Banner

Biz eskiden, su içerdik testiden

Merak etmeyin, “bizim zamanımızda..” diye başlayan hikayeler anlatmaya niyetim yok. En azından kendimi o kadar yaşlı saymıyorum.

Orta yaşımı da hesaba katarsanız “biz eskiden” diye başlayan yakın zamana ilişkin tespitlerimin olacağına kuşku duymamak gerekir.

İşte “Biz eskiden, su içerdik testiden..” derken de çok uzak olmayan zamanlara doğru yolculuk yapalım, hafızanızı tazeleyin…

***

Eskiden iktidarda olanlar, halkın menfaatine yönelik pek iç açıcı şeyler düşünmediğinden olmalı ki, sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler sürekli hükümeti bombardımana tutardı…

Öyle ki, etkili STK’lar, hükümeti devirmeye varacak kadar sert açıklamalar yapar, taşlar bir anda yerinden oynardı.

Çünkü hükümetler kendi siyasi iktidarlarının devamı, yandaşlarının menfaatine olan işlerin altına imza atarlardı.

Özgürlük gündemlerinde olmazdı. İşkenceyi önlemeye çalışmaz, hak ihlallerinin en aza indirilmesi için çabalamazlardı. Modernleşme, batıya entegre.. gibi birbirinden önemli konular da hükümetlerin değil, STK’ların ve muhalefetteki partilerin gündemindeydi.

Sadece bunlar mı, vatandaşın gündeminde de hak ihlalleri vardı…

Bu nedenle STK’lar ve muhalefet partileri demokrasi için olmazsa olmazdı.

Çünkü bu kuruluşlar daha fazla demokrasi, daha güzel demokratik bir ortam, hak ihlallerinden arındırılmış kurumlar, kuruluşlar ve dolayısıyla da huzurlu bir toplum özleminin hayata geçmesini arzularlar, bunu da yüksek sesle dillendirirlerdi…

Yanlış yorumlanan tarihimiz de STK ve muhalefetin gündemindeydi…

Katliamlar, yanlış anlatılan tarih bilgisi sürekli sorgulanır, devletin halka zulmetmeyeceği söylenirdi…

Hükümetlerin bütün bu gerçekleri gizleme hakkının olmadığı, koltuğa oturunca devletçi kesilmeleri eleştirilirdi.

Yasadışı oluşumlar bu nedenle büyük tepki çeker, terör örgütlerinin devlet içinde kümelenmesi eleştirilirdi.

Bu nedenle STK’lar ve muhalefet partileri demokrasinin vazgeçilmez unsuru sayılırdı, öyleydi de zaten…

***

Bütün bunlar eskide kaldı…

Şimdi roller değişti…

Halkın faydasına olan şeyleri STK’lar (bazısı ama) ve muhalefet partileri değil, hükümetler istemeye başladı…

Hak ihlallerini orta yere koyan hükümetler artık…

Geçmişi sorgulayan, yanlış yazan tarihi düzelten, bize“cici” diye belletilenlerin katliam olduğunu gözler önüne seren hükümetler olmaya başladı…

Devlet içinde kök salmış terör örgütleri en zor günlerini şimdilerde yaşıyor…

Birer birer kirli çamaşırlar ortaya dökülüyor, çirkin suratları görmeye başlıyoruz…

Sadece şimdi değil, bundan yıllar önce bile meydana gelmiş faili meçhuller, siyasi cinayetler, işkenceler, hak ihlalleri, demokrasi dışı davranışlar tartışmaya açılıp, “halkın hakkının yenmesi” sorgulanıyor…

Bütün bunlara STK’ların ve muhalefet partilerinin destek vermesinden daha doğal bir şey olmaması gerekirdi…

Ama o da ne?

Ne Avrupa Birliği, ne terör örgütleri, ne demokrasi dışı oluşumlar, ne hak ihlalleri, ne cuntalar, ne darbeciler, ne de tarihi çarpıklıklar konusunda ses çıkarması gerekenler, devletçi kimliğe bürünerek savunmaya geçmiş…

Hükümetse bütün pisliklerin temizlenmesi gerektiğini söylüyor…

Roller değişmiş, kimlikler karışmış, doğruyla yanlış ayrıt edilemez hale gelmiş…

Eskiden halkın aleyhine çalışan hükümetleri devirmek için “ültimatom” yayınlayan koca STK’lar, şimdi “cuntacıların cirit atması, terör örgütlerinin hayatını devam ettirmesi” için ültimatom yayınlamaya başladılar…

Eskiden muhalefet partileri “huzur ve barış ortamı” isterken, şimdi “savaş ortamının devamı” için canhıraş bağırıyor…

“Demokratik açılım yapmayın” diyorlar…

“Ergenekon’a karışmayın, darbe planı yapanlara el atmayın, cuntacıları üzmeyin, eskiden olan katliamları karıştırmayın ve bırakın analar ağlasın, evlatlar ölsün, kadınlar dul, çocuklar yetim kalsın…”

“Bırakın” diyorlar, “ülke kaosla yaşasın, bütün komşularıyla düşman olsun, batıdan uzaklaşıp, doğudan kaçınsın yapayalnız bir başına kalsın…”

Bütün bunları söyleyenler halktan yana olan, halkın çıkarını düşünen, millet odaklı çalışan STK’lar ve muhalefet partileri…

Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Naif Karabatak
24 Kasım 2009

Yorum Gönder

0 Yorumlar