Banner

O'NU ANLATMANIN ZAMANI GELMİŞTİ


"sopsoğuk bir kıştım ben, evet, somsoğuk bir kış!Bir sonbahar casusu gibi girdin dudaklarımın arasındaki anlama! Yaz oldum sana bütün soğukluğumla Bütün damarlarımla sarıldım sana ve senden bana kalabilecek bütün tortuya."KÜÇÜK İSKENDER

o'nu anlatmanın zamanı gelmişti..son zamanlarda yazdığım yazılarımın üzerine sözlerini yerleştirirken o'ndan bahsedecek kelime arayışlarındaydım..anlatmalıydım o'nu sizlere..



28 Mayıs 1964 yılında İstanbul'da dünyaya geldiğini -ne de iyi ettiğini-


Kabataş Erkek Lisesini bitirdikten sonra İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne girdiğini ve beş yıl eğitim gördükten sonra o okulu ve bölümü terkettiğini,daha sonra İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’ne de üç yıl devam ettikten sonra son noktayı koyduğunu..


çünkü; bazıları şair doğar..sanat'ın onun elinden tutmasıyla edebiyata ve sinemaya sıkıca tutunduğunu,1985 yılında "marjinal şair"olarak dillerde anıldığını,günümüze kadar bir çok yapıtı'yla adını duyurmaya devam ettiğini..(Kimi Avrupa ülkelerinde çıkan antolojilerde şiirleri basıldığını, Kanada’da yayımlanan Descant adlı edebiyat dergisinin Türkiye özel sayısında, ABD’de ise Murat Nemet Nejat’ın ’eda’ kavramında yoğunlaştığı Türk şairlerinden çeviri antolojisinde kendine yer bulduğunu...)"Bir Çift Siyah Deri Eldiven" kitabının o'na birincilik getirdiğini..İzmir Dokuz Eylül Üniversitesinde fotoğraf bölümü mastır öğrencilerine seminer verdiğini,2001 yılında Almanya'da 2002'de de Hollanda'nın çeşitli şehirlerindeki etkinliklere güzel konuşma uslubuyla birlikte konuşmacı olarak katıldığını ve şiirlerini yorumladığını..
2003 yılında ise Berlin'de düzenlenen ilk Türkiyeli Eşcinseller kongresinde (bir eşcinsel olarak) delegesini okuduğunu, (2004’te Newyork’ta ve Kuzey Carolania’da üniversitelerde konuşma yaptı ve tek kişilik okuma gecelerine konuk olduğunu...) Türkiye'yi de kendinden mahrum bırakmayıp konuşmalar yaptığını seminerlere konuşmacı olarak katıldığını..bir dönem seslendirme, senaristlik, radyo programcılığı, şiir matineleri de yaptığını..


her şairin bir hikayesi vardır..annesinin liseden ayrılmış bir kadın olduğunu,anneannesinin enteresan bir çevreye sahip, dedesinin ise sorunlu ve despot olduğunu annesinin babasının evlenme teklifine hiç düşünmeden "evet"dediğini.. ilk yıllarının yoksullukla geçtiğini..annesinin o dünyaya geldiğinde yalnızca 18 yaşında olduğunu,daha küçük bir çocukken mutfağın tezgahına oturtulmasıyla yemeklerin yapılışını büyük bir titizlikle izlediğini,yemek yemenin değil de yemek yapımının ilgisini çektiğini..
sonuçtan çok giriş ve gelişme kısmının olduğunu düşünmesinin,aşık olmaya giderken aşık olmasının değil iç dengesine dikkat etmesinin, şiirden çok şiirin oluşum nedenlerini, son sözcüğünden uzak durmasının ona itici gelmesini tezgahın üzerinde yemeğin yapılışını izlerken anladığını..babasının hırçın bir adam olduğunu ve bu nedenle sert bir çocukluk dönemi yaşadığını babasının dışarı da ne kadar sevecen ise evde o kadar saldırgan ve soğuk olduğunu işten her geldiğinde uzanan eli öpmek zorunda kaldığını
ve her şair öğle uykusunu sevmeyebilirdi.. haftasonları babası'yla birlikte mecburi öğle uykuları uyumasının ,onun için büyük bir hapis olduğunu.bu durumu Psikanaliz olarak değerlendirmesini ama,şimdi gündüzleri uyuyamamasını geçmişindeki bu olaya bağlamasını..


bazen şairlerin hayatını anneleri değiştirir.."adam sanat dergisi"nden gelen mektubu annesinin bulmasının hayatını iyi yönde değiştirip şiirlerinin basılmasında büyük etken olduğunu..
ve şair sevgi insanıdır.."sevgi" var oldukça korkunun olmayacağını düşündüğünü, hayatını bu güzel duygunun üzerine kurduğunu ve zor bir ailenin içinde annesini sevmekten asla vazgeçmediğini hayatın zorluklarına alışırken sevginin onun için büyük güçlerden biri olduğunu ..


anlatmalıydım sizlere..


ve anlattım bile..


"Çocukluğunun en güzel günlerini bana armağan et!"Çocukluğumun en güzel günlerinden bazılarını kurtlar yedi. Geri kalan kısmını ise çocuk esirgeme kurumuna bağışladım.KÜÇÜK İSKENDER

Yorum Gönder

0 Yorumlar