yolculuk başlayalı çok oldu ama miskin hamurundan mamül ankara'lı bu bünye, ancak bergama'da edinebildi müze kartını.
ayvalık - cunda'da yazlık var, cümlesiyle yedigöller'e çadır atalım diye başlayan tatil planları bambaşka bir yön çizdi. aldık sırt çantalarımızı, düştük yollara.
2.5 saatlik mesafede ne kadar ören yeri varsa, her birinin kahverengi tabelası önünde hatıra fotoğrafları çektirerek tozu dumana kattık. akşam rakı sofralı, gündüz güneş altında sütunlar arasında koşuşturmalı kısa bir bayram tatiliydi bizimki. doyamadık. şayet işsizliğim olmayan paşa dedemin kalmayan mirasıyla da süslenseydi, dolaşırdım reklamlarda cangır cangır anlatılan 300den fazla müze ve ören yerini, ama yok işte.
öğrenciyken çok gezerdim, müzeler, sergiler... ağaç altlarında soluklanıp yarım litrelik pet şişelerden su içerek, şimdi nereye, planları yapardım. eski duvarlara dokunup, yaşanmışlıkları hissetmeye çalışırdım. ne değişti yaşımdan başka, nereden peyda oldu üzerime dökülen ölü toprağı? nerede kaybettim görme isteğimi bilmiyorum. elimdeki tek cevap hayatıma yeni dahil olan arkadaşlarla yitirdiğim ben'i tekrar bulduğum. bir de hayatımın en iyi tatilini geçirdiğim, 4 günle sınırlı kalsa da.
0 Yorumlar