*...onunla birlikte ıslanmak varken; yalnız, arabaya yürüdüm. Bin tane hayalle birlikte...Üstelikte günlerden cumartesiydi...
...
Sahi ne çok cumartesi vardı ona dair. Onu görmediğim bir günün adı yoktu, onu düşünmediğim bir gün de yoktu ya, en çok cumartesiydi nedense. Gördüğüm her günse sadece cumartesi. Adını sorsam cumartesiye çıkıyordu yolum. Cumartesi’nin o olmadan bir adı yoktu.
Yeni bir gün icat edelim demiştim bir keresinde ona, tüm kaçırdığımız günlere inat, sadece bizim yaşadığımız, adını sadece bizim bildiğimiz bir gün. Bizim tek bir günümüz var zaten, bizim olan, bizim olduğumuz tek bir gün, bırak tadını çıkar sadece, demişti usulca kulağıma. Ve bunu da ikimizden başka kimse bilmiyor, yetmez mi...
Ne çok cumartesiye sığmıştık düşlerimizle, ne çok gerçeğin içinden geçmiştik. Ne çok gerçek bizden geçmişti, her seferinde bir iz daha bırakarak içimizde. Mesela en çok cumartesileri konuşurduk; biraz ondan biraz bundan oldukça hayattan ama çokça aşktan...Aşk cumartesiydi bizim için. Cumartesi aşkın içinde...
Sonra bir gün noktası konmamış bir cümlenin ağırlığı ekleniverdi. Gelip de konuverdi tüm yaşananların üzerine. Her gün gibi oluverdi birden cumartesi. Herkes gibi, herşey gibi...O benden geçiverdi sessizce. Aşk cumartesiden gidiverdi.
*Bazen bir hikayeyi bitirdiğini düşündüğün bir cümlede başka birine ait başka bir hikayenin başlangıcı saklı olabilir. "Zamanı Eskimiş Bir Mektubun Satır Aralarından..." adlı yazının son, benim hikayemin ilk cümlesinde olduğu gibi...
Teşekkürler buraneros...
Görsel: Deviantart
0 Yorumlar