Banner

Micmacs à tire-larigot



Frasız Sineması'nın herkese hitap ettiğini söylemek fazla gerçekçi bir cümle olmayacaktır.Hatta şöyle diyelim,Fransız Sineması genellikle sinema izleyicisi tarafından 'hep aynı şeyleri tekrarlayan','basit' ve benzeri düşüncelerle eleştirilmektedir.Fakat şunu demeliyim,'ben acayip şekilde seviyorum Fransız Sinemasını'.Ve çok büyük keyif alıyorum izlediğim filmlerden.Daha önce bazı yazılarda da belirttiğim gibi izlediğim Fransız filmleri arasından şimdiye kadar beğenmediğim bir yapım çıkmadı.Tıpkı Micmacs à tire-larigot gibi.

2004 yılında çektiği 'Un long dimanche de fiancailles - Kayıp Nişanlı' filminden sonra 2009 yılında aramıza müthiş bir filmle geri dönüş yapan Jean-Pierre Jeunet kendine has tarzını ve hikaye anlatımını bize Micmacs à tire-larigot'da eski filmlerinde olduğu gibi gösteriyor.Filmi izliyorsunuz,film hakkında daha önce ne bir şey duymuşsunuz ne de okumuşsunuz.Yine de o renkler,müzikler,oyuncular ve atmosfer size bu filmin Jean Pierre'in elinden çıktığını anlatacaktır.Başta Amelie olmak üzere yönetmenin diğer filmlerinde de oluşturmayı başardığı o sarımtırak ve yeşilimsi tonlar benim şu ana kadar en sevdiğim Jean Pierre unsuru.Bunun yanında diğer yönetmenlerin aynı oyuncularla çalışmayı istemesi durumu yönetmenimizde de mevcut.Daha önce farklı projelerde birlikte çalıştığı isimleri yine bu filmle birlikte bir kez daha görme fırsatı yakalıyoruz.Bunların başında gelen Dominique Pinon.Ellibeş yaşında,kariyerine yüzyirmi'den fazla film sığdırmış D.Pinon yönetmenimizin çalışmayı en çok sevdiği oyuncuların başında geliyor.Birlikte çalıştıkları ilk film olan Things I Like, Things I Don't Like (1989)'dan sonra tam altı filmde daha birlikte olmuş bu iki ismimiz.Yolande Moreau ise yönetmenimizin daha önce birlikte çalıştığı isimlerden bir diğeri.Kendisini Amelie filminde Madeleine Wallace rolüyle hatırlayanlarınız olabilir.Hani şu 'mektup' meseleleriyle canım kızımız Amelie'nin kafasını ütüleyen.

Bu kadar detaydan sonra gelelim filmimize.Micmacs à tire-larigot;babasını küçük yaşta bir mayın patlamasında kaybeden,babasının ölümünden sonra annesinin akıl sağlığını kaybetmesi sonucu zorla yatılı okula yollanan Bazil(Dany Boon)'in seneler sonra yaşadığı trajikomik olayları ve içini yakıp kavuran intikam duygusunun dışavurumunu gözler önüne seriyor.Bir film kiralama dükkanında çalışan Bazil olmaması gereken yerde olduğu için 'kaza kurşunu'nu alnının ortasına yer.(Bu alnının ortasına yer kısmının mecazi anlamda kullanılmadığı filmi izleyenler zaten biliyordur.)Bu kurşun Bazil'in hayatının tamamen değişmesine biraz açacak olursak ;Kafasında kalan kurşun onun her an ölüm korkusuyla yaşamasına,hastenede geçirdiği günler ise evini ve işini kaybetmesine neden olur.Sokaklarda yaşamaya başlayan kahramanımız,çöplerden topladıkları artıkları tamir ederek ve onları satarak hayatlarını sürdürmeye çalışan,kendisi gibi evsizlerden oluşan bir kaç insanın oluşturduğu 'aile'nin içinde bulması ile kendisi için yeni bir hayata merhaba diyecektir.Asıl olaylar ise Bazil'in babasının ölümüne sebep olan mayının ve kafasının içinde hala duran merminin üreticilerini bulmasıyla başlayacaktır.Tarantino'nun Kill Bill vol.1'de dediği gibi "İntikam,soğuk yenen bir yemektir"...

Son olarak kısaca film üzerine düşüncelerimden bahsetmek istiyorum.Micmacs'ı da diğer J.Pierre filmlerini beğendiğim gibi çok beğendim,sevdim ve izlerken büyük keyif aldım.Hikaye,senaryo,oyunculuklar ve yönetmenlik gerçekten üst seviyede.Karakterlerin ise hepsinin kendilerine has orijinallikleri var.Plastik kadından,guinnes rekorlar kitabına girene,hesaplayıcıdan diğerlerine.Kesinlikle kaçırılmayacak ve arşivde her zaman bulundurulması gereken bir film.Çok sevdiğimiz Murat Menteş'in film ile ilgili düşüncesi ise şu;"Micmacs’i izlerken “Galiba hayatımda seyrettiğim en güzel film bu” diye düşündüm."

En kısa zamanda izlemeniz dileğiyle.

Notumuz

8/10

  Fragman


Yorum Gönder

0 Yorumlar