"Her kahve aynı tadı taşımaz... Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona göre değişir...
Sahilde oturduğun rüzgarlı bir sonbahar günü, en sevdiğin dostun ağlarken içtiğin kahvenin tadı kederlidir... Kahve telvesine yüreğinin acısı karışır...
Bir pazar öğle sonrası annenin "hadi bir kahve yap da içelim" dediği kahve huzurludur... Köpükler annenin göz bebeklerine yansır... Dudağının kıyısında kalan küçük bir gülümsemedir...
Bir gece vakti zil zurna sarhoş birinin içtiği kahve düşülen kuyudan çıkma çabasıdır... Koyu kıvamlı kahverengi bir ipe tutunur çıkarsın... Çıktığın an uyuyakalırsın... Ferahlıktır...
Dostlarla içilen kahve neşedir... Kahkahalar köpüklerin üzerinde yüzer...
Tek başına gece vakti balkonda içtiğin kahve yalnızlıktır... Acıdır tadı... Ama garip de bir keyfi, lezzeti vardır...
Baban için yaptığın kahve sevgi doludur... Çay bardağında, az şekerli... Kahve gibi görünmez sana... Ama sıcaktır, dumanları tüter ve kokusu büyülüdür...
Beklemediğin bir anda sana uzatılan kahve başkadır... İçini ısıtır insanın...
Yorgun olduğunda içtiğin kahve hafifletir seni... Kendine getirir, unutturur günün ağırlığını...
Kahve aynı kahvedir belki... Köpüğüyle, rengiyle, dumanıyla aynı kahvedir... Ama içilen kahveler ruhunun süzgecinden geçer ve tadları değişir... Her kahve aynı değildir bu yüzden..."
Onu yazdığım zamanı çok iyi anımsıyorum. Bir öğle sonuydu. Annem, erkek kardeşim ve ben kahve keyfi yapmış ve kahve üzerine konuşmuştuk. Kaç kez ve kimler için kahve yaptığım aklımdan geçerken düşündüklerimi yazmaya karar vermiştim. Kardeşim içtiğimiz kahvenin fotoğrafını çekmiş ve ben de o fotoğrafı yazıya iliştirmiştim.
Zaman geçti ve bu yazı defalarca mail olarak gönderildi bana. Hatta başka bloglarda, forumlarda sayısız kere rastladım. Ve elbette bir tanesinde bile kaynak gösterilmiyordu ki kaynak gösterilse o kişiyi gidip alnından öperdim. İşin komik yanı Milliyet Blogda kendi yazımı çalmakla bile suçlandım. O zaman çok öfkelenmiştim ama şimdi düşününce gerçekten tam bir komedi gibi geliyor.
Bunu gerçekten çok merak ediyorum. Neden alıntılanan yazılar ve fotoğrafların kaynağı yazılmıyor? Bu, bu kadar zor mu? Bir mail zinciri başlatıyor biri ve maili alanlar elbette bilmiyorlar yazı kime ait. Bu nedenle belki onları suçlamak doğru değil. Zaten bir suçlu da aramıyorum. Derdim sadece birinin kelimelerinin bu şekilde sanki kendilerine aitmiş gibi rahat ve umursamazca kullanılışının mantığını anlamaya çalışmak. Elbette bunun bir mantığı varsa.
Bu eski yazı üzerine bu kadar laf nereden mi çıktı? Az önce bir başka yerde daha gördüm yazıyı. Elbette kaynak belirtilmiyordu. Ve tek kelime bile yazmadım o kişiye. Çünkü ben gerçekten bıkıp usandım kendi kelimelerimi başkalarının kelimeleriymiş gibi görmekten...
RESİM: Victor Gabriel Gilbert
NOT: Bu yazıyı 30 Mart 2009 tarihinde kendi blogumda yayınlamıştım. Gündem yine yazılarımızın başkaları tarafından kaynak belirtilmeden alınması olunca yeniden yayınladım.
1 Yorumlar
herşeyin korsanının olduğu bir ülkede yaşarken çok da şaşırmamalı aslında yazdıklarımızı bir yerlerde görmek,herkesin birşeyler çaldığı bir ülkede yazıları çalmak sanırım kimseye ayıp bile gelmiyor...