir sınavla “asil” yöneticilik şansı getirildi. Böylece kurumlar vekâletle yönetilmeyecek, koltuklarda “emaneten” oturma dönemi bitecek, yetki alanlar “yarın koltuğumdan olurum” endişesiyle kimseye boyun eğmeyecekti...
Güzel bir düşünceydi...
Çünkü her ne kadar “vekil” de olsalar yıllardır oturduğu koltuktan bir türlü kıpırdatılamayanlar da vardı...
“Gelen ağam, giden paşam” diyenler, “her devrin adamı” olduğunu her fırsatta kanıtlasalar da “mahir” olduklarından siyasiler bile her daim “bizim adamımız” diye dokunma gereği bile duymadılar, bazen de “dokunamadılar” bile…
Sonra kamu kurumlarında tahsili ve birikimi yeterli olanlar açılan sınavlara başvurdu, “asalet” aldılar.
Bu defa da aldıkları asalet “padişah mührü” gibi bir kazanıma dönüştü ve asla oturduğu koltuktan kalkmadı/kaldırılamadılar. Buna mukabil de “kayda değer bir şey üreten”in de sayısı çok az oldu.
Derken “ara dönem” denilen zamanlarda, yani bir amirin tayini çıktığında yerine yenisi atanıncaya kadar vekillerle idare ettiler. Koltuğa oturan vekil idareciler “emaneten” oturduklarından çok faydalı olamadılar.
AK Parti iktidarında “kadrolaşıyorlar” suçlamaları yine ayyuka çıkınca bu defa “asil” idarecilerin sayısı sınavla arttırıldı...
Ve bugünlerde tüm okullara “asil” idareci atanıyor...
30 yıldır koltuğuna gömülüp, beş paralık iş yapmayan, buna rağmen de kendisini dünyanın en iyi idarecisi sananlar daha önce aldıkları asaletin keyfini sürüyor...
***
Aklıma çok eski bir başkaldırı hikâyesi geldi...
Bir mahalle camine sevilmeyen bir imam atanır...
Cami cemaatine hiç bir şey vermeyen, deyim yerindeyse “namaz kıldırma memuru” olmaktan öte bir bilgi aktarmayan, kendisini yenilemeyen, camisine bakmayan, cemaatle iyi bir diyalog kuramayan bu imamı herhalde diyanet de unutmuş olmalı ki 30 yıl o camide görev yapmış.
Cemaat, sevmediği halde günde beş defa imamın arkasında namaza duruyor, namaz sonrası görüyor, bir sonraki gün yine aynı şekil devam ediyor.
30 yıl sonra cemaatin canına tak etmiş olmalı ki, Müftülüğe isyan bayrağı çekmişler; “Biz bu imama mahkûm değiliz” diye...
Müftülük de 30 yıl sonra imamın “işe yaramadığını” anlayıp, bir başka cami cemaatini cezalandırmış(!)
Emekli olmak da işine gelmediğinden, imam bu defa başka cami cemaatini isyan ettirene kadar görev yapmış...
***
Birkaç yıldır “vekâletle” yönetilen okulları ve bazı kurumları ben de herkes gibi izliyorum.
Kuru bir binayı, “bilgi dolu” bir bina haline kısa sürede getirenler, öğrencilerin ve öğretmenlerin “Gönlünün Fatihi” olanlar, vekil olduklarına bakmaksızın öğrencilerin çok iyi derece almasına, güzel okullar kazanmasına neden oldular...
Nasıl aldıkları bilinmez ama “fi” tarihinde, “dayısına” güvenerek aldıkları “asaleti” “anasının ak sütü” gibi “helal” sanan idarecilerin okulu ise resmen dökülüyor, eğitim yerlerde sürünüyor.
Şimdi vekiller, “asiller geliyor” denilerek “marş marş” eski okullarına gönderildi...
30 yıldır adeta koltuğuna gömülenlerse daha sıkı sarılmaya başladı, Temmuz’da bir başka okulun başını yakmak üzere bekliyorlar...
Yeni asillerin ne yapacağı şimdilik belirsiz, belki daha da başarılı olurlar. Peşinen karar vermek yanlış olur.
Ama kısa sürede bazı okulların yerlerde sürünen dereceleri ve okullarının durumu göz önüne alındığında, “keşke bütün asiller bu vekiller gibi olsa” demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Kısaca sorun vekil-asil ayrımında değil, sorunun kaynağı görevi layık olana vermede...
Siz istediğiniz kadar dedikoduların önünü keseyim diye yeni yeni uygulamalar ortaya koyun, “beş kuruşluk bir fayda getirmeyen” idareciler vekil olsa ne olur, asil olsa ne olur?
Yanılıyorsam bugünlerde sosyal paylaşım sitesi olan Facebook’ta “Müdürümüzü geri istiyoruz” gruplarındaki artışa bir dikkat edin...
O zaman “vekil”in asilden daha iyi iş yaptığını anlayıp, “bu işte bir yanlışlık var” dersiniz.
Zaten asil, asilliğini bilse vekile ne gerek var?
Naif Karabatak
8 Şubat 2010
0 Yorumlar