Elin oğlu öyle şeylerden para kazanıyor ki kafayı yersiniz. Eften püften sorunlar icat edip, sonra da bunların çözümleri için dünya kadar para harcattırılıyor insanlara. Tabi bu tip sektörlerin hedefinde kadınlar 1nci sırada. Olmazsa olmaz müşterilerin başında zaten kadınlar var. Hani bi asparagas vardır "kanserin çaresi bulundu ama ilaç firmaları engel oluyo" diye. Sanki "özenti"nin çaresi bulundu da "kanser"inki eksik kaldı... İşte o hesap, ver gazı, ver gazı.
Diyet reçeteleri, selüloit kremleri, makyaj malzemeleri, estetik ameliyatlar, liposection vs vs.
Resmen bir sanayi kolu olmuş durumda kadına hitap eden her şey. Eskiden hazır giyim sektöründe de çalıştığım için biliyorum. Bizim garson boy çocuk giysisi dediğimiz şeyler bir şekilde moda diye, malzemeden çalınıp kadınlara satılıyor artık. Biraz daha etinizi budunuzu göstereceksiniz. İpten, kumaştan çal, yarı fiyatına mal et, iki misline sat. İşin kârına bir bak...
Kadınlar ise buna dünden razı. Ayakkabının topuklusu makbul. Oysa tüm tıp doktorları topuklu ayakkabıların bir işkence aracı ve ayak, parmak deformasyonuna yol açtığını söylüyor. Peki, kimin umurunda? "Hiç kimsenin." Çünkü Albert Einstein’ın de dediği gibi "imaj bilgiden önemlidir". Aksini iddia etsek de işin pratiği bu minvaldedir.
Biz erkeklerin bağıra çağıra ağlaya sızlaya yaşadığımız bir "sünnet"i saymazsak; bir çok kadının güzelleşmek uğruna göze aldığı işkencelere katlanabilmemiz mümkün değil. Mesela kafama silah dayasanız bana ağda yaptıramazsınız. Daha ne diyeyim. Oysa kadınların sanılanın aksine "acı ve ağrı" eşikleri erkeklerden çok yüksek. Belki tüm bunların altında beğenilme dürtüsü yatıyor ama olsun. İşin gerçeği bu. Roma ve gladyatör filmlerini saymazsak, "bacak kılı" biz erkeklerin vazgeçilmez aksesuarı...
Hemcinslerimiz dünya üzerinde hâkimiyetlerini kurarken, bir şekilde sistemi iyi oturmuşlar. Kadınlar da ikinci sınıf vatandaşlık işini gönüllü kabul etmiş. Bazı alanlardan bilerek ve isteyerek çıkmışlar. İşte yönetim de bunlardan birisi. Çünkü yönetim "salt kaporta" ile olmuyor. Boya ve cila ile geçiştirilemiyor. O zaman ya erkeklerin dünyasında mücadele ederken erkekleşeceksiniz ya da kolay yoldan "kaporta"yla işi götüreceksiniz.
Hoş, canım dünyamızda erkekler de bi şekilde afyonlanınca, yöneticiler zahmetsizce iktidarı elinde tutuyor ama bir kadının yönetim kademelerinde yükselebilmesi için sadece bilgili olması yetmiyor. Erkeğin becerisi dışında sadece saçını tarayıp, temiz gömlek giymesiyle doldurabileceği bir koltuğu, kadının doldurabilmesi için, zekâsının yanında, alımlı olması da, bakımlı olması şart...
Bu düşünce genel kabul görünce de haliyle, sektör kendiliğinden oluşuyor. Beğenilmek ve daha güzel olmak adına kadınlar olmadık zahmetlere girip, olmadık masraflar ediyor. Bir zamanlar hatunun biri bana "Kızlar kendi aralarında bana dünya güzeli der" demişti. Bendeniz ise Anadolu'nun bağrından kopup gelen kromatik:)bir adam olduğumdan pat diye "Hadi bee..." diyerek çam devirmiştim.
Ancak diğer kızların resimlerini de görünce, o arkadaşa hak verdim ve sözümü geri aldım. Hani "Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler" diye bir laf vardır, o hesap. Uçan kuşun kanadını kırmamak lazım. İnsan "hissettiği" abukluktadır bence.
İşte kadının kadınla çekiştiği, kapıştığı ve inanılmaz gizli bir savaşı yaşadığı şu ortamda ne yazık ki tecelli "kaportası düzgün olandan" yana. Hem zeki, hem alımlı olamıyorsanız birini seçmek durumunda kalırsınız. Erkek beğenisi de, ne yazık ki "Zekâ" ya değil "Kaportaya" yönelik olduğundan kazanan "aptal ama güzel görünen" olabiliyor. Hatta, bazı uyanıklar bilerek ve isteyerek aptalı oynayabiliyor.
Eee. denge de kaportanın lehine bozulunca, haliyle bu tür insanlara hitap eden sektörler de kolayca deve yüküyle para kazanabiliyor. Ne diyelim; Aklınız, fikriniz nerede olursa olsun, kaportanız yerinde ve güzel olsun...
1 Yorumlar
hem gülümsetti hem düşündürdü..