Dün hükümet Türkiye’yi savaşa sokmak istiyor diyerek 2 Ekim
2014 de mecliste oylanan teskereye karşı çıkıp, askerin Suriye’ye ve Irak’a
geçip mazluma yardım etmesine karşı çıkanlar, saldırılar kürtlerin bölgesine
sıçrayınca yeniden teskere istiyor.
CHP lideri, şunları söylüyor: ‘Gelin askerimizin kara
harekâtını Kobani'nin kurtarılması ve IŞİD'in buradan püskürtülmesi hedefiyle
kısıtlayalım. Böyle bir tezkereyi Meclis'ten hemen, yeniden çıkaralım. Böylece
halkımızın akrabalarını IŞİD gibi bir terör örgütünün öldürmesine izin
vermeyelim. Tezkereden ülkemize yabancı asker konuşlandırma maddesini
kesinlikle çıkaralım. Onun yerine 'hava harekâtları için işbirliği
sağlayabileceğimiz' ifadesini koyalım. Böylece herkes tezkereyi desteklesin. Bu
çerçevede biz de CHP olarak ülkemizin bekası için her türlü desteği verelim.’
Bu şu demek mi yani? Kobani kurtarılsın da diğer şehirlerin
halkları öldürülsün mü? Ne demek teskere sadece kobani ile sınırlı
tutulsun? Ayn El Arab bölgesi yerle bir
edilirken seyirci mi kalalım? Suriyede kürt kardeşlerimiz var da, arap
kardeşlerimiz yok mu?
Sahi Türkiye diğerlerini ülkemize mülteci olarak kabul etti
de kürtleri kabul etmedi mi? Daha saldırılar başlamadan kürtlere kapıyı açmadı
mı? Mesele kobani değil ağam hala anlamadığımızı mı sanıyorsun?...
Çözüm sürecini baltalamak için eylemlerini ve saldırılarını
devam ettirmek isteyen dış servislerin ‘taksim gezi parkı’ benzeri ve daha
büyük yeni eylemleri planlama çalışmalarını sürdürecekleri, Ortadoğu ve Türkiye üzerindeki emellerinden
vazgeçmeyecekleri tüm halkımızın malumudur. Onun için halkı galayana getirecek
yer yer yol kesme, zaman zaman yargılama görüntüleriyle sinirleri bozup
halkları karşı karşıya getirmek; fırsat buldukça askerimize ve polisimize pkklı
teröritler adına saldırılarla türk kürt savaşı, olmadı alevi sünni savaşını
başlatmak hevesinde olduklarını anlamayan yoktur sanıyordum.
Lakin varmış… Bunu kobani saldırılarını kınayan eylemlerin
provoke edilmesi sonucu kiminin molotoflu saldılarda ve eylemler sırasında
çıkan arbedelerde toplam 18 civarında insanın can verdiğini, 130 kişinin
yaralandığını gördükten sonra bir kez daha anladım. Okullara, dershanelere,
yurtlara, hastahane ve sağlık ocaklarına, devlet dairelerine, bankalara ve
kendilerine destek vermediğini bildikleri sivillerin iş yerlerine ve
dükkanlarına zarar verdiler.
Neden okullar, yurtlar ve dershaneler?
Okullar da, yurtlar da ve dershaneler de cocuklar ilim ve bilimi öğreniyor. Cahillikten ve cehaletten kurtuluyorlar. Kendilerini iş güç sahibi yapacak bir gelecek kazanıyorlar. Haliyle Gelecekten emin, bir o kadar da mutlu ve umutlu gençleri dış servislerin emelleri doğrultusunda kandırıp kullanmak mümkün olmayacak bunu biliyorlar.
Okullar da, yurtlar da ve dershaneler de cocuklar ilim ve bilimi öğreniyor. Cahillikten ve cehaletten kurtuluyorlar. Kendilerini iş güç sahibi yapacak bir gelecek kazanıyorlar. Haliyle Gelecekten emin, bir o kadar da mutlu ve umutlu gençleri dış servislerin emelleri doğrultusunda kandırıp kullanmak mümkün olmayacak bunu biliyorlar.
Neden Hastahaneler, sağlık ocakları, devlet daireleri ve
bankalar?
İnsanlar en hastalık durumunda sağlık hizmeti alamadığı zaman sinirli oluyor. Asabileşiyor ve saldırganlaşıyor. Aynı zamanda hastahanelerde ve diğer devlet dairelerine verdikleri zararın her kuruşunun devletin kasasından çıkacağını ve ekonomik olarak devlete zarar vereceklerini, devleti yıpratacaklarını çok iyi hesap ediyorlar.
İnsanlar en hastalık durumunda sağlık hizmeti alamadığı zaman sinirli oluyor. Asabileşiyor ve saldırganlaşıyor. Aynı zamanda hastahanelerde ve diğer devlet dairelerine verdikleri zararın her kuruşunun devletin kasasından çıkacağını ve ekonomik olarak devlete zarar vereceklerini, devleti yıpratacaklarını çok iyi hesap ediyorlar.
Neden kendi halklarının iş yerlerine ve araçlarına zarar
veriyorlar?
Onları korkutup yola getirmek, kendilerine destek vermeye zorlamak için kendi halklarının mallarına ve hatta canlarına kast ediyorlar.
Onları korkutup yola getirmek, kendilerine destek vermeye zorlamak için kendi halklarının mallarına ve hatta canlarına kast ediyorlar.
Bu manzara ortadayken, aklı selim sahibi herkes ‘oyuna
gelmeyelim, çözüm sürecinden geri adım atmayalım. Bu kargaşayı kurgulayanlara,
güzel ülkemiz Türkiye’mizi karıştırmak isteyenlere verilecek en güzel cevap
budur’ derken, ana muhalefet lideri yine yuvarlak laflar ediyor. ‘Çözüm ile
ilgili bir hazırlığınız mı var?’ surusuna: ‘Türkiye'de demokrasi ve barışın
tesisi için öncelikle 12 Eylül darbe yasalarından arınmamız lazım. Yüzde 10
seçim barajının kalkması lazım. Demokrasiyi yeniden inşa etmek zorundayız. Bunu
yeniden inşa ettiğimiz zaman daha güzel bir Türkiye'yi ellerimizle inşa
edeceğiz.’[aksam.com.tr / 10 Ekim 2014 ]
12 Eylül darbe yasası deyinde adamın aklına ya yüzde 10
barajı geliyor ya da milletvekili dokunulmazlığı geliyor. Ya da her yolsuzluk
iftira ve iddiasında istifa et çağrısı geliyor. Bunlarında durup dururken
olduğunu sanmayın. Bunlarında dış servislerin ve ülkemizi karıştırmak
isteyenlerin emelleri olduğunu, onların ülkemize yönelik emellerine hizmet
ettiğini asla unutmayın.
Neden yüzde 10 barajının düşmesini istiyorlar?
Yüzde 10 barajı, 7 ye veya 5 e çekilirse oylar daha fazla partiye bölünecek koalisyonların kurulmasının önü açılacak. Koalisyonla yönetilen ülkemizin yönetilemez halini artık bir daha düşünmek bile istemiyorum. Ben cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi tek partinin iktidar olmasının sağlanması için iki turlu seçim taraftarı bile olurum arkadaş. Sen kalkmış barajının düşmesinden bahsediyorsun.
Yüzde 10 barajı, 7 ye veya 5 e çekilirse oylar daha fazla partiye bölünecek koalisyonların kurulmasının önü açılacak. Koalisyonla yönetilen ülkemizin yönetilemez halini artık bir daha düşünmek bile istemiyorum. Ben cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi tek partinin iktidar olmasının sağlanması için iki turlu seçim taraftarı bile olurum arkadaş. Sen kalkmış barajının düşmesinden bahsediyorsun.
Neden milletvekili
dokunulmazlığının kalkmasını istiyorlar?
Sebebi çok basit. Buda yine ülkemizin yönetilemez hale gelmesi için ikinci bir yolda ondan dolayı. Her hangi bir milletvekili hakkında eften büften iftira ve yalanlarla dolu bir dosya hazırlayıp hala ellerinde olduğunu düşündükleri mahkemeden bir mahkumiyet kararını bile beklemeden etik butik diyerek köşeye sıkıştırarak istifa ettirmek suretiyle iktidarın gücünü ve sayısını azaltarak hükümetin düşmesini ve kargaşayı hedefliyorlar. En azından istedikleri karaları mecliste desteklemek suretiyle kendilerine dokunmamayı vaad ederek yola getiririzin hesabını yapıyorlar.
Sebebi çok basit. Buda yine ülkemizin yönetilemez hale gelmesi için ikinci bir yolda ondan dolayı. Her hangi bir milletvekili hakkında eften büften iftira ve yalanlarla dolu bir dosya hazırlayıp hala ellerinde olduğunu düşündükleri mahkemeden bir mahkumiyet kararını bile beklemeden etik butik diyerek köşeye sıkıştırarak istifa ettirmek suretiyle iktidarın gücünü ve sayısını azaltarak hükümetin düşmesini ve kargaşayı hedefliyorlar. En azından istedikleri karaları mecliste desteklemek suretiyle kendilerine dokunmamayı vaad ederek yola getiririzin hesabını yapıyorlar.
Neden sık sık yolsuzluk ve hırsızlık iftirası yapıyorlar?
Yolsuzluk, hırsızlık ve diğer iftiralarla, çeşitli konuşmalardan kesip yapıştırarak hazırladıkları düzmece kasetlerle insanların kafasında soru işaretleri oluşturmayı planlıyorlar. Birde işin diğer yüzü var ki; o da şudur. Herkes herkesi kendisi gibi zannedermiş. Yani kendisi hırsız ise ona göre herkes hırsızdır. Kendisinde allah korkusu yoksa herkes de yoktur.
Yolsuzluk, hırsızlık ve diğer iftiralarla, çeşitli konuşmalardan kesip yapıştırarak hazırladıkları düzmece kasetlerle insanların kafasında soru işaretleri oluşturmayı planlıyorlar. Birde işin diğer yüzü var ki; o da şudur. Herkes herkesi kendisi gibi zannedermiş. Yani kendisi hırsız ise ona göre herkes hırsızdır. Kendisinde allah korkusu yoksa herkes de yoktur.
Tekrar kobani
meselesine dönecek olursak; Akşam gazetesi başta olmak üzere, birçok medya
organına göre kobani eylemlerinin arkasında da paralel yapı ve yandaşları var.
Çözüm Süreci’ni dinamitlemek için elinden geleni yapan Paralel Yapının, hain
planının dördüncü aşamasını devreye soktuğu ifade ediliyor. IŞİD
protestolarının arkasında, AKŞAM’ın ‘4 Aşamalı Paralel Kumpas’ başlığıyla
duyurduğu kirli operasyonu yöneten derin örgüt var. 17 ve 25 Aralık
operasyonlarında deşifre olduktan sonra her aşamada Hükümet’in icraatlarını
baltalamaya çalışan ihanet şebekesi, bayramın son gününde kendini gösterdi.
‘İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın Çözüm Süreci’nde önemli
aşamalara geçileceğini açıkladığı tarihte Lice’deki heykel provokasyonuyla ilk
adımı atan kirli ittifak; “Kürtleri Hükümet’e karşı kışkırtmak”, “Sürece inancı
azaltmak”, “Şok eylemlerle çatışma ortamı yaratmak” aşamalarının ardından son
adım için uyuyan hücrelerini devreye soktu.
IŞİD’in Kobani'nin kontrolünü ele geçirmesinin ardından,
HDP’nin Kürt vatandaşlara yaptığı protesto çağrılarını fırsat bilen paralel
provokatörler; “Gezi olaylarına benzer bir kaosla süreci bitirmek” için düğmeye
bastı. İnfial yaratıp ülkeyi kana bulamak için Türk bayrağı yaktırıp, Atatürk
büstü parçalattı.’[ aksam.com.tr]
Kobaniye destek için 30 un üzerinde şehirde sokakları ateşe
veren, sivil ve kamu araçlarını yakan, devlet ve kendilerini istemeyen
sivillerin binalarını yakıp yıkan, okulları, hastaneleri, parti binalarını,
polisleri taşlayarak, molotoflarla ve hatta silahlarla saldıranların
tutarsızlıklarını görmediğimizi ve anlamadığımızı sanıyorsunuz. Yaptıklarınız
nereden baksan tutarsızlık, nereden baksanız ahmakça.
İşte hemen ilk bakışta görünen tutarsızlıklarınızdan
bazıları:
1.Sivil katliamından, kobanide kürtlerin katledildiğinden
bahseden HDP li ahali ve onları sokağa çıkıp hükümete karşı seslerini duyurmaya
teşvik eden eş başkanlar; daha saldırıların başladığı ilk günden itibaren,
kobani nüfusunun yekününe tekabül eden 170 000 suriyeli kürt vatandaşı
türkiyeye sığınmadı. Kobani de katliam deyip devletten ve hükümetten neyin
hesabını istiyorsun.
Kürtlere zulüm yapıldığı iddiasında bulunuyorsun, ancak
yakıp yıkarak Kürtlere en çok zararı sen veriyor. Başta Diyarbakır, Van ve
Batman olmak üzere doğu bölgelerimizdeki birçok ilde esnaf olaylardan büyük
zarar gördü. Van ve Şanlıurfa'da marketler yağmalandı. Milyonlarca lira zarar
oluştu.
2. Hem Türkiye'nin IŞİD'e destek verdiği bahanesiyle ve
Suriye'ye asker gönderilmemesi için tezkereye hayır diyorsun. Bu sebeble
Türkiyenin kara harekatına katılmasına karşı çıkıyorsun. Ama Türkiye'nin IŞİD'e
karşı nasıl mücadele vereceğini izah edemiyorsun. Türkiye'nin kendisini 30
yıldır vuran, 0n binlerce askerini ve polisini şehit eden PKK'ya kalkıp bir de
silah vermesini istiyorsun.
3. Meydanlarda barış çağrıları yapıyor, akan kanın durması
için çözüm sürecini desteklediklediğinizi
ifade ediyorsunuz. Ancak neredeyse iki ayda bir sokak gösterileri
tertipleyerek ortalığı savaş alanına çeriyor ve ülkemiye milyonlarca lira zarar
veriyorsun. Haklarını savunduğun kendi halkına hizmet veren okulları ve kamu
binalarını yakıp yıkıyorsun. Yolları kesip kendi halkından haraç topluoyorsun.
Halkının huzurunu ve güvenliğini temin etmek için çalışan askere ve polise yer
yer saldırılmasını lanetleyemiyorsun ve ses çıkarmıyorsun. Bir de üstüne üstlük
müdahale edilince de “süreci bitiririz” tehdidinde bulunuyorsun.
4. “Kobani'de olan biteni izliyorsunuz, önlem almıyorsunuz”
diye Türkiye'yi suçluyorsunuz. fakat 3 yıl boyunca aralarında sınır bile
olmayan Halep ve Rakka gibi şehirlerdeki katliamları seyrettiniz. Onlar için
siviller öldürülüyor insanlık görevi yapılsın dediğinizi duymadık. Onlar
öldürülsün de o topraklar size kalsın diye mi hesap ediyordunuz. Yoksa sizin
yaşama hakkınız varda onların yok muysu?
5. IŞİD'in kafa kesmesinden şikayet ediyorsunuz. Ama
Diyarbakır'da bir Hüda Par üyesini kafasını ezerek öldürüyorsunuz. Senin
halkına hizmet vermek için orada olan kızılay kan toplama merkezine, hakkari
çevre ve şehircilik müdürlüğüne, antep belediyesinin sosyal tesislerini,
hakkari üniversite rektörlüğü ve onlarca halkına hizmet eden halk otobüsüne ve
kamu-sivil ayrımı bile yapmadan araçları yakarak ülkemize ve devletimize
verdiğiniz zararın kobaniye bir faydası oldu mu sizce? Yoksa asıl derdiniz
kobaniden gelerek ülkemize sığınan mültecilere bir dilim ekmek fazla düşer
diyemiy di bütün öfkeniz?
Allah tüm insanlığa alık, fikir ve vicdan sahibi olmayı
nasip etsin. Herkese neyi ne için yaptığını idrak etmek, kime ne şekilde hizmet
ettiğini bilmek nasip etsin.
Feyzullah Kırca
0 Yorumlar