Banner

bakkal


öğle uykularım olurdu.. babamın uykularıma dava açtığı gecelerden geçmiştim.. haftasonları çantamın esir aldığı defterlerim ve kitaplarım bile özgürlüklerine kavuşamadan, ellerimin arasında kalmıştı.. beklemenin ne demek olduğunu hiç öğrenemedim.. çünkü; özlediğim kimse yoktu.. fakat; bazen apartmanımızın karşısında gece geç saatlere kadar bakkal dükkanını kapatmayan o amcayı sabaha kadar özleyeceğimi düşünürdüm.. bazen de hiç doğmayacak olan çocuklarımı...

akrabalardan ölü sayısı arttıkça bazen'leri de bir kenara koydum.. üzerime dikilen gözler içinde kendime bir yer aradım sadece.. oysa yoktu...
insanları çözmek ve çözümlemek babamın öğrenmem için direttiği matematik fonksiyonlarına benzemiyordu.. bunu her yıl atlamak zorunda kaldığım sınıf sınıf ayrılan odalarda kendimi bulduğumda anladım..

kitaplarda tanıdığım ülkelerin atlaslardakilere benzemeyen toprakları olduğunu farkettim.. aslında işaret için kullanılan renkler haritalara ışık katmaktı ve hiçbir yer sarı ya da turuncu değildi.. bunu öğrenmek çoğu insanın hayalinde yatan gerçeği dışarıya vurup, zihnimin derinliklerine hapsolon gezme tutkusunu arttırdı ve sadece tutku olarak kaldı..

haftasonu'ydu .. babam ile uyumak zorunda kaldığım öğle saatlerinin birinde, apartmanımızın karşısındaki bakkalın kepenkleri, bir daha açılmamak üzere kapandı..