Banner

GÖLGELER VE HAYALETLER

Kendisine şair denemeyecek insanların şiilerini, yazar denemeyecek kişilerin yazdıklarını getirdiği üçüncü sınıf bir mecmuada sekreterlik yapıyordu. Saçları her daim yapılı, dudağında kırmızı ruju ile saatini hiç aksatmadan işine gelirdi. Hayatında işinden daha önemli tek bir şey vardı. Arada bir dergiye şiirlerini getiren, adından başka bir şey bilmediği o adam. Hatta işe son zamanlarda sadece onu görebilmek için geliyordu. Adam yalnızca şiirlerini bırakıyor, parasını ne zaman alacağını soruyor, sonra da hemen gidiyordu.
Bir şiir kadar yalnızdı. Bu adam bu şiirleri hangi şanslı kadına yazıyordu kim bilir. Kendisi bırak şiir yazmayı, iki kelimeyi yan yana getiremiyordu. Başkalarının yapabildiği şeyler üzerinden kurduğu, kimsenin bilmediği de bir zindanı vardı.
 
Çantasını her zamanki yerine koydu. İçinden, yoldan aldığı sandviçi çıkardı. Çay makinasına gitti. Bir bardak çay aldı. İçini bir sıkıntı kapladı. Çantasını koyduğu yer bile aynıydı. Öylesine aynıydı hayatı. Bu sessiz çığlık, bu zincirlenmiş düzen bir an onu boğdu. Acıkmıştı. Sandviçini yemeye başladı. Gözleri kapıya döndü. Adamı aradı gözleri... Gözleri bile aynı bakıyordu, aynı yerlere. Müzik açtı. Son günlerde sık sık dinlediği şarkıyı buldu, tekrar et tuşuna bastı. Bıkana kadar aynı şarkıyı dinleyecekti. Yine. Bir daha hiç dinlemeyene kadar.
 
Kapı açıldı. Bir adam geldi. Başka bir adam. Birkaç sayfa yazı bıraktı. Yüzünde lakayıt bir ifade vardı.
'Havalar da ısınıyor.' dedi.
'Evet.' dedi isteksizce. İçinden söylediklerinin suskunluğu kaldı dudağında.
'Otobüsü de kaçırdım.' dedi adam gülerek.
Ne yapsaydı yani. Hiç konuşmadan banane dedi...
'Ben de bazen kaçırıyorum. Düzen bozulunca şaşırıyor insan ne yapacağını.'
Adama neydi şimdi benim düzenimden diye iç geçirdi. Gitse bari bir an önce.
Şarkının sesini kısmıştı.
'Bu yazı çok güzel oldu. Çok içime sindi' dedi adam kıza.
'Çok sevindim.'
'Çok okunacak, hissediyorum.'
Üzüldü bir an adama. Kimse okumuyor, bunları diyecek oldu. Demedi.
'Ben patrona ulaştıracacağım. O size dönecektir.' dedi.
Adam da haklı haksız bir güven, bir huzur vardı.
'Teşekkürler. Ben de gideyim, bir otobüsü daha kaçırmayayım.' dedi.
'İyi günler.'
 
Çantasını koyduğu yere bakmadan elini uzattı. Sanki o da isyan edip kaçacak değil ya, beni kim buraya koyduysa, ben nasıl kıpırdayamıyorsam, çanta da aynı yerde duruyor işte diye öfkeli bir düşünce aldı yüreğini. Çantadan bir sigara aldı. Kapının önüne çıkayım diye düşündü, belki o gelir, kapıda karşılaşırız. Ayaküstü sohbet ederiz hatta.
Kapıya çıktı. Sigarasını yaktı. Yavaş yavaş içti. Uzattıkça uzattı. Adam gelmedi. Sigarayı yere attı. Üzerine üzgünce bastı. Masasına döndü. Aynı şarkı defalardır aynı şeyleri söylüyordu. Ne söylediğini dinlemediğini farketti.
Ya adam bugün gelmezse. Yarın cumartesiydi. Pazartesiyi beklemek zorunda kalacaktı.
Patron da gelmemişti.
Sabah gelen adamın yazısını okumaya başladı.
'Uydurma Şiirler Oteli'
Ortalarında sıkıldı. Bıraktı. Hızlı hızlı sayfaları çevirdi. En sonunda bir şiir gördü.
'Öp saçlarını benim için.'
Gülümsedi. Otobüsü kaçırdı mı acaba diye düşündü.
Şarkı bitti, yeniden başladı.
Gelen giden yoktu.
Yeni şiir yazmamıştı belli ki. Ondan gelmemişti işte. Belki şiir yazdığı kadına gitmişti. Şu an kendisi bu karanlık ofiste, çantasının bile aynı yerde olduğu masada, tüm benliğiyle onu beklerken, o muhtemelen sevdiği kadının saçlarını seviyordu.
Aynı şarkının, aynı ortasıydı. Aniden kapattı müziği.
Öp saçlarını benim için yazdı bir kağıda. Panosuna astı.
Gözleri hafiften doldu. Cama bir güvercin kondu. Yan yan, tedirgince baktı kıza. Boynunu ileri geri titretti. Her an uçacak gibi, ayaklarının yarısı dışarıdaydı.
Bu nasıl bir yalnızlıktı.
Bu kadar aynıya öyle alışmıştı ki aslında bir değişiklikte ne yapacağını bilemeyecek kadar tedirgindi. Bir güvercin de değildi ki vursun bedenini kanatlarına.
O gün beklediği o adam hiç gelmedi.
Güvercin uçtu. O adamın kaldığı odanın camına kondu.
Adam hala sefilce yatağında yatıyordu. Yerde birkaç bira şişesi, içi dopdolu bir kültablası, hala çalan bir radyo ve üzerine üç beş kelime karalanmış bir defter bir fotoğraf gibi duruyordu.
Kız mı daha yalnızdı, adam mı bilemedi kuş.
Tekrar havalandı.
Otobüsünü kaçırmış ve kendi kendine söylenen başka bir adamın üzerinden süzüldü.
Kız sigara içmeye çıkmıştı yine. Olabildiğince yavaş içiyordu sigarasını.
Belki ayaküstü konuşuruz diyordu içinden.
Yarın cumartesiydi.

Yorum Gönder

0 Yorumlar