Banner

birine yazabildiğim güzel şeyler (III)


"little miss sunshine" filmini izliyoruz benim 19 gösteren 94 lü kuzenimle =) güzelliğini kıskandığım bir kaç kişiden biri
filmi izlemediysen mutlaka izle =) böyle absürd karakterlerin oynadığı absürd filmlere bayılıyorum =)

aslında içim böyle bir fena anlatamam sana! az önceki mesajım dalgnlıkla yarım geldi sana
belki çok da sikinde değildi ama yolladığım mesaj umarım sıkkınsan daha da sıkmamıştır Canını çünkü ne bileyim ya :( uyuyosundur diye atamıyorum da mesaj filan :(

biraz da yılışıyormuş gibi görünmek istemiyorum, ciddiyim yılışsaydım haberin olurdu =) benimkisi sevdiğim bir insana olan çabam

ne çabası dersen

yani ben sevmiyorum böyle sevdiklerimle aramda en ufak bir pürüz bile çıkmasını... o yuzden sadece...

of CaN
:s


gelelim bugünkü yazına....

sana yanlışlıkla attığım mesajı az çok hatırlıyor musun ben izindeyken? o mesaj normalde cancan'a gidicekti benim en büyük kuzenim kendisi

kanki gibi bişe =)

orada kardeşim ve manitası arasında bunaldığımda denize de giremediğim saatlerde sahile uzak kurduğumuz şemsiyenin altına değil de direk denizin ucu ucuna ayağıma değebileceği yakınlıkta oturup kumlara çizimler yapıyordum ben neler çiziyordum, bir zamanlar deli gibi sevdiğim adamın ismini soyismini yazdığım kumlara artık elifle geleceğimin hayallerinin planlarını çiziyordum
3 tarafı denize kıyısı olan iki villa, ortalarında bir havuz vb..

orada oturup onun çocuklarının sayılarını isimlerini vs planlıyorum, benim evlenmemiş halde kaç çocuk evlat edebileceğimi düşünüyorum, elif iç mimar olmuş ya da dekoratör olmuş ikimizin evini farklı farklı dizayn ediyor filan...

bu şekilde geleceğe bakmak benim hoşuma gidiyor

aslında şimdiye kadar çoktan ve defalarca öğrendim ben

kurduğumuz hayallerin gerçekleşmediğini

ama

an itibari ile hissettirdikleri ile yetiniyorum işte

çünkü hayatta haz alabildiğim çok ciddiyim başka bir tek güzel müzikler kaldı....... bu kadar fazla kişiyle muhabbet ya da eylem babında deneme girişimlerinde bulunmam tamamen deneme amaçlı hala bi bok hissetmiyorum =)


seni tanıdığım kadarı ile senin geleceğini kuracak olsam sana ilk yazımda bahsettiğim gibi bir ortamda çarpardın gözüme... muzurluğun gözlerinden taşıyor ama öyle olgunlaşmışsın ki oturuşunda bir ağırlık var mesela
uzaktan uzaktan kestiğim kadarıyla kendime diyorum ki: "belki de ortam ve alkolun etkisi ile bu kadar ağır görünüyordu"

ama masanızda çok fazla kahkaha olmaması, hele de dişi olmaması bu fikrimi destekliyor - aksine çürütüyor da...



tipinde bira sever bir tip yok, ama çözemiyorum votka mı şarap mıdır tercihin başkası mıdır..

elinden sigaran düşmüyor ama görünürde bir öksürük vb sorunun yok

çok hafif bir göbeğin var ve yanakların çok fazla olmasa da dolu dolu

öyle ki "yanında olsam nasıl sıkıştırırdım" diyorum kendi kendime

gülümsememi sağlıyorsun daha tanımadan , öyle 2-3 mtre mesafeden hiçbir şey yapmadan hem de

yanına yaklaşacak olsam gözlerinin kızarmış olduğunu göreceğimi düşünüyorum mesela

uzaktan nasıl görünüyorsun biliyor musun, çok genç çok da diri ama dediğim gibi belli bir vakurluk var üstünde

parmaklarında gözlerim

parlak bir metale rastlamaktan korkuyorum


aslında kafamın güzel olmaması gerekirken gerek havadan gerek denizin sakin şırıltısından

gerekse belli belirsiz farkedebildiğim gamzenden kaynaklı bir mahoşluk var üstümde

oturduğum yerde kalakalıyorum kesinlikle senden yaklaşmanı beklemeden.. farketmediğinin farkındayım varlığımı bile, bırak saatlerdir seni izlememi...

en sonunda usulca kalkıyorsunuz, teker teker dağılıyor senin arkadaşlarından arabası olanlar, sen bir arkadaşınla kalıyorsun geride

onların ayrılması ile siz de başlyorsunuz yürümeye....


evet ne yapayım

peşinden geliyorum

ama gecenin bu saatinde koynuna girecek bir bekleyenim yok ne de olsa... biraz da merak işte...

yol boyu da sessizce yürüyorsunuz, aranızda espri yapılmasını beklerdim ama bırak espriyi aranızda kelimeler bile geçmiyor.. öylece yürüyorsunuz içimden kurmaya başlıyorum acaba hangisinin ne derdi var diye

üzerine o mahmurluk hiç mi hiç yakışmıyor bunu söylemek istiyorum sana ama ne mümkün..

ayakkabılarımı bile çıkardım beni farketmemeye devam edin diye...



en son senin arkadaşın da yanından ayrıldıktan sonra sen ve bir kaç metre arkanda ben öylece yürüyoruz

kulaklarımda fransızca bir şarkı çınlıyor, söylemeye başlıyorum dönüp bakıyor yoluna devam ediyorsun...

ne umursamaz bir insansın sen ya?! =)


5 dk bile sürmüyor bu sefer yol, sen bir bahçenin kapısından giriyorsun, bir golden retriever karşılıyor seni bahçede, uykudan yeni uyanmş ama kuyruğunu büyük bir sevinçle karşılıyor

suyunu kontrol edip içeri giriyorsun... bir sigara yakıp oturuyorum caddenin karşısındaki bir ağacın altına,

arkamdaki ıhlamurların kokusu altında boş bahçeni inceliyorum, henüz ışık yanmadı evinde...

bahçen boş olmasına rağmen sade ve hoş... çiçek yok iki ağaç var sanırım, gerisini göremediysem mazur gör, karanlık malum =)



dışarıdan bildiğimiz çift katlı villalara benziyor aslında evin, tek farkla o da binanın ismi =) CacIK ! bu kadar marjinal bir bina ismi olabilir mi =)

gözümde bir şeyler canlanıyor, aslında canlanamıyor sadece uğraşıyorum seni farklı ortamlarda ya da daha ufak yaşlarda merak ediyorum...

tam bu sıralarda ağaçların o taraftaki ilk katta ışık yakıyorsun, turuncu bir mutfağın var!! dolaptan su olduğunu sandığım bir şişeyi alıp başına dikiyorsun, emin değilim ama,

gözlerim o kadar net göremiyor uzağı... yaşlılık bu olsa gerek tüm duyuların gitgide daha da köreliyor gün geçtikçe

oradan çıkıp üst kata geçiyorsun, sadece hissediyorum, yukarıda koridorun ya da ufak bir lambanın ışğı yanıyor,
çünkü hangi odadasın net olarak seçilmiyor sadece gölgenden tahmin edebiliyorum,

bana göre olması gerektiği gibi arka tarafta sanırım yatak odan...

sessizce iyi geceler diliyorum sana

tanımadığım

gece boyu uzaktan izlediğim

sesini bile duyamadığım adamın hayaliyle

istemeyerek ancak bolca malzeme ile iki sokak ötedeki yuvama dönüyorum...

evde biri var mıydı inan görmedim

olmasını istersen olabilir tabi ki

yaşın bile kaçtı bilmiyorum ama ben o kadar yaşlı hissediyorum ki kendimi

sanırım 30 lara çoktan girdik...

bir daha rastlaşırız elbette

gündüz gözüyle beni hatırlamazsın sen de

ben seni aynı görür müyüm, aynı cesaretle izler takip eder miyim bilemiyorum

sadece etrafındaki herhangi bir kişiye bu şekilde hissettirebildiğin için sana daha da hayran oluyorum.......


PS: filmi bıraktım, underworld e geçmiştim onu da bıraktım, cardigans albümü çalıyo sırayla tüm şarkılar - ki şu anda "and than you kissed me" çalıyor mutlaka mutlaka mutlaka dinle!!!!

nina persson - karının sesine aşığım!!!
 
istediğin hayal ettiğin gelecek nedir bilemiyorum, yazım optimistik olsun istedim ama pesimist geliyorsa sana özür dilerim

bence huzur, ve yüzünde görebileceğimi tahmin ettiklerim, yaşamanı isteyebileceğim şeyleri yaşadığını gösteriyor,,,

doygunluk ve dinginlik bırakmış çünkü görünen o ki...
geceki salak msj için üzgünüm... damarıma basıyorsun =) gayet de güzel biliyorsun da =)

umarım dünkünden güzel bir gün geçirirsin...


PS2: ayrıca, yarn konuşuruz dedin ama hep öyle diyoruz, yanında olsam diyebileceğin şeyleri aynı anda üşenme yaz yolla nolur

mail ya da msj farketmez

turkcellden beleş mesaj aldım =) rahat rahat yazabilirsin yorum ya da cvp istemezsen belirt gıkım çıkmaz

düzelmeni istiyorum sadece...

kimin için yapıyorsan yap ama nolur kendine gel...



çok çok çok büyük bir iç geçirerek istediğim her şeyi söyleyemeyerek ve acayip bir yorgunlukla diyorum ki

sağlıkla ve h u z u r ile kal ......

Yorum Gönder

0 Yorumlar