Banner

CAM TAVAN

CAM TAVAN




İslamın beş şartından biri olan oruç tutma mevsimine, aylardan en faziletli ve hayırlısı Ramazan’ a ulaşmanın sevincini yaşamaktayız. Recep ayıyla başlayan üç aylar, Şaban ile devam ederek, yüce Allah’ımızın kutsal kitabı Kuran-ı Kerimin onda indiği mübarek Ramazan ayına bir kez daha ulaştık. Bu manevi havayı bir kez daha yaşabileceğimiz için Allah’ımıza şükürler olsun.



Ramazan ayında islamın şartlarından biri olan oruçlarımızı tutacağız. Teravihler kılacağız. Yine islamın şartlarından biri daha olan zekat genellikle bu ayda verilir. Zikir ve tesbihatların sesleri bu ayda semaya bolca yükselir. İftar çadırları kurularak fakirlere iftar ve sahur yemekleri tattırılır. Diğer aylarda ve zamanlarda cemaat fakiri olan camiler rahmet ayı ramazanda dolar taşar.



Buna rağmen zihinlerinde engelleri olanlar vardır. Gerek aileden gelen alışkanlıklardan, gerekse toplumun ve çevrenin etkisinden bize dayatılan davranışlara kadar sebeplerle işin ciddiyetini kavrayamadığımız aşikardır. Tepemizdeki cam tavanın ötesindeki hakikatleri düşünüp, zamanında gaflet uykusundan uyanmayı başaramadığımız aşikardır. Yada uyansak ta bir şeyler yapmak için kafa yormadığımız aşikardır. Ramazan da biraz olsun gafletten uyanır gibi oluyoruz.



Şükürler olsun ki; ramazan da kazandığımız güzel hasletler ve Salih ameller bizlere huzur verir. Bizleri rabbimize yakın hissettirir. Ama ramazan geçince eski hastalıklarımız , hatalarımız ve ramazanda kurtulmaya çalıştığımız illetlerimiz her nedense bizi yine yakalayıveriyor. Galiba bu imanların zayıflığından olsa gerek, olsa gerek filan desek de tamda bundan ileri gelmektedir. İşte bundan dolayı ramazanda def etmeye çalıştığımız illetlerimiz sonra yine bize musallat olur. Sızıntı halinde de olsa bize musallat olurlar. Çok az kişi başarabilir tamamen def edebilmeyi.



Bir çoğumuz tekrar güzel ameller ile donanabilmek için bir daha ki ramazanı bekler. Bir kısım aklı evvel de altmışlı yaşlara gelmeyi bekler. Ama ölüm denen hakikatte hep ökçemizde bekler. Hiç görmeyiz ve görmek istemeyiz nice sabi bebekler cam tavandan erken yaşta geçer. Yoksa beklentilerimizi gerçekleştirecek senetlerimiz mi var. Gamsız ve kasvetsizce yaşamaya devam ediyoruz. Bir çoğumuz ah vah diyemeden, yaptıklarımızdan ve hatalarımızdan pişmanlık duyup hakikate dönme fırsatı bulamadan göçüp gitmiş olacağız.



Durumu kabullenen ve kalbi mühürlü olanlar için, tepesindeki ve ufkundaki camdan tavanı göremeyip, onu zaten olması gereken bir şeymiş gibi, hep öyle imiş ve hep öyle kalacakmış gibi görenler için zaten sorun yoktur. Böyle düşünen ve gören mütevekkil yapıdaki imandan yoksun insanlar için sorun zaten yoktur. Onların hayatla ilgili cevapsız soruları yoktur ve olmamıştır da zaten. Allah kalplerine hidayet vermez ise hiçte olmayacaktır. Onlar gerçeği bahsettiğimiz ama idrak edemedikleri cam tavanın arkasına geçince anlayacaklardır.



Onlar için şimdilik hiçbir sorun yok. Yine onlara göre hiçte olmayacak. Sorun o camdan tavanı, ardını görmediğimiz geçidi kalp ve beyin gözünü kullanarak baştan görenler için hep vardır. Baştan göremeseler de sonradan fark edip basiret gözü sonradan açılanlar için de o andan itibaren başlar. Basiret gözü sonradan açılanlar, geçen zamana üzülmek bir yana, bundan sonraki yaşamlarında hep o camdan tavanın getirdiği kısıtlamaları nefsi emareleri de tüm hayatına yansıtır. Basiret gözünün açılmasıyla üstündeki üstünde ki ve ufkundaki cam tavan kalkmıştır artık. Ama zihnindeki engelleri yıkamaz. Nefsi emareye hakim olmak, onun vesveselerine ayak diremek zordur. Bunu çok az kişi başarabilir.



Zihinlerdeki engelleri yıkmayı başaramasak ta, kötülükleri ve Allah’ a itaatsizlikleri emreden nefislere hakim olmayı başaramasak ta, onları çocuklarımızda görmek istemeyiz. Hiç olmazsa Allah’ ın hoşnut olmayacağı amel ve davranışlardan onlar uzak olsun isteriz. Laki zihinlerde ve yaşantılarımızdaki kötü amel ve davranışları, düşünce ve söylemleri tanıyın onlardan kurtulmayı, onlarla başa çıkabilmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Çocuklarımıza da öğretmemiz gerekiyor. Çocuklarımıza ve gelecek nesillere aynı sıkıntıları yaşatmamak adına mutlaka bunları başarabilmemiz gerekiyor.



Sağlıklı bir toplum, sağlıklı bir ailede başlayıp sağlıklı bir çevre de devam ettiğine gör, çocuklarımızın tepesine ve ufuklarına Allah ‘ın cam tavanından başka tavanlar koymadan, başkalarınca konulanları da fark edip tedbirli davranacak yapıda ve karakterde olmaları için çaba harcayarak geçirmeliyiz zamanlarımızı. Önce kendimizden başlayarak zihinlerdeki engellerden davranışlardaki arızalara kadar düzeltme yönünde adımlar atmalıyız. Aynı şwkilde çocuklarımız, aile fertlerimiz ve çevremiz içinde güzel örnek olduğumuz gibi güzellikleri tavsiye etmeliyiz. Yetmediğimiz yerde bu konu da bize verecek merhemi olanlardan yardım alarak bir şekilde engelleri aşmalıyız.



Topluma güçlü, dirençli, bilinçli, sorgulayan, haksızlığa baş kaldırabilen, haklarını bilen nesiller yetiştirmeliyiz. Kızgın kumlara yatırılıp üzerine taş bastırılsa bile dönmeyen Bilal-i Habeşi gibi, Yaser bin Ammar ve Sümeyye gibi dinine bağlı nesiller yetiştirmeliyiz. Devletine sahip çıkan ve milletini seven ama kafatasçı olmayan bireyler yetiştirmeliyiz. Devletimizin, milletimizin huzur içinde yaşamasını istiyorsak bunu başarmalıyız. Yatandan ötürü yaratılanı sevmeyi öğrenmeliyiz. Kalp gözlerimizi açmalıyız. Yoksa hakikate ve ebedi saadete başka türlü ulaşamayız.



Mevsim yol bulma mevsimi. Aylardan ramazan. Minarelerden bir başka yükselir ezan. Gelip bir daha bırakmamak üzere uyalım bu davete. Erelim hep birlikte hidayete ve ebedi saadete.



Naçizane ben hayırlı ramazanlar dilerim. Bir başka yazı da buluşmak dileğiyle hoşça kalın.





Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü  / Dursunbey



Yorum Gönder

0 Yorumlar