Banner

"Alın Verin"

Televizyon reklamlarında artık kelli felli ekonomi profersörleri, eski Merkez Bankası Müdürleri, ekonomi yazarları rol almaya başladı. Alın verin diyorlar.
Ne alırsanız alın; sakız alın, oyuncak alın, çicek alın ne olursa olsun yeterki alın. Cebinizdeki parayı verin.
Gerçi para ile alışverişte kalmadı pek; kredi kartı var sadece şimdi. Bölece bozuk para derdide yok, bozuk para olmayınca parayı yuvarlama da tarih oldu.
Bozulan para değil artık cebimizin ayarı.
Yuvarlanıp gidende kişisel bütcemiz.
Ama siz yinede boş verin ekonomimizin size ihtiyacı var "alın verin"!
Çırt yapın kredi kartınızla önce ekonominin ağa babası banka kazansın, sonra sırasıyla büyük marketler, holdingler.
Hatta bir alışverişte bilmem kaç kere vergi vereceğiniz için devlette.
Görüyorsunuz ya; bu büyük bankalar, dev holdingler hatta devlet bile bizim paramızla ayakta duruyor.
O duygu sömürüsüne de kanmayın. Bu işten ne eline diken batan çiçekçi ne fırıncı nede çiftçi bi şey kazanıyor.
İşin kaymağını götüren başkaları.
Televziyona çıkıp rol kesenlerde bunu çok iyi biliyor zaten. Şimdiye kadar kimin borusunu çaldıkları da meydanda.
Amaç o borunun nefesi kesilmesin. Değirmenin suyu akmaya devam etsin.
Senin kredi kartların patlamış kimin umurunda. Sen yeterki "ver".
SAVAŞ derler, TERÖR derler VATAN derler; sen kan verirsin, can verirsin.
Kriz derler yine senin kapını çalarlar "ver "diye.
Bu millet senlerce hep genel verici oldu.
Almayı bilmediği için, almayı istemeyide bilmedi.
Çünkü hep vermek üzerine eğitildi.
Ver...
Ver...
Ver...
***
Basit bir düz mantıkla bakacağız krize şimdi.
Bir kişisel bütce yapmamız gerekirse.
Aylık kazancımız belliyse. Yani gelir belli.
Oturmuşuz masanın başına bu parayı bir ay nasıl kullanacağımızı hesaplıyoruz.
Önce zorunlu ihtiyaclarımızdan başlarız dimi!
Herkesin zorunlu ihtiyaç sıralaması farklıdır ama birbirine benzer yinede.
Kimisinde kira önceliklidir, kimisinde yiyecek içecek.
Hatta artırabilen varsa; hani zor günler için bir iki kuruş kenarda dursun deriz. Dünyanın bin türlü hali var.
İşte şimdi geldik zurnanı o meşhur zart dediği yere.
Eski banka reklamalarını hatırlayanınız varmı?
Eskiden banka reklamlarının çoğu tasarruf üzerineydi.
Çocuklara varıncaya kadar tasarruf düşüncesi aşılanamya çalışırlardı.
Eskiden bankalar "KUMBARA" hediye ederlerdi.
KUMBARALI reklamalar olurdu eskiden.
Faizden bile bahsederken bankalar; senin paranı yatırınca sana ne kadar faiz vereceğini anlatırdı reklamlarda.
Şimdiyse hep ödeyeceğin faizden bahsediyorlar.
Kredi kartı faizi, otomobil kredisi faizi, tüketici faizi, evlenme faizi, ev kredisi faizi, evini yenilenlerin faizi, ev hayal etmenin bile faizi çıkacak yakında rüyalarımıza, hayallerimize hükmedebildikleri zaman...
Aman ha, sakın tasarrufu aklınızdan geçirmeyin siz sadece "verin"
Unutturdular zaten o kelimeyi.
Haydi bi deneme yapın küçük bir çocuğa "kumbara ne demek? diye bi sorun.
Kaç çocuk yatın verebilecek.
***
Aklımızı, sağduyumuzu kullanalım artık bu işe bir son verelim.
"VERMEYELİM"
Oyuna gelmeyelim...
"VERMEYELİM"
Manipulasyona gelmeyelim...
"VERMEYELİM"
Tüketim gazına gelmeyelim...
"VERMEYELİM"
Sen merak etme; çicekci ile fırıncıya bi şey olmaz onlara.
Şimdiye kadar olmadı,
Başlarının çaresine bakarlar.
Yeterki "ONLAR" bizi düşünmesin...
Çünkü "ONLAR"sadece vermek gerekince bizi hatırlıyorlar.
Siz siz olun "VERMEYİN"



Yorum Gönder

0 Yorumlar